Bölüm 71

2.2K 37 2
                                    

    Sali, her şeyden habersiz gibi dursa da inceden inceye karısının her halini gözlüyordu. Evlendikleri ilk günlerdeki kadar olmasa da Reyhan ara ara o eski nöbetlerine kapılıyordu. Belli etmediğini düşünse de artık onu çok iyi tanıyan kocası anlayıveriyordu  hemen. Adam,her zaman anlamazlığa vurduruyordu ama, bir yanı ölesiye kıskanıyordu onun yüreğindekini. Görünmeyen bir düşmanla sürekli rekabet halindeydi ve bir türlü hasmını yok edemiyordu. Ancak karısının düşünmesini ve hissetmesini engelleyebilirse yok edebilirdi onu ama, bu da imkansızdı. Aslında Rukiye ile evlenirken kabul etmişti bu sonsuz mücadeleyi. Lakin bazen çok zor geliyordu kendine bu savaş. Takıntı haline gelmişti kendinde artık. Karısı ne zaman uzun uzun düşüncelere kapılsa, Sali'nin yüreği alevden yapılmış bir cendere içinde eziliyordu, yanıyordu. Çok şey söylüyordu kalp dili ile de sadece kendi duyuyordu bu sesi. ''Yeter!Unut artık şunu!''diye bas bas bağırıyordu sessizce. Hiç tahammülü kalmadığı anlar da oluyordu. Uzun yıllar geçse de bir türlü tam anlamı ile çıkmamıştı yaşamlarından. Karısı ile arasında anlamsız bir duvar gibi duruyor. İnce,dayanıksız gibi görülse de yıkılmayan, yok edilmeyen bir set. Bu sıkıntılı hali eşi ile konuşmayı çok istedi ama, her seferinde vazgeçti. Üzülmesini, kendinden uzaklaşmasını istemiyordu. Durup dururken aklına üşüşen bu düşünceler ile eve geldiğinde, sessizce bahçe kapısını açtı ve çevresine bakındı. Tahmini isabetliydi. Hava güzel olduğundan minik kızı ile gül fidanlarının dibinde sandalyesinde oturuyordu Reyhan. Geldiğini fark etmedi kocasının. Çocuk,içi pamukla doldurulmuş bezden yapılmış, oyuncak bebekle oynarken, Reyhan eli yanağına yapışmış gibi öylece kalmış, gözü açık, derin derin düşüncelerde. Çok uzaklarda. Onu böyle gören Sali'nin yüreğine bir acı gelip çöreklendi yine. O hiç sevmediği iç acımasını hissetti adam. Göğsünün orta yerinde ılık ılık bir sancı akmaya başladı. Konuşmak için ağzını açmıştı ki birden vazgeçti, sustu. Karısı ile kızından az ötede, duvarın çıkıntısına oturur gibi yaslandı ve bekledi. Karısının kendi dünyalarına dönmesini bekledi. Asırlar kadar uzun gelen bir bekleyişin ardından, Ayşe elindeki oyuncağını düşürünce sinirlendi ve ağlayamaya hazırlanırken babasını gördü ve cıvıldamaya benzeyen sesler çıkarmaya başladı. Yerinde kıpırdanıyor, babasına gitmek istiyordu. Reyhan, bu sesler ile kendine geldi, ardına bakınca kocasını gördü. Suç üstü yakalanmış insanlar gibi önce bakışlarını kaçırdı. Sonra toparlandı ve:

''-Geldiğini duymadım. Dalmışım....''diye kekeledi.

Sali bir süre sustu. Yine söylemeyi istediği çok şeyi aklından geçirdi, vazgeçti ve:

''-Önemi yok....''deyip eve ilerledi. Omuzları çökmüş, mutluluğu boğazında takılı kalmış, iç acısı artmış bir halde sessizce girdi eve....

         Açık açık söylenmese de bazı şeyler sessizce çok iyi anlatılır ve anlaşılır. Reyhan, kısa bir süre suçlulara has bir sıkıntı ile başını eğdi, düşündü.Sonra kızını kaptığı gibi eve yöneldi. Yemeği hazırlayıp, kocamla ilgileneyim diye düşündü. Vicdanını rahatlatmak isteyen insanların rutin alışkanlığı ile aslında  iyi hissetmeye çalışıyordu.......

                                                                               *******

     Elif, o gün yatağından hiç çıkmadı. Arada sağına ya da soluna dönse de bakışları sabit. Hep aynı düşüncenin pençesinde. İlk günlerin heyecanı, neşesi yavaş yavaş yerini kedere bıraktı. İçten içe eriyordu adeta. Yüzünde gülümseme tükendi. İsteksizlik boynuna dolandı. Mutsuzluğu maddeye bürünmüş gibi görünür olmuştu. Hatta uzanılsa dokunulacak kadar belirgin. Yemekle ilgisi kalmamıştı. Birkaç günde kilo vermiş, yüzü çökmüştü. Ramazan her şeyi görüyor ama, bir şey yapamıyordu. Birkaç kez konuşmayı denedi ama, Elif bir türlü ne olduğunu anlatmıyordu. Biraz üzerine gidecek olsa ağlamaya başlıyordu ve babasını üzüntüden üzüntüye atıyordu. Doktor gelmiş, muayene etmiş ve bir sorun olmadığını söylemişti. Ramazan dedektif kesilmişti. Bu hallerin aşk olduğunu çok iyi anlıyordu anlamasına ama, biricik kızını bu hallere düşürenin kim olduğunu bir türlü bulamıyordu. Deli olacaktı adam öfkesinden ve üzüntüsünden. Hatta birkaç gün işine gitmedi. Devamlı evde kaldı ve gözledi. Yoktu, hiç ip ucu yoktu. Bu sonuçsuzluk çılgına çeviriyordu adamı.

        Öğleye doğru, yukarı kata çıktı, düşünceli bir halde  kızının odasına gitti ve baktı ona. Elif yatağında, gözleri karşı duvarda bir yere takılı,düşünüyor. Bir şey yokmuş gibi, tatlı bir sesle:

''-Günaydın babasının güzeli!''diye seslendi. Cevap alamadı. Kızı sanki duymuyordu kendini. Yine bozuntuya vermeden devam etti:

''-Yemek saati. Hadi kalk,s alona gel, baba kız karnımızı doyuralım!''.Elif sanki orada değil gibiydi. Adam, yatağın ayak ucuna oturdu, uzun uzun baktı kızına. Israrla konuştu yeniden:

''-Hadi ama kalk! Üzme beni!''dedi, sitem ederek. Elif'in bakışları babasına döndü. Ağlamış gibi gözleri kızarmış ve nemliydi. Bıkkın bir ses ile sonunda cevap verdi:

''-Aç değilim baba.''

''-Kaç gündür doğru düzgün yemek yediğin yok. Hiç aynada kendine baktın mı sen?''

''-Israr etme baba, acıkınca yerim.''dedi ve yorganın altında daha da büzüldü. Adam baktı zorla olmayacak, çaresiz:

''-Peki, nasıl istersen.....''derken ağlamaklı oldu. Kendini tuttu, güç olsa da tuttu. Yine sevgi dolu bir ses ile:

''-Bugün biraz çalışmam gerek. Az sonra çıkacağım. İstediğin bir şey olursa hemen ara beni. Anında Cemal ile gönderirim.''diye ilave etti ve farkında olmadan sihirli sözcüğü söylemiş oldu. Elif, birden canlandı, kalktı, kocaman bir gülümseme belirdi yüzünde. Ramazan şaşkın bir halde bakakaldı. Az önceki cansız gibi yatan kız uçup gitmiş,yerine, yerinde duramayan, mutlu bir kız gelmişti. Bu değişiklik üzerine Ramazan, düşünmeye başladı:

''-Acaba?....Hmmm.....Olabilir mi?..Olur ya!..Galiba Cemal kızımın kalbini çaldı ama nasıl? Bu eve bir kere geldi ve Elif'i hiç görmedi. Eee bu kız nasıl sevdalandı?''

Bu sorular adamın zihnini açtı ve kısa sürede her şey yerli yerine oturdu. Ve emin olmak istedi.İşi falan bıraktı bir kenara. Salona indi, ahizeyi aldı, numarayı çevirdi ve bekledi:

''-Ben Ramazan. Cemal'i buraya gönderin!''dedi kısa görüşmesinde.

Bir süre salonda ileri geri yürüdü durdu, düşündü. Sonra tekrar Elif'in odasına çıktı. Az önce yataktan çıkmaya bile hali olmayan kızı saçlarını fırçalıyordu dalgın dalgın. Ve planını uygulamaya başladı:

''-İşte böyle! Neşelen, bu hayat senin! Ben de vazgeçtim işe gitmekten. Hesapların dökümünü Cemal getirecek eve...''dedi ve kızına baktı. Elif, gençliğin acemiliği ile atıldı birden:

''-Cemal mi geliyor? Hemen güzel bir şey giymem lazım.''diye söylendi ve elbise dolabına koştu. Neden sonra, babasının yanında bunları yaptığını fark etti ve utandı. Açık verdiğini anladı.Yüzü kıpkırmızı ama artık olan olmuştu. Ramazan ,hiç konuşmadı,öğreneceğini öğrenmişti zaten. Sessizce çıktı, salona yollandı....

   En büyük sürprizler yaşamın tam ortasındadır. Bu Ramazan'a ayrı, Elif'e ayrı yüzünü gösterirken, Cemal için de çok farklı bir yaşamın yolunu açıyordu....


SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora