Bölüm 48

2.4K 43 16
                                    

        Bahçenin ortasındaki sevimli evde bir sakinlik vardı. Normalin dışında, insanı düşündüren, bir sükunet....Reyhan, Ali'yi öğle uykusuna yatırmıştı. Çocuğun yanına uzanınca, bir ara içi geçivermişti. Uyandığında,  içeriğini bilemediği,ne olduğunu anlayamadığı bir tedirginlik duydu....Çıt yoktu ortalıkta....Anası, babası, Sali,bahçeye gitmişlerdi, ancak yarın dönecekler....Nesrin'i getirmesi gayet akıllıca olmuştu. Hem yalnız kalmamıştı hem de kardeşinin her yaptığından haberdar olacaktı. Hesap buydu ama, şimdi hissettiği bu garip durgunluk, neyin nesiydi?...Çocuğu uyandırmaktan korkarak, usulca kalktı, parmak uçlarına basarak çıktı odadan. Salona ulaştı önce, baktı ki boş. Mutfağa, kardeşinin odasına, bahçeye,her yere ama her yere baktı....Nesrin, sırra kadem basmıştı sanki....

        Kapının eşiğine çöktü kaldı. Nereye gitmişti, bu deli kız?!..Yoksa, Hayri'ye mi kaçmıştı?!..Yok canım! Buna cesaret edemez derken, diğer yanı, ya gözünü karartıp gittiyse, diye sormakta....İşte o zaman, mahvoldukları andı.....Kocasına, anasına, babasına ne diyecek? Neyi açıklayacak!?Bu, içinden çıkılmaz bir haldi ki ne olur bunu yapmasın, diye geçirdi aklından. Özetle, bunun hesabını asla veremezdi. Buraya getirmek de kendi fikriydi....Ve, keşke gelmez olaydı....Böyle ortada çaresiz kalmazdı....''Acaba, eve mi gitti?....Olabilir. Belki de eve gitti de neden böyle habersiz gitti?...Acaba önceden Hayri ile bir sözleri mi vardı? Onunla buluşmaya mı gitti gizliden?En fenası, bu baskıdan yılıp o sarı benizli ile kaçtı mı yoksa?....''Velhasıl, sorup öğreneceği hiç kimse yoktu. Nereyi arayabilir, o da belirsiz. Hem bilse bile, çocuğu evde bırakıp peşine düşemezdi....Yapabileceği tek şey, dönmesini beklemek....Ama böyle kapıda oturmakla olmazdı....Salona geçti, sedire uzandı. İçinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu....Durmadan dua ediyordu, kötü bir şey olmasın diye....

     O sıkıntı içinde bir ara gevşedi, yine içi uykuya döndü. Zaman en güzel böyle geçiyordu zaten, anlamadan, çabucak. Bol ışıklı, türlü çiçeklerin olduğu, daha önceden hiç bilmediği bir yerde gördü kendini. Yürüdü durmadan yürüdü. Coşkun akan bir ırmağın kenarında durdu. Uzakta birini fark etti ama kim olduğunu seçemedi. Biraz daha yaklaşayım derken, az daha düşüyordu suya. İrkildi, son anda kurtuldu. Daha dikkatli baktı. Sanki baktıkça yaklaştı kendine görüntü. Genç bir adam oldu. Tanıdı da birden heyecanlandı, ''Cemal!Cemal!''diye bağırdı son ses. Adam, gülümsedi, yine uzaktan ama, hiç konuşmuyor. Irmağı geçmeye niyetlendi de olmadı. Sanki derinleşti, derinleşti, bir girdap oldu. İki yaka arasındaki mesafe hızla açıldı da bir ummana döndü. İnatla her çabasında derinlik ve mesafe arttı. Ve uzaklaştıkça iki yan, Cemal ufaldı ufaldı, gözden kayboldu....Şimdi boncuk boncuk damlalar, durmaksızın akıyordu, boynuna, göğsüne....Aynı şeyleri tekrarlıyordu bir yandan da:''Neden bana bunu yaptın?, Ne istedin hayatımdan?, Niçin beni bu karanlığa koydun gittin?...''Kendi inlemesi ile uyandı. Tüyleri diken kesildi, gerçek gibi geldi bir an gördüğü düş. Cemal'i hakikatten görmüş hissetti. Sessiz sessiz ağlamasına devam etti, ta ki içi rahatlayana kadar. Yüreğinde sakladığı zehir, az da olsa kendini atana kadar....

      Bir tıkırtı sesi ile dikkat kesildi, Reyhan. Sanki birisi, gürültü etmeden, içeri girme derdinde. Hafifçe doğrulup bakınca, gözlerine inanamadı! Hayri!.....Burada ne işi var?! Bu nasıl bir cesaret. Sali ya da anası, babası olsa, kıyamet kopardı....Korktu da....Elin adamı, evine girmişti.....Tüm cesaretini topladı, kalktı yerinden. İşte o an aklına, kayınpederinin çiftesi geldi. Nasıl hızla gidip tüfeği kaptığını kendisi bile anlamadı .O an gelen deli bir yürek ile koştu, giriş kapısına dikildi, olanca sesi ile:

''-Uğursuz! Allah'tan korkmaz! Çık evimden dışarı! Komşular! Komşular Yetişin!''bağırmaya başladı, hem de hiç durmadan, olanca gücü ile.  Hayri,mezarından yeni çıkmış bir ölü gibi bakakaldı, şaşkın.Sağına soluna dönmeyi akıl edebildi sonunda. Arka bahçeye koşmaya başladı. Bu arada Reyhan'ın  elindeki tüfek ateş aldı. Ama hedefi ıskaladı. Patlama sesini duyan herkes, bahçeye koştu. Genç kadın, yalnız olmadığını görünce kapıp koyuverdi kendini. Olduğu yere yığıldı....

    Gözlerini açtığında ilk gördüğü, Nesrin oldu.Kız telaşlı:

''-Abla! Ablacığım!''diye durmadan söylenmekte ve ağlamakta. Anası Gülsüm de duyup koşmuştu:

''-Ne oldu kızım?''

Reyhan:

''-Bahçede birini gördüm......Korktum.....Tüfeği kaptım...Ateş ettim.....''dedi ve nefesi tıkandı. Hemen su yetiştirdiler. Bir iki yudumu zor içebildi. Biraz yüzüne serptiler sudan, açılsın diye.

Nesrin:

''-Seni bir başına bıraktım! Suç benim! Ama bilemedim abla. Şu köşeye kadar gittim. Sıkılmıştım. Komşularla bir iki laf ederiz diye. Keşke gitmez olaydım!''

Reyhan,  bunları duyunca, birden kendine geldi. Hatta sevindi. Kötü düşünceler gerçek olmamıştı, şükür!Sakince:

''-Tamam iyiyim! Ali'ye bakın! İçeride uyuyordu.''

Gülsüm, kucağında duran çocuğu göstererek:

''-Silah sesine uyanmış, korkmuş, başlamış ağlamaya. Komşular bana getirdi torunumu. İyi! Hiçbir şeyciği yok!''

Kadın, önce çocuğa sarıldı, sonra bir kere daha şükür etti.

Nesrin:

''-Abla, bahçede kimi gördün? Kimmiş bu adam?'' deyince, kadın başka bir korkuyu tekrar yaşadı. Sahi, ne işi vardı burada?....Lakin gerçeği demedi oradakilere. Şimdilik saklı tutmalıydı, kendi ve kardeşi için böylesi daha doğruydu.

Reyhan:

''-Yüzünü görmedim. Bilmiyorum,  kim.Tüfeği kapmak için geri döndüm ve ateş ettim. O sırada, çoktan kaçıp gitmişti....''

Gülsüm:

''-Eskiden böyle şeyler olmazdı.Hepimiz birbirimizi tanırdık. Kapılarımızı bile kilitlemezdik. Şu işe bak. Tedbirli olmamız gerek artık...''diye söylendi ve orada bulunan herkes kadına hak verdi....Ortalık yatışınca, konu komşu evlerine dağıldı bir bir. Reyhan, annesi ve kardeşi ile kaldı.

Nesrin:

''-Acaba bir daha gelir mi?''

''_Gelsin! Bu sefer tam beyninden vururum!''dedi ablası nefretle.

Gülsüm:

''-Ben de kalayım yanınızda!...''

''-Olmaz! Babamı tek bırakma evde! Ben korkmuyorum, gelirse de belasını bulmaya gelir!''

Nesrin:

''-Sen eve dön. Hem korkmuştur, bir daha gelmez. Öyle bir hata yaparsa da ablamla hakkından geliriz!''

Gülsüm, içi rahat etmese de çıktı, evine gitti. Genç kız Ali ile oyuna daldı, Reyhan bitkin, kendi ile oturdu kaldı uzunca zaman. Kardeşi, buluşmaya gitmediyse, yüz vermediyse, bu adamın bu evde işi neydi?.....Güpegündüz, yabancı bir eve eşkiya gibi dalmak için, çok önemli bir sebep gerekir....Bu sebep ne ola?!...Acaba,kardeşini zorla kaçırmaya mı kalkıştı uyuz Hayri?Yoksa.....Gizliden konuşmaya mı gelmişti?...Aslında bunların hepsi olabilirdi. Ama, iyice anlayıp öğrenmeden ne kardeşine ne de bir başkasına diyecek bir lafı yoktu. Belki de şimdi göremediği ya da düşünemediği başka bir durum var....


SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt