Bölüm 82

2.4K 38 1
                                    

    Gözünü açmak çok zor geldi bir an, öyle kaldı. Zorluk yerini korkuya bıraktı sonra. Ya dün akşam diye yaşadığı, güzel bir düş ise. Sıkı sıkı yummaya devam etti gözlerini. Görmeden hissetmeyi denedi. Önce hafif ama, baş döndüren parfümün kokusunu aldı. Hafifçe elini uzattı ve onun sıcak tenini hissetti. Bu oyunu sevmişti. Yine aynı halde yana döndü ve uyandırmaktan korkarak, ona sokuldu. Sakin sakin alıp verdiği nefesini dinledi. Az  daha yaklaşınca duyduğu sesler ılık ılık yüzünü ısıttı. Farklı bir duygu kapladı her yanını. Ömrünce seveceği insana ait olmayı, neredeyse dokunacak kadar somut bir halde duyumsadı. Çılgınca bir istek yükseldi içinden. Yanaklarını,gözlerini milyonlarca öpücükle kaplamak. Fakat kıyamadı ona. Ne kadar güç olaylar atlattığını hatırladı. Bu huzura, bu sakinliğe çok ihtiyacı vardı. Ağır ağır gözlerini açtı. Onun gün ışığında parlayan, sarıya dönük saçlarını seyre koyuldu. Yine birkaç tel alnına düşüp, o çok iyi bildiği afacan çocuk ifadesini getirip yüzüne konduruvermişti. İtina ile çizilmiş yüzüne baktı. Çok çekici diye düşündü. Teni yumuşacık ve pürüzsüz, tatlı bir buğdaya dönük. Üzerindeki ince örtü kaydığı için, boynu ve geniş göğsü açıkta. İnce, minik parmaklarını uzatıp, belli belirsiz dokundu okşar gibi. Dayanamadı, boynunda ve göğsünde dudaklarını gezdirmeye başladı. Aldığı nefis koku ve tat anlatılmaz...Bu dokunuşları algılayan beden hafiften titredi ve kıpırdanmaya başladı. Cemal, gözünü açmadan Elif'i güçlü kollarıyla kendine çekti. İkisi tek beden gibi bir süre öylece kaldılar. Kızın yüzüne yayılan saçlarının kokusunu derin derin içine çekti. Sonra yana dönüp onu koluna yatırdı. Diğer eli ile beline sarıldı ve tekrar uykuya daldı. Elif de gözlerini kapadı ve dün geceyi düşünüp tekrar yaşamaya girişti...

    İlerleyen saatlerde konuklar gidince, odalarına çekilmişlerdi. Cemal kucaklayıp kızı geniş yatağa bırakmıştı. Kendi de yanına oturmuştu hemen. Birbirlerine bakınca aynı istekle yandıklarını gördüler. Adam önce okşar gibi duvağını çıkarıp attı yere. Dudakları birleşti evvela. Delice dolandı kolları. Cemal'in eli sırtına kaydı. Fermuarı bulup sabırsızca açtı. Elif ne olduğunu anlayamadan gelinlik sırtından kaydı bir anda. Ve birer birer kalan ufak parçalarda çıkıverdi üzerinden. Utanma ile ne yapacağını bilememenin anlatılmaz heyecanı sardı vücudunu. Cemal kendini kaybetmişcesine durmadan, her seferinde daha güçlü öpmeye devam ediyordu. Bir an durdu adam, sonra kendi üzerindekileri de acele ile çıkardı. Elif,bakmakla bakmamak arasında, yüzü kıpkırmızı kaldı. Arzuyu barındıran bir ürperti duydu sırtında. Adam üzerine ağırlığını verince yatağa uzanıp kaldılar. Cemal'in sık nefeslerini duyup aynı coşkuya kapıldı. Elinden geldiği kadar her dokunuşa cevap vermeye çalışıyordu artık. Tüm varlığı uyanmıştı. Kanı daha çılgın dolanmaya başladı...Göğüslerinin titrediğini ve gerginleştiğini fark etti. Arkası kesilmeyen öpüşler, onları birer tomurcuğa çevirdi...Aynı dokunuşlar, karnına ve daha aşağıya yöneldiğinde ise ikisi de zirveye çok yakındı. Adam ,tekrar dudaklarına döndüğünde güçlü baskıya ve ağırlığa kendini bıraktı. İnce bir sızı...Sonrasında ikisinin soluk alıp vermelerinden başka bir ses kalmadı çevrelerinde. Hafif acı, zevke dönüştü hemen. Kız daha rahatlamış bir halde adamın ritmine uydu....

           Elif, mutluyum diye düşündü. Hatırladıklarının ardından Cemal'e sıkı sıkı sarıldı. Uyumadı, onu bekledi. Çevresindeki sesleri dinlemeye koyuldu. Açık pencerenin dibindeki ağaçta bir kuş, kendince en güzel şarkısını söylemeye koyulmuştu. Perdenin hafif hışırtısı sabah yelinin yaramazlığıydı. Her esinti güzel çiçek kokularını odalarına taşıyordu. Bir süre sonra gürültü yapmamaya çalışan hizmetlilerin ayak seslerini duydu. Hatice, yine erkenden işine koyulmuştu anlaşılan. Diğer tarafına dönünce ışık gözünü aldı. Güneş epey yükselmişti. Öğle ya da öğleye yakın diye tahminde bulundu. Ama yataktan çıkmayı hiç istemiyordu canı. Uyumak istedi tekrardan. Ama Cemal'in ellerinin üzerinde dolaşmaya başladığını gördü. Uyanmıştı adam. Aşağıya kaydı, örtüyü başına çekti. Dinmez bir istekle teninde gezinmeye başladı yeniden. Elif gözlerini bu sefer aldığı zevkten kapattı. Dudaklarından dökülen, iniltiye benzer ses adamı daha çok heyecanlandırdı. Geri döndü ve çılgın öpüşler başladı. Dili dudaklarını araladı.  Hiç durmuyordu. Adamın ağırlığında ezildi tekrar. Yine tek vücut oldular delice...

      Rahatlamış ama, biraz yorgun uzanıp kaldılar sonra. Adam  kaybetmekten korkar gibi kıza sımsıkı sarılmıştı. Elif birden kendini saran kollardan ayrılıp, yerinde doğruldu, adama dönüp sıkılgan bir sesle:

''-Şu halimize uymayacak ama, bir şey söylemem gerek.''deyince adam önce endişelendi, sonra devamını bekledi.Elif:

''-Çok acıktım. Kahvaltıya inelim mi?''diye sordu. Cemal güldü:

''-Ben de bir an korktum. Öyle ciddi baktın ki bir şey söylemem gerek derken....Aslında ben de çok acıktım.''

Elif:

''-Duşumuzu alıp hazırlanalım. Eğer babamı tanıyorsam, şu an aşağıda bizi bekliyordur.''

''-Doğru .Neredeyse öğle olmuş.''dedi adam ve hain bir planı varmış gibi baktı.

''-Ne oldu? Neden öyle bakıyorsun?''dedi kız.

''-Sana banyonu ben yaptıracağım.''diyen adam aniden kızı kucakladı. Elif, hayatından memnun gülüyordu.

   Her ne kadar acele edelim diye düşünseler de  olmadı .Bu yeni oyun ikisinin de çok hoşuna gitmişti. Küvetin köpüklerinden ayrılmak epey zaman aldı. İki çocuğa dönmüşlerdi şimdi. Kahkahalar içinde birbirlerinden zorla ayrılabildiler...

      Hazırlanıp aşağıya ,kocaman salona indiklerinde, Ramazan'ı masanın başında kendilerini beklerken buldular. Elif,bu konuda yanılmamıştı. Kim bilir ne zamandır bekliyordu? Elif,koşup babasına sarıldı, yanağına kocaman bir öpücük bıraktı. Adamın yüzüne bir keyif geldi. Kızını mutlu görmek her şeye bedeldi ama, Cemal'e baktığında bu duruşu değişiyordu. Yüzüne gelen sert ifade, genç adama önemli mesajları iletiyordu. Dikkatli ol, üzme, gözüm üzeride gibi pek çok tehditkar bakışlar. Cemal Elif ile karşılıklı oturdu. Kahvaltı gerçekten iştah açıcıydı. Akla gelebilecek her şey özenle, zevkle tabaklara dizilmişti. Bir süre sessiz kaldılar. Duyulan çatal,bıçak sesleri oldu. Ramazan,genzini temizlemek ister gibi öksürdü ve lafa girdi:

''-Seninle beraber işe gidelim bugün. Öğrenmeni istediğim şeyler var.''dedi ciddi bir sesle, genç adama bakarak. Elif bunları duyunca bir an dondu kaldı. Düğün ertesi bu  acele neden der gibi babasına baktı kaldı. Neşesi kaçtı...Ve:

''-Baba ne olur bizi birkaç gün ayırma. Daha yeni evlendik. Bu acele neden?''

Ramazan, kızının yüzüne bakınca ve üzgün duruşu görünce toparlandı:

''-Haklısın. Daha sonra da bunu yapabiliriz.''derken ,ara ara yüreğine galip gelen kıskançlığı hissetti. Aslında dayanamadığı, Cemalin kızının hayatında kendinden önce gelmesiydi. Haksızlıktı bu. Onca yıl, kızını büyüten, her sıkıntısına çare bulan kendisiydi. Şimdi bir adam gelmiş, daha önemli olmuştu. Canı sıkılmış olsa da Elif üzülmesin diye bastırdı bu kötü duyguyu.

''-Ben gideyim. Akşama görüşürüz.''derken bu yaşama nasıl alışacağını düşünüyordu.




SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon