57. Dedeler ve Torunları

3.6K 451 566
                                    

Mehmet Çınar hastane merdivenlerinden inip arabasının olduğu otoparka doğru yönelirken oğluyla vakit geçirmek için eve gitmeye karar verdi. Oğluyla birlikte olduğu zamanlarda sıkıntılarından azıcık da olsa uzaklaşmayı umut ediyordu, çünkü son günlerde hayatında hiçbir şey yolunda gitmiyordu artık. Dedesi bugün de tek kelime konuşmamıştı kendisiyle. Bu durum canını yakıyordu.

Arabasına doğru yürürken mesaj bildirim sesiyle dikkati telefonuna kaydı Mehmet Çınar'ın. Okuduklarının şaka olduğunu düşündü bir an. Bu doğru olamazdı. Uğruna dedesini karşısına aldığı karısının böyle kötü şeyler yapabileceğine inanamadı genç adam. Tamam, son günlerde tuhaf bir şeyler olduğunun farkındaydı, ancak böyle bir şey olamazdı. Her zaman Tuğçe konusunda kendini uyaran dedesine rağmen adına sevda dedikleri zayıflık yüzünden içlerine bir hain mi almıştı? Hastanenin bahçesinde bulunan banka doğru yürüdü. Karısının telefon kayıtları, Tuncer Çolakoğlu'nun evine gidiş gelişini ispatlayan kamera görüntüleri, dedesini ortadan kaldırmak için tuttukları kiralık katile ait bilgilerin varlığı karşısında en ufak bir tepki veremedi. Uzun zamandır yolunda gitmeyen bir şeylerin varlığının ispatı karşısında duruyordu.

"Aylarca dedenle küs kaldığına değdi mi Mehmet? Sevdiğim diye koynuna aldığın kadın dedeni sevgilisiyle öldürme planları yaparken sen ne yaptın?"

"Bir şey mi dediniz beyefendi?"

Mehmet Çınar kendisine meraklı gözlerle bakan yaşlı kadına "Kusura bakmayın sesli düşünüyordum" dedi ve kadının ne söylediğini umursamadan elindeki telefona baktı.

"Tuğçe, Tuğçe senin iyiliğin için bunların doğru olmadığını umuyorum. Yoksa gözümü kırpmadan seni öldürürüm."

Sesli bir şekilde düşünen Mehmet Çınar aklına gelen oğluyla ağlamaklı hale geldi.

"Kimi öldürüyorsun sen? Sonra oğluna ne diyeceksin Mehmet Çınar? Annen olacak kadın dedemi öldürmek istedi buna karşılık ben de anneni mi öldürdüm diyeceğim?"

Dakikalarca görmeden karşısına bakan Mehmet Çınar yanlış okuduğunu umut ederek telefonuna tekrar baktı. Her bir dosyaya ayrı ayrı bakarken az önce fark etmediği konuşma kayıtlarına ait ikinci dosyadaki bilgilere baktığı anda kalbinin durduğu sandı genç adam. Sırf dedesine benzesin diye aynı ismi verdiği biricik oğlu Mehmet Ali Güven'in babasının Tuncer Çolakoğlu olduğu yazıyordu karısının konuşmalarında. Karısının emin olmak için DNA testi yaptırdığından bahseden cümleyi gördüğünde kimseyi umursamadan ağlamaya başladı Mehmet Çınar Güven.

"Bu doğru olamaz olsaydı anlardım ben. O benim oğlum benim."

Nefes almakta zorlanan genç adam birisinin kendine kötü bir şaka yaptığını düşündü, ancak şüphe çoktan soğuk bir yılan gibi ruhunu sarmaya başlamıştı bile. Eve gidip Tuğçe'ye sormalıyım bunu diye düşündü ve düşüncesinin saçmalığı karşında inler gibi ses çıkardı.

"Dedemin yüzüne nasıl bakacağım? Beni o kadar uyardı, ama her şeyi bilen ben dedemi hiçbir zaman dinlemedim bu konuda. Onu defalarca kırdım ve sonunda benim yüzünden aylardır hastane köşelerinde."

Bir saatten fazla oturduğu bankta düşüncelerini bir türlü toparlayamayan Mehmet Çınar en sonunda gözünü karartıp gerçekleri öğrenmek için ilk adımını attı. Dedesinin arkadaşı olan emekli asker Orgeneral Metin Keskin'i aradı. Kısa bir hal hatır sormadan sonra asıl konuya geldi.

"Metin amca senden bir isteğim olacak. Bana bazı bilgiler geldi ve doğruluğunu teyit etmem gerek. Bahsettiğim bilgiler kamera görüntüleri, telefon mesajları falan. Bana bu konuda ağzı sıkı birini önerebilir misin?"

Bazı Hatalar Affedilmez!  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin