Bölüm 45

2.3K 45 12
                                    

    Nesrin, kendileri ile giderken, yüzü öfkeden al al olmuştu. Dudaklarını dişliyor durmadan , şaşkın, ne edeceğini bilmez....Ama, eli mahkum. Reyhan ise mutlu. Ne etmiş etmiş, dediğini yapmış. Güzel bahaneler ile oldurmuştu:

''-Anne bak ne diyeceğim! Yarın anam, babam ve Sali bahçeye gidecekler. Malum iş çok.  Ben evde Ali ile yalnız kalacağım. Nesrin gelse, bana arkadaş olsa, birkaç gün bizde kalsa, ne iyi olur!İzin verir misin?''

Gülsüm, biraz düşünmüş ve:

_''Gitsin, yalnız kalman doğru değil!''

Ayşe:

''-Bunu hiç düşünmemiştim. Genç gelin, çocukla bir başına olmaz. Evet, Nesrin bizde kalsın!''

Karar verildiğinde yanlarına gelen Nesrin, bunu duyunca bozuldu. Bozguna uğramış bir komutan gibi sessiz kaldı. Anasının talimatı üzerine, gidip yanında götüreceği birkaç parça eşyasını hazırladı ama, son derece keyifsiz. Hayır, gitmem demesi, mümkün değil. Ve akşama doğru ,elinde küçük bir çanta ile ablasının ardı sıra yola koyuldu....

    Hayri, yine kahvede! En ön masalardan birinde oturmakta. Reyhan, söylendi:''Hiç işi yok bunun! Böyle bütün gün, kahvede pinekliyor. Hazır parayı yemek kolay!''...Derken adamın kardeşini süzdüğünü gördü de midesi kalktı. Donuk suratındaki, pis şehveti gördü. Kendini  hiç olmadığı kadar kötü hissetti. Gözleri, kardeşinin her bir yerinde dolanmakta....Biri, şehla olmuş, yana kaymakta bu gözlerin....Nereye baktığı belli değil gibi görünse de bilen kişiye malum takıldığı nokta. Kardeşinin yanından yürümeye başladı. Gördü ki kız, hafiften yan yan bakmakta....Koluna girip, adımlarını hızlandırdı. Nesrin'i de bu tempoya uydurdu. Kız şaşkın....Ayşe:

''-Burası daha da kalabalık olmuş. Acele edelim!''dedi ve Reyhan bu sözden cesaretlenip, iyice hızlanıp, kızın koluna girdi ve onu sürükler gibi ilerledi.

    Nesrin, kendini mahpus gibi düşündü. Başına, dayanılmaz bir ağrı girdi. Olduğu yerde titredi ama, ablası telaşından fark etmedi, bunu. Kendince söylendi:''-Bir zincirlerim eksik!...Kürek mahkumuna döndüm!..Bu nasıl çile böyle!...''

   Sonunda ana caddeyi geçip, evin bulunduğu sokağa döndüler. Reyhan ayrıldı kardeşinin kolundan, normal yürüyüşe geçti. Ali kucağında, uzaktan evlerini tanımış sanki, ellerini çırpmakta. Arada bir de''Aaaaaaa'' diye diye, kendi lisanınca konuşmakta....

   Ayşe, dış kapıyı açtı ve bahçeye girdiler. Nesrin, hiç gücü kalmamış gibi, karşısında duran, küçük iskemleye attı kendini, yığılırcasına....Bu kadar gerginlik, yormuştu iyicene....Reyhan, onun bu halini anlasa da tek kelime demedi kardeşine. Bu yolları önceden talim etmişti. Bu işin ne zor olduğunu bilirdi. Üstelemek  boşuna....Kim ne derse desin, gönül sadece aşkını ve sevdiğini dinler. Ucunda ölüm olduğu söylense dahi, vazgeçmez....İyi etmişti buraya getirmekle....Onu oyalamak lazımdı. Unutması mümkün değildi ama, en azından kendisi gibi çekilir hale getirebilirdi bu sevdayı....Önemli olan, yanlış yapmadan, felakete dönüşmeden önünü alabilmek....Genç kadın, alttan alta memnun gülümsedi, kardeşini bahçede bırakıp, Ayşe'nin ardından eve girdi. Hem bir süre, genç kızın kendi ile baş başa kalması iyi olabilirdi. En azından, ben ne yapıyorum diye düşünebilirdi....Yani....İnşaallah düşünürdü..... 

    Akşam karanlığı çökmek üzere, Nesrin kendince düşünmekte ama, isyan yüreğinde daha ağır gelmekte:''-Kime ne! Sevdik! Babası kötüyse ,babamla araları bozuksa benim kabahatim ne?! Hayri'nin suçu ne?! Her daim, başkalarının yaptıklarını biz mi çekeceğiz!? Bıktım! Vallahi canımdan bıktım!...Burada, hapis gibi!....Nasıl olacak ki?!!!''

''-Nesrin! Gel içeri!''diye kendine seslenen ablası ,onu daldığı düşüncelerden çıkardı. Keyifsiz:

''-Tamam! Geliyorum! Az daha hava alayım! İçim daraldı....''deyince, Reyhan yanına geldi:

''-Kendini topla, bizimkilere belli etme! Bana kızıyorsun biliyorum ama, sadece seni korumaya çalışıyorum.''demesi, kardeşine iyi geldi. Aralarındaki mesafe azaldı. Nesrin:

''-Abla çok kötüyüm. Sanki göğsüm eziliyor, nefes almak bile zor...''

''-Bilirim. Yaşadım aynısını. Ama, emin ol geçecek. Bana güven! Hiç senin kötü olmanı ister miyim?''

''-Tabii istemezsin. Fakat, unutması, vazgeçmesi çok güç....''

''-Kolay geçmez elbette. Önce insanı oradan oraya savurur. Değişik acılardan geçirir. Kısacası sarsar durur adamı...Öyle çabuk yakanı bırakmaz...Seni en iyi ben anlarım. Yaşayan bilir. O yüzden, buraya, yanıma gelmen çok iyi oldu.''diye sözlerini bitirdiğinde, kardeşinin ağladığını gördü, akan yaşları silerken Reyhan, geçmişi tekrardan yaşar gibi oldu. Teselliye devam etti:

''-Güzel kardeşim! İnsan bazen, olmayacak bir insana kapılır gider. Suçlusun demiyorum ha!! Yanlış anlama! Çok tecrübesizsin. Anlaşılan tatlı sözler seni çok etkilemiş. Ama geçecek, emin ol! Er kişinin bazısının ağzı iyi laf yapar. Allem eder kallem eder karşısındakini bağlar. Bu da onun yeteneği....Senin gibi dünyayı bilmez birinin de buna kapılması gayet doğal....Esas suç Hayri'nin.''

Biraz nefes alıp dinlendi, kaldığı yerden devam etti:

''-Neler yaşandığını biliyor. Asla babamın seni kendine vermeyeceğinin de farkında. Eeee! Peki neden aklını çeldi sence?! Adamın içi kötü....Babasından geçen huylar. Kendi menfaatleri, zevkleri için her şeyi yaparlar, her insanı kullanırlar....Sen o kadar ince ve güzelsin ki onun yanında....Sanki çirkin bir canavarın esir aldığı bir peri kızı olmuşsun....''

Nesrin, minnetle ablasına sarıldı:

''-Önce pek kızmıştım, buraya gelme meselesine ama, gerçeği şimdi gördüm. Evde olsam, bir başıma, aklımda kurup duracaktım, ve emin ol hata yapacaktım...''

Reyhan duyduklarından neşeli:

''-Gel dediklerime uy! Burada birkaç gün başka işlerle meşgul ol. İnan unutturmaz ama, en azından öncekinden daha iyi hissettirir. Canım kardeşim! Senden, ailemden başka kimsem yok!İnan yerimde olsan sen de aynı şeyi düşünürdün, aynı şeyi yapardın....''

Kardeşi evet der gibi, başını sallayarak kendini onayladı. Bir süre hiç konuşmadan, yan yana oturup kaldılar. Akşamın sihirli, mavi ile siyah karışımı rengini seyrettiler. Kendilerinden bir süreliğine kaçan iç rahatlığının döndüğünü fark ettiler. Ay, bulutsuz gecede, uzaktan uzağa görünmekte. İlerideki caminin minaresinin ışıklarının yandığın gördüler. İkisine de uğurlu bir işaret gibi geldi, bu. Ardından etrafa yayılan ezan sesi ile daha huzurlu oldular....

      Ve,ağır kapı, bilindik gürültülerle açılınca, birden Sali karşılarında belirdi. Yüzünden hiç düşmeyen tatlı gülüşü ile:

''-Hoş geldin Nesrin! Reyhan kötü bir şey olmadı ya?!''

Reyhan:

''-Yok Allah'a şükür! Kötü bir şey yok! Aklıma geldi. Hani sen  anamgille bahçeye gideceksin ya! Ben yalnız kalacağım! İşte bir başıma kalmak istemedim, kardeşimi getirdim bize.''

''-Çok iyi olmuş. Şeyyy.....''

''-Ne oldu ki?!''

''-Ben yine çok açım. Yani böyle, daha oturmayacaksınız değil mi?!''

Reyhan güldü:

''-Oturmam, korkma! Şimdi gidip hazırlarım yemeği. Nesrin de yardım eder. Tez vakitte olur. Hadi sen içeri geç, biz de işimizi yapalım.''

Adamı içeri gönderince, kardeşine döndü:

''-Allah'tan dilerim ki Sali benzeri, iyi yürekli bir erin olsun !''

İkisi de bir parça keyifli, huzura gider gibi mutfağa yollandılar. Ay iyice görünmeye başlamış, nereden geldiği anlaşılmayan, güzel bir koku, daha doğrusu birkaç çiçeğin karışımını andıran, değişik, hoş bir koku etraflarını sardı.....Sevgi gibi, aşk gibi.....


SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now