Bölüm 57

2.2K 42 0
                                    

     Cemal, evden kaçarcasına uzaklaşırken, garip bir hisle kızın penceresinden kendine baktığını fark etti. Elinde olmadan durdu ve umut bekleyen minik cama doğru döndü. Yanılmamıştı. Genç kız ile son defa bakışları birleşti ve hemen tekrar ayrıldı. Yaşamın bu denli acımasız davrandığı güzel kıza, bir de kendi zarar vermemeliydi. Kendinden tiksinir oldu adeta. Serpil sayesinde, uzun zamandır kaçtığı yüzleşmeyi yaşamıştı. Atiye'nin ölümünden beri ilk defa....Kendi çirkin yüzünü görmüştü karşısında. Asla güvenilecek biri olamamıştı. Gerçekten tek sevdiğim kadın dediği Reyhan'a bile ihanet etmişti....Nereye çekilse, oraya giden, gel geç gönüllü bir adam....Bu hali ile, bir kadını asla mutlu edemezdi....O yüzden, derdinin çaresi, kısa kısa gönül heyecanları olmuştu....Sadece, anı yaşamak....Duruma bakılırsa, böyle devam edip gidecekti...

   Ağabeysi ve yengesi basit düşünmüşler ve o yüzden de başarısız olmuşlardı, Cemal'i düzeltme çabalarında. Geldiği günden beri hayırlı bir kısmet arandı ona.....Evlenirse her şey düzelecek gözü ile bakıldı. Yeri geldi ağabeysi ile tartıştı bu konuda. Bir türlü anlatamadı kendini....İyice bellemişti adam huyunu....Bu yüzden daha fazla kimseyi üzmemek için kaçıyordu. Sorumluluk almak istemiyordu, bir eve bağlanması ise azaptı....Uysal bir aile reisi olmaktan öyle uzaktı ki!...Hele, işsiz güçsüz dolanırken....Zaten buraları da pek çekmemişti. Daha parlak, daha hareketli yaşam düşlerindeydi....Bunu anlatmak zorundaydı evdekilere....

    Kapıyı ağabeysi açtı, yüzü ifadesizdi. Sanki, ya benim istediğim gibi yaşa ya da çek git der gibi bakıyordu kendine. Ona da hak verdi kendince. Uzun saatler, az bir para için çalışıyordu. Kazandığı eve yetmiyordu. Bir de kendiyle mi uğraşacaktı?!....Bir şey demeden, geçtiler salona. Anlaşılan ağabeyisinin de diyecekleri vardı. Cemal başladı söze önce:

''-Ağabey! Biliyorum, bana çok kızıyorsun ama, ben böyle yaratılmışım, senin gibi değilim.''

''-Sen nasılmışsın? Anlat da bilelim!''

''-Tekrar evlenmek istemiyorum. Yaşadıklarımı biliyorsun. Bırak ömrün kalanını doya doya geçireyim. Hem zaten kararımı verdim. Yarın İstanbul'a gidiyorum. Burası bana göre değil. Yaptığın tüm yardımlar için sağ ol. Hakkını ödeyemem. Ama, kızma bana! Senin gibi evlenip, birkaç çocuk yapıp, onları büyüteyim diye çabalayarak tükenmek istemiyorum.....''

         Ağabeyi Şerif sustu. O an anlamıştı ki kardeşi sevgi denen şeyden habersiz. Onun yorucu ve boş gördüğü işleri yaptıran sevgiydi. Karısına, çocuklarına duyduğu sevgi....Israr etmedi. Hiç bilinmeyenin ne olduğunu anlatmak imkansızdır karşınızdakine. Yaşamak gerekli. Yaşanmadan bilinmez. Bir zaman sonra Cemal'e:

''-Pekiyi! Nasıl istersen,öyle yap! Ama arada iyi olduğunu bildiren bir haber yolla. Kardeşimsin, dayanamam, merak ederim....''derken ağlamaklıydı....

Cemal:

''-Olur ağabey!''dedi ama, verdiği üzüntünün suçluluğunda....O akşam durgun, neşesiz geçti. Bir tek Cemal, yeni hayatını içinden geçirip, mutlu oldu....

                                                                          ********

    Serpil, düşündü, son defa bakışlarının buluştuğu anı.....Gerçekten, kendi zindanında yalnız kalmıştı. Bir kardeşi kalmıştı anlayabilecek durumu ama, o da o kadar genç ki!...Neyi na kadar anlayabilir belli değil....Kendini bırakan yaşları tutamadı...Sarsıla sarsıla ağladı. Elinden gelen buydu, rahatlamak adına. Aniden dindirdi ağlamasını, kalktı yerinden....Kendini seyretmeyi çok sevdiği aynasının önüne geçti, oturdu.....Böyle, kendini salmak, yakışık almazdı. Önce uzun uzun saçlarını fırçaladı. Güçlü, parlak bal rengi saçları güzel göründü karşıdan. Ama hemen alnında başlayıp yanağına uzanan buruşuk ve koyu renkli deri moralini bozdu. Doktorun dediği gibi, zaman içinde bu yara izinde bir azalma olmamıştı. İlk günkü gibi çirkin ve korkunçtu işte!...Uzanıp krem kavanozunu aldı. Özenle yüzüne dağıttı. Belli belirsiz cildinde bir iyilik gördü. Üzerine pudra sürmeyi akıl etti. Olmadı, yara izi yine belli....Bir kat daha pudra denedi, olmadı....Yamalı bir yüzdü artık onunki. Fazladan pudrası ile sirkteki palyaço misali durmaktaydı aynada.....Bir zamanların imrenilen güzelliği, soytarıya dönmüştü....Saçının bir tutamını alnına düşürdü. İşte! O çirkin izi sanki saklamıştı....Geriye aksak bacağı kalmıştı....Dolabına doğru yürüdü, karıştırdı ama, ne aradığını kendi de bilmiyordu. Diplerden tutup çıkardı uzun elbiseyi....Bir süre önce, çok uzun diye beğenmeyip tıkıştırmıştı....İşine yarayabilirdi. Bacağındaki çirkin görüntüyü kapatabilirdi....Giymek için uğraştı. Tek sağlam ayağı üzerinde dengesini sağlamak zordu. Yatağına oturdu ve sırtına geçirdi kıyafeti....Buna bir de ayakkabı uydurmalı, diye geçirdi aklından .Fazla düşünmesine gerek yok.Topu topu bir tane ayakkabısı var....Oturduğu yerde giydi onları da.....

       Bir an yaşadıklarının kabus olduğunu düşündü ve aynaya döndü yüzünü.....Ne kadar yanıldığını anladı. Ne yaparsa yapsın yüzü ve bacağı gözü rahatsız ediyordu....Küçük tabureye çöktü ve kaldığı yerden ağlamaya devam etti. On yedi yaşında ve sakat bir kız olmuştu....Göz yaşları, pudralı yüzünde yol yol oldu....Gözleri ise ağlamaktan kan çanağına döndü....Hayran seyrettiği yüzü, artık çok çirkindi....Anlatılamayacak, insanlara gösterilemeyecek kadar çirkin....Kim isterdi ki kendini? Ünlü bir yıldız olması zaten imkansız!....Hıçkırmaya başladı. Bir yandan da durmadan sayıklıyordu:

''-Ne yapacağım ben şimdi?! Ne yapacağım?!!!!''

    Sarhoş gibi yatağına attı kendini. Bir süre kıpırtısız yattı....Çıkar yolu bulmak için düşünmekte....Tercihini yapmak için düşünmekte  Serpil.....Aslında ne yaşamaya ne de ölmeye gücü vardı....Hangisi daha kolay, diye düşünmekte....Çıkış yolunu bulduğunu sanarak kalktı tekrar. Makyaj masasının çekmecesini açtı....Küçül el aynasını aldı....Bir mendile sardı, sonra yere koyup ayakkabısının topuğu ile zorladı. İki parçaya ayrıldı ayna....Bunlardan birini alıp,  bileğine yaklaştırdı, çizdi adeta, kanın çıkmasını bekledi, olmadı...Daha derin kesmeliydi....Müthiş bir acı ile canı yansa da kararlıydı. Nihayet, kesilen damardan fışkıran kanı gördü.....Sıra diğer bileğindeydi......İşini tamamlayınca, sakin bir tavırla yatağına uzandı ve ölümü beklemeye başladı.....

        Yavaş yavaş acısı çoğaldı....Üşümeye başladı. Sanki canı usul usul çekiliyordu bedeninden....Derken acıyı hissetmez oldu....Tatlı bir uyuşukluk kapladı her yanını. Son bir gayretle yüzünü küçük pencereye çevirdi. Cemal'i gördü sanki....Morarmaya başlayan dudaklarına katı bir gülümseyiş yerleşti ve orada temelli kaldı.....Serpil, kendince açtığı kapıdan çekip gitmişti.....Usulca, bir yıldızın gökten kayması gibi.....

SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now