Hasan Ağanın evine vardıklarında Meryem Hanım "Hoş geldiniz" diyerek Bilge'ye sarıldı.
"Hoş geldin sarı papatyam, güzel kızım, Meryem annesinin bir tanesi."
Annesinin sarı çıyanı öpmesi Bekir'in içindeki nefreti körükledi. Annesinin küçük oğlu o idi. Neden elin çocuğuna bu kadar sevgi gösteriyordu annesi?
Bir anlık kızgınlıkla "Ana başım ağrıyor kötüyüm" diyerek dikkatleri üstüne çekmeye çalıştı.
Hasan Ağa oğlunun karın ağrısını bildiğinden "Yemek ye, ondan sonra anan başını ovsun bir şeyin kalmaz" diyerek oğlunun huysuzluk yapmasına engel oldu.
Hasan Ağanın büyük oğlu Hüseyin ise bir yıl aradan sonra gördüğü Bilge'nin ne kadar küçük olduğunu daha önce bunu nasıl fark edemediğini düşünüyordu. Bu kızın bir sıkımlık canı vardı ve ilk kez Hüseyin kendinden utandı. Bu kız daha bebek sayılırdı ve kendi kardeşini bile çocuk görüp her konuda anlayışla yaklaşırken bu annesiz yavruya bu kadar katı davranmasından dolayı kendine sövgüler yağdırdı. Mehmet Öğretmen olmasa babaları hayatta olmayacaktı belki de. Bunun sonucunda da yaşları ufak olduğu için mal mülk her şeyin idaresi zalim amcasına geçse başlarına neler gelecekti Allah bilir...
Bugün babalarının gölgesinde rahatça yaşamaları önce Allah, sonra Mehmet Öğretmen sayesindeydi. Çünkü babasını ameliyat eden doktor zamanında müdahale olmasa beklenmeyen sonuçların meydana gelmesinin kaçınılmaz olduğunu söylemişti Meryem Hanıma. O kısa sürede Hüseyin düşünceleri içinde boğuldu ve kendinden tekrar tekrar utandı. Sonra toplanıp "Hoş geldiniz Mehmet amca" diyerek adama sıkı sıkı sarıldı. Daha sonra Bilge'ye dönerek kollarını açtı.
"Meryem annenin kucağı rahat mı sarı civciv, abine sarılmak yok mu?"
Bu tablo Bekir dışında herkesi mutlu etti. Bilge resmen cıvıldayarak Hüseyin'in kucağına attı kendini.
"Bak baba Hüseyin abim de beni seviyor çünkü Diyarbakır çok güzel. Diyarbakır yüzünden Hüseyin abim beni seviyor yaşasın!"
Sözlerinin ardından Hüseyin'i öpücük yağmuruna tuttu. Bu durum Hüseyin'in içinde inanılmaz derecede güzel duyguların oluşmasına sebep oldu. Bu kız o kadar minikti ki onu koruma isteği benliğini ele geçirdi. Mehmet Öğretmen, Hasan Ağa ve Meryem Hanım duygulanmış bir şekilde çocuklarına bakarken, Bekir kıskançlık duygularıyla yandı kavruldu. Çünkü babası ve annesinden sonra abisi de bu kızı severken onu sevmeyi bırakmıştı, kahretsin...
Kötü duygularla dolup taşarken Bilge'nin ona sarıldığını fark etmedi bile. Durumu anlayan Meryem Hanım oğluna sarılırken Mehmet Öğretmen ise kızını kucaklayıp konuştu.
"Bekir abin hastalanmış yavrum onu sıkma istersen."
Bilge "Bekir abim hasta olmasın baba" diyerek üzüntüsünü dile getirdi.
Hüseyin ise Bilge'nin masumluğunu tam o zaman anladı işte. Bu kız sadece ufak tefek değil aynı zamanda melekti. Ortam Meryem Hanımın "Haydi yemeğe" demesiyle hareketlendi. Yenilen yemekten sonra yol yorgunluğuna dayanamayan Bilge, Hasan Ağanın kucağında uyuyakaldı.
Geçen günlerle birlikte okullar açılmış Mehmet Öğretmen yeni okulunda göreve başlamıştı. Bilge ise babasıyla birlikte okula gidiyordu. Anaokulunda yeni arkadaşlar edinmişti. Babasının işlerinin uzadığı zamanlarda Hasan Ağanın çalışanlarından Mustafa okula gelip Bilge'yi konağa götürürdü. Meryem Hanım bu durumdan çok mutluydu. Bilge'nin suratında var olan bebeksi yüz hatları kaybolmamıştı henüz. Bu kız neden bu kadar güzeldi, neden bu kadar baldı, neden sarılıp sarmalanmasına rağmen tadına doyulmazdı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bazı Hatalar Affedilmez! (Tamamlandı)
General FictionBu, bir var oluşun aynı zamanda da yok oluşun hikâyesi... Bu, benim gibilerin korkunç ama gerçek hikâyesi... Bizler var olurken yok oluyorduk. Yok olurken de tekrar var oluyorduk hiç usanmadan... Hayır, kelimesinin anlamını bilerek büyüdüm ben. Hayı...