35. Avukat Kemal'in Mektubu

5.7K 440 300
                                    

Hikâyemi okuduğunuz için, oy verdiğiniz için ve de güzel yorumlarınız için teşekkür ederim. 


"Ahmet abi sana söylediğim gibi yap. Attığı her adımdan haberim olacak. Farklı açılardan çekilmiş fotoğraflarını da istiyorum. Tamam, ha ayrıca ziyaret edeceğinizde mutlaka beni ara. Para mühim değil abi, kaç adam lazımsa sen hallet. Tamam, haberleşiriz."

"Kiminle konuşuyorsun?

Kahvaltıya inen karısının yüzünün halini gören Bekir karısının sorusunu umursamadı bile. Ne olmuştu bu kadının suratına?

"Yüzüne ne oldu Berfe'm?"

Adamın dedikleri ile şaşkınlık yaşayan Berfe ne cevap vermesi gerektiğini bilemedi. Sonra kendine gelip cevap verdi, çünkü dün gece olduğu gibi tekrar Bekir'i kızdırmak istemezdi.

"Dün gece sen vurdun ya, ondan oldu işte."

"Dalga mı geçiyorsun kızım ben sana vurmadım."

"Asıl sen dalga geçiyorsun benimle. Gece sevgili karının odasına sadece seni merak ettiğim için geldim, ancak kutsal topraklara girmeye uygun olmadığımı yumruğunla çok güzel gösterdin bana."

Daha fazla konuşmaya devam edemeyecek durumda olan genç kadın ağlamaya başladı.

"Seni sevmek dışında ne yaptım ben Bekir? Hiçbir zaman sana karşı gelmedim, ne istersen kabul ettim. Sırf sen mutlu ol diye."

Dün geceye dair hiçbir şey hatırlamayan Bekir karısına ne demesi gerektiğini bilemedi. Bu olayın uzaması ikisine de zarar verirdi.

"Bak  dün gece canım sıkılmıştı. İnsan bazen saçma sapan şeyler yapıyor işte..."

Bekir derin bir nefes alıp kendi kendine sakin olmalıyım diye telkinde bulundu.

"Kahvaltını yap güzelim. Zaten başımda bir dert var bir de seninle aramız bozulmasın."

"Dün gece hiç de dertli bir adam gibi durmuyordun Bekir. Tersine o odaya geldiğimde sen o kızın kıyafetini kokluyo..."

"Kes lan! Sana kes dedim değil mi? Eğer tek kelime daha edersen bak neler oluyor Berfe. Şimdi tatlı bir eş ol ve bana gülümse. İşte böyle."


İstanbul'da ise bütün gece uyuyamayan Neşe ailesi ile ilgili hatıraların arasında kaybolmuş vaziyetteydi. Annesinin kokusunu ne kadar da özlemişti. Ninesinin anlattığı eskiye dair hikâyeleri, gece birlikte yatarken yanında hissettiği nefesini ve babası ile kurduğu hayalleri... Hepsini çok özlemişti.

"Yavrum hadi kalk kızım kahvaltı yapman lazım. Hasan baban bugün bizi gezmeye götürecek. Geç kalmayalım."

Neşe hissettiği duygular yüzünden konuşacak durumda değildi. Uyandığında yanında ninesi olmalıydı. Onlara kahvaltıyı hazırlayan annesi gelip uyandırmalıydı. Bütün iyi niyetine rağmen mutfakta tam bir felaket olan babasının yaptıklarına hep beraber gülmeleri gerekmiyor muydu? Sahi Hasan Ağayı ya da Bekir'i hiç mutfakta görmemişti. Babası da Diyarbakırlıydı oysa. Demek ki sorun şehirde değil insanlardaydı...

"Geliyorum Meryem teyze."

Ayakları zorla banyoya yöneldi. Aynada kendine baktığında mutsuzluktan ölebileceğini düşündü, ancak aklına bebeği gelince toparlanmaya çalıştı. Son günlerde sık sık yaptığı gibi elini karnına götürdü.

"Sen bebek,  ben ise hala büyümemiş bir çocuk sanırım birlikte büyüyeceğiz. Annelerin çocuklarını büyüttükleri söyleniyor hep ama annem derdi ki ben seninle büyüdüm çoğaldım. Artık annemi anlıyorum ufaklık. Sayende annemi anlıyorum ama bunu ona söyleyemiyorum. Lütfen beni bırakma bebeğim, lütfen. Benim kaybolmuş ruhuma en iyi ilaç sensin. Söz veriyorum her şeyi yoluna koyacağım. Sana anne, baba olacağım ve ne gerekiyorsa o olacağım; fakat ne olursa olsun o canavarın insafına bırakmayacağım seni..."

Bazı Hatalar Affedilmez!  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now