Bölüm 14

3K 86 8
                                    

    Dünya, kocamaaaaan bir derya, insan ise onda sürüklenen aciz, ince bir dal parçası. Bazen ayak diretseniz de boşuna. O günün öğle saatlerinde, aynen bu yaşandı.

      Ayşe, torun düşüncesinin neşesi ile aldı gelinini yanına, Ebe Hanife'ye yollandı. Bu esnada durmadan konuşan Ayşe idi. Reyhan, dut yemiş bülbül. Kış iyice, geliyorum demiş ama, o gün şanslarına sakin ve güneşli bir gün. Ebenin evi de epey uzak. İki kişilik kafile ağır aksak ilerliyor. Neşe ve kararsızlık ikileminde. Bağların, bahçelerin olduğu kısmen daha tenha yerlere, nihayetinde de hedeflerine vardılar. Ayşe sabırsız, kapıyı çaldı:

''-Hanife kadın evde misin?''

Önce cevap gelmedi, kapı bir daha çalındı ve bir süre beklendi. Sonra hafiften ayak sesleri duyuldu. Kapı ağır ağır açıldı. Hanife tanıdı gelenleri ve içeri buyur etti. Ayşe:

''-Artık sana gelme zamanımız. Bakıver bir yol, bizim gelin yüklü mü?'' Hanife:

''-Pek de güzelmiş gelin kızımız. Şu divana uzansın. Ellerimi yıkayıp geliyorum. Nasip!''dedi ve bahçeye çıktı. Reyhan, utandı. Ayşe hemen bunu fark etti:

''-Çekinme sakın! Kadın olmak kolay değil. Hepimiz yaşadık. Uzan şöyle, korkma, ben yanındayım.''

Sözünü bitirmişti ki Hanife geldi, temiz bir havluyla ellerini kuruladı:

''-Kızım eteğini sıyır, çamaşırını çıkar. Sıkma kendini, rahat ol.''

Demesi kolay, genç kadın kıpkırmızı. Çaresiz istenenleri yapacak.....Utana sıkıla, eteğini sıyırdı. Hanife eğildi. Rukiye gözünü tavana dikmiş, mahçup....Dikkatli bir muayeneden sonra:

''-Tamam kızım, toparlan. Ayşe Hanım müjdemi isterim. Torun yola çıkmış.''

Ayşe,elinden gelse,gerçekten havalara uçacak, duvarlara tırmanacak....Reyhan, ne olduğunu bilmez....Şaşkın bakmakta...Tek gece beraber olmuşlardı ama, olmuştu işte!...Bir çocuğu olacağı düşüncesine de çok yabancıydı. On beş yaşını yeni bitirmiş, daha kendi çocuk.....Sanki bir başkası için buraya gelmiş gibi, hiç anlam veremiyor olanlara....Anne nasıl olunur? ,annelik nasıl bir his?...Öylesine yabancı kaldı. Konuşamadı....

Ayşe:

''-Kalk kızım, kalk gelinim! Evimize gidelim, akşam da bizimkilere muştuyu verelim!''

Kaynanası sevinçle, hatırı sayılacak bir miktar verince, ebenin gözleri yerinden oynadı, en az Ayşe kadar mutlu oldu. Her gün böyle birkaç kişi gelse, değmeyin keyfine Hanife'nin! Altta kalır mı? Bildiği tüm hayır dualarını okuyarak uğurladı gelenleri. Ağzı kulaklarında:

''-Allah tamamına erdirsin! Sağlıkla doğsun, uzun ömürlü olsun! Ne zaman gerekirse çağırın,bir koşu gelirim!''

Ayşe:

''-Kal sağlıcakla. Lazım geldiğinde tabi sana haber uçuracağız.''

''-Aman dikkat edin, ağır iş yapmasın! Bebe daha çok yeni.''

''-Yaptırır mıyım hiç! Gözüm üzerinde, hep dikkat edeceğiz.''dedi Ayşe ve sevinçle gelininin koluna girdi:

''-Hadi kızım!''

Geldikleri yoldan aheste geri döndüler. Hava aynı, Kaynana sevinçli, gelin ne edeceğini bilmez. Buna ilaveten, yolda kimi gördülerse Ayşe herkese duyurdu. Biricik oğlu Sali'nin evladı olacaktı. Eve ulaştıklarında, neredeyse duymayan kalmamıştı. Hatta anası bile duymuş da koşa koşa gelmişti:

''-Dünür! Dünür! Duyduklarım doğru mu?'' Ayşe gururla:

''-Elbette doğru! Kızım Reyhan, oğlumun bebesini taşıyor!''

SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin