19. Dikkat Dağıtan Ayrıntılardan İlki

4.5K 451 61
                                    

Kaderin yaptığı planlar söz konusu olunca herkesin kendine göre yaptığı planların hükmü kalır mı? Yoksa kadere inat kendi yolunu çizmek mi lazım? Herkes kafasındaki düşüncelerle yeni güne başlarken Neşe kafasında babasıyla daha önce yaptığı konuşmaları analiz ediyordu. Babasının dünya hali ne olur ne olmaz diyerek ona öğrettiklerinin bugünler için olduğunu öğrenmek canını yakıyordu. Babasıyla yaptığı bu konuşmaların özelliği bunları baba kızdan başka kimsenin bilmemesiydi. Bir gün evlense, meslek sahibi bile olsa babası ona alternatif bir yol çizmişti. Kızının kimseye muhtaç olmaması Avukat Kemal'in hayatının odak noktasıydı, ancak Neşe'nin şu anki en büyük sorunu on yedi yaşında olmasıydı.

Rahatça ağlayabilmek için banyoya gidip suyun altında dakikalarca ağladı. Babasının ona öğrettiklerinin doğruluğunu anlamıştı anlamasına da o hala çocuktu. Bu işin içinden nasıl çıkacağını hem çok iyi biliyor, hem de bilemiyordu.

Aynı dakikalarda Meryem Hanım ise oğluyla birlikte Neşe'yi nasıl mutlu edeceklerini konuşuyordu. Neşe mutlu olursa bu sayede evliliğe gidecek yola girmesini çok rahat bir şekilde sağlayabileceklerini düşünüyorlardı.

"Kızı bol bol gezdir oğlum. Kafası dağılsın. Şimdilik onunla konuşmak için erken, ancak sana alıştıktan sonra usulca yaklaşırsın. Şimdi acısı taze o yüzden acısına saygı duymak lazım. Bize böylesi yakışır ."

"Ne kadar bekleyeceğiz ana? Bir sene beklemem haberin olsun."

Oğlunun sabırsızlığına gülen Meryem Hanım "Ben diyene kadar acelen yoktu. Hatta aklında bile yoktu. Şimdi yangından mal kaçırır gibi acelen ne Bekir Efendi?" dedi.

"Berfe'nin benden umudu kesmesi lazım. Her yerde karşıma çıkıyor. Artık herkes yürüyeceği yolu bilmeli. Üstelik o Mehmet itinin, kızı nasıl kucakladığını gördükten sonra bana hala soruyor musun? Neşe'nin üstünde hak iddia edebilmem için bu meselenin adının koyulması lazım. Ben o şerefsizin ağzını burnunu kırardım da acımız var şimdi ona şükretsin."

Oğlunun aşırı kıskanç tavırları Meryem Hanımı oldukça mutlu etti. Çünkü seven kıskanırdı değil mi?

Dedesinin kendisine seslenmesiyle elindeki çatalı bırakan Mehmet Çınar ise çoktan ne yapılması gerektiğini belirlemişti bile. Olayı sıcağı sıcağına halletmek en doğrusu diyerek günün ilerleyen saatlerinde avukatını aramayı aklına yazdı.

"Buyur dedem."

"Buraya gelmişken geri dönmeden Çınar'a oradan da köye uğrayalım. Memleketime istediğim gibi gelip gidemiyorum. Anacığımın mezarına gidip duamı edeyim. Bir daha ne zaman geliriz Allah bilir."

Dedesinin memleket sevdası yüzünden aldığı Çınar ismini duyunca Mehmet Çınar dedesini gülümseyerek onayladı.

"Olur dedem. Mahmut amcaya da uğrarız artık, ama önce benimle konuşacağına kahvaltını güzelce yap da ilaçlarını al."

"Ne zamandır bana emir verir oldun Mehmet Çınar?"

"Size emir vermek haddimize mi Mehmet Ali Bey, ancak diyorsan hastane köşelerini çok sevdim..."

Sahip olduğu tek torunuyla huzurlu bir kahvaltı yapan Mehmet dede köyüne gitmek için hazırlanmaya başlarken Hasan Ağa ise kendi avukatıyla çoktan yapılması gerekenleri konuşup keyifle kahvaltı yapmak için ayağa kalkmıştı.

Karısına Neşe'nin velayeti için gerekli işlemlerin en kısa sürede halledileceğini söyledi. Bu süre zarfında Neşe'yi mutlu etmek için neler yapılabilir diye kafa yordular. Odaya giren kızı görünce mutlulukla ayağa kalkan Meryem Hanım "Gel yavrum bir şeyler atıştır. Sonra seninle konuşacaklarımız var" dedi.

"Aslında benim de sizinle konuşacaklarım vardı" diyerek masaya yaklaşan kız masada gördükleriyle ağlamamak için kendini tuttu.

"Annemle ninem de böyle sofralar hazırlardı. Babamla bana sadece yemesi düşerdi. Şimdi onlar toprağın altında ve ben hala yemek yemeye çalışıyorum."

Ağlamaya başlayan kızı susturmak ise kolay olmadı. Tek lokma yemeden masadan kalkan kız "Hasan amca konuşalım mı azcık?" diyerek odadan çıkmaya hazırlandı.

Kızın peşinden ayaklanan Bekir ve Meryem Hanıma sert bir şekilde bakan Hasan Ağa "Anlaşılan bu evde herkesin adı Hasan olmuş haberim yok. Oturun oturduğunuz yerde" diyerek dışarı çıktı.

Kızla birlikte çalışma odasına giren Hasan Ağa koltuğuna oturup kızın konuşmasını bekledi.

"Dün mezarlıkta bana verdiğin sözler gerçek miydi Hasan amca?"

"Her bir kelimesi doğruydu kızım. Ne derdin olursa birlikte çözeceğiz."

"O zaman İstanbul'a gitmek istememi anlayışla karşılarsın değil mi?

İstanbul lafıyla yutkunmakta zorlanan Hasan Ağa "Orada tek başına ne yapacaksın güzel yavrum. Ben git derim, ama yaşın yasal işler için küçük" diyerek kızın aklındakileri anlamaya çalıştı.

"Sen bana dedin ya bir sene dinlen, acını yaşa. Aslında hemen yaptığım başvuruyu kabul eden okullardan birini tercih etmem lazım, ancak kalbimdeki bu ağrıyla bu sene derslere bakabilecek durumda değilim. Ben bu zaman boyunca aklımı yitirmemek için bazen evime gitmek istiyorum. O evin asla bozulmasını istemiyorum Hasan amca. Her köşesinde babamın ve annemin emeği var. Tek başıma orada kalamayacağımın farkındayım. Benimle gelin desem sizin düzeniniz burada olamaz. O yüzden bunu istemek akıl karı değil. Ancak benim nefes alabilmek için evime gitmem lazım. Ayrıca oradan almak istediğim bazı eşyalar var olur mu?"

Kızın kısa bir süre için gitmek istediğini anlayan Hasan Ağa büyük bir rahatlık duydu.

"O zaman Meryem annenle gideriz kızım."

"Hayır, Hasan amca olmaz. Beni yanlış anlama ama Meryem teyze çok duygusal ve ben şu an ağlamak değil güçlü olmak istiyorum. Dün mezarlıkta bana güç veren sendin. Sadece biz ikimiz gitsek olmaz mı?"

Kıza güç veren kişinin kendisi olduğunu öğrenmek Hasan Ağanın içini mutlulukla doldurdu. Bu kız böyle konuşunca hayır deme şansı yoktu ki Hasan Ağanın.

"Olur kızım. Sen mutlu olduktan sonra ne istersen olur. Kurban olduğum sen ne isteğin olursa bana söyle yeter."

"O zaman Meryem teyzemlere bunu sen söylersin değil mi Hasan amca? Ben onu üzmek istemiyorum."

"Ben her şeyi hallederim yavrum sen rahat ol."

Gün içerisinde oğlu ve karısıyla konuşan Hasan Ağa, işlerini halletmek için dışarı çıktı. Ertesi güne İstanbul'a gideceklerdi. Bu durumdan memnun olmayan tek kişi Bekir'di. Evlenme muhabbetinden sonra Neşe'yi çoktan sahiplenmişti. Babası bu durumu bilmediğinden şimdilik ses etmiyordu.

Uçaktan inen kız sessizce ağlarken babasının ona öğrettiklerini hatırlamaya çalışıyordu. Bütün bunları Hasan Ağaya fark ettirmeden nasıl yapacağını bilememenin gerginliği ve ailesinin bitmeyen acısı sinirlerini iyice yıpratmıştı. Dikkatini hiçbir şeyin dağıtmasına izin vermemeliydi.

Oysa aynı dakikalarda Mehmet Çınar'ın dikkati çoktan dağılmıştı. Telefondaki sesi duyduğu zaman kalp atışları hızlandı. Dünyadan tamamen soyutlandı. Hayatta en çok istediği şey artık onundu. Ve her tercih bir vazgeçiştir sözünün ne kadar doğru olduğunu zaman içinde canı yanarak öğreneceğini bilmeden mutluluğuna adım attı Mehmet Çınar...

Dün gece yaptığı plana sadık bir şekilde hareket eden tek kişi Neşe Hancı'ydı. Plan yapan diğer insanlardan tek farkı, hala çocuk olmasıydı. En kötü tarafı ise bilinçaltında uyanmaya çalışan korkunç geçmişinin adım adım kıza yaklaşmasıydı. En acısı da çıktığı bu yolda herkesin yoldaşı varken Nazlı Bilge Güven/Neşe Hancı'nın yalnız olmasıydı. 

Bazı Hatalar Affedilmez!  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now