-47-

34.9K 2.3K 274
                                    

Sizlerle paylaşmak istediğim iki şey var arkadaşlar.

Öncelikle hayatını kaybeden büyük üstad Zeki Alasya'ya Allah'tan rahmet diliyoruz...Mekanı cennet olur İnşallah, onu unutmayacağız.

İkinci olarak da Azerbaycan'da 17 yaşında kendisini seven erkek tarafından cinayete kurban giden bir kadından daha bahsedeceğim. Aytaç Babayeva. Bu ilk değil ve malesef son da olmayacak. Allah rahmet eylesin, sevdiklerine sabır versin.

Kadına Şiddete Hayır!

Ve bu arada, Teog'a giren herkese Allah istedigi liseye gitmeyi nasip etsin...Seneye ben de girecegim, umarım hepimiz iyi yerlerde oluruz^^:)

Arkadaslar, gercekten hikayedeki olaylar konusunda hicbir sey aklima gelmiyor. Bolum geciktirmemeyi ben de istiyorum ama gercekten...olmuyor iste. Evet, yetenekli olan insanin ilhama ihtiyaci yoktur. Bu yetenek meselesi de degil aslinda. Kafam o kadar dolu ki gelen mesajlara bile cevap veremez oldum.

Size soz veriyorum bu zorlu donemi atlatmayi basardigim an aksatmadan bolum yazacagim. Yaz tatilinde ozellikle daha cok ozen gosterecegim İnsallah. Lutfen affedin.

İyi Okumalar^^

GEÇMİŞ (FLASHBACK)

Küçük Maya, gece yarısı uykusundan uyanır uyanmaz soluğu annesinin yanında almıştı. Kadının kolunu dürterek uyandırdı. "Anne!"

Annesi doğruldu. "Efendim Maya?"

"Anne, rüyamda yine siyah bir gül gördüm," dedi küçük kız ağlamaklı bir ses tonuyla.

"Ah, tatlım... Psikolog ablan bununla ilgili ne demişti hatırlıyor musun?"

"Evet ama... Ne zaman rüyamda siyah gül görsem korkunç şeyler oluyor. Eminim anne, şimdi de olacak. Eminim."

Maya bir süredir rüyasında siyaha boyanmış ve kurutulmuş bir gül görüyordu. Bu en son olduğunda metrobüste yaşlı bir teyzenin bastonunu zihniyle devirmiş ve kadının düşmesini sağlamıştı.

Sınıfında ise arkadaşlarına siyah gülden bahsedip duruyordu. Psikolog Maya için basit egzersizler önermişti. Rüyasında ne görüyorsa bir deftere geçirecekti, ancak o günden sonra Maya rüya görmeyi kestiği için bunu yapmamıştı. Zaten bir süre sonra kabuslar kendiliğinden gitmişlerdi.

O an ise tekrar siyaha boyanmış gülü görüyordu. Bu, tehlikeye işaretti.

Ve rüyasından tam bir gün sonra o olay gerçekleşti.

Maya birinci sınıfa gidiyordu. Okula gittiğinde yanına bir kız gelmişti, okulun başlarıydı ve henüz kimse birbirini tam olarak tanımıyordu. İsminin Elis olduğunu söyleyerek yanına oturdu. Sonra birden kalkıvermişti.

''Çok pis kokuyorsun!'' diye bağırmaya başladı. Maya ona susmasını söylüyordu ama susmamıştı. Sınıftaki herkes Maya'ya gülerek bakmaya devam ederken o daha da bağırıyordu. Maya ise hala oturuyordu. Sınıfta bir veli vardı, Maya onun kimin annesi olduğunu bilmiyordu ama Elis'i uyarmıyordu bile. Sonra etraftakiler silikleşir gibi oldu. Maya gözlerini yeniden açtı ve sınıf dolaplarının devrilmeye başladığını gördü. Elis'e doğru. Ağır çekim gibi oluyordu sanki.
Sonra herkes çığlık attı. Öğretmenleri onları sınıftan çıkardı ve belli ki o da ne yapacağını bilmiyordu.. Sonra Maya ambulansın sesini duydu.

Ve her şey böyle başladı.

GÜNÜMÜZ

Aman Tanrım. Olamaz.

Sare'yi elinde koca bir baltayla görmeyi beklemiyordum.

Balta.

Kocaman.

"Artık onun tarafındayım," diyerek gülümsedi. Hastalıklı bir gülümsemeydi bu. Gözlerinin altı kızarmıştı. Elindeki baltayı kaldırırken gülüşü tüm yüzüne yayılıyordu.

"Sare, bir saniyeliğine dur..."

Sare baltayı salladı."Merak etme tatlım, sana beni telekineziyle durdurman için zaman vermeye hiç niyetim yok."

Bana yaklaşıyordu, gözlerim elindeki devasa baltaya takılmıştı.

Sonra Sare bir güç tarafından yana doğru itilmişti. Uygulanan kuvvetin etkisiyle Sare yere savrulurken şaşkınlıkla hayatımı kurtaran Pars'a bakıyordum. Çabucak eğilip sersemlemiş halde toparlanmaya çalışan Sare'nin elinden baltayı alarak uzağa fırlattı. O tek koluyla Sare'yi zapt etmeye çalışırken bir yandan da, "Koş Maya!" diye bağırıyordu.

Koştum.

Pars'ın burada ne işi olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ve açıkçası umurumda da değildi. Bir an önce Eray ile Serenay'ın yanına gitmeliydim.

ERTESİ SABAH

Serenay'ın teyzesinin evine gider gitmez hemen uyumak istediğimi ve sabah onlara her şeyi anlatacağımı söylemiştim.

Dolunay ve Elis gece burada kaldıktan sonra evlerine dönmüşlerdi. Pars akşam eve gelmemişti.

Kahvaltı masasından kalanları toplarken bir yandan da Eray ile Serenay'a olanları anlatıyordum. Başta ikisi de bana kızmıştı, ancak gerçekten zor durumdaydım ve bunu gördükleri için seslerini pek çıkarmadılar.

"Ve Pars bana gitmemi söyleyince direkt soluğu burada aldım," diye bitirdim sözümü.

"Amerika'ya gideceğini söylediğinde nasıl telaş yaptım, biliyor musun sen!" diye bağırdı Eray. Kızgından çok şaşkın görünüyordu.

"Şimdi ne olacak?"

"Sare bize zarar vermek için her şeyi yapar," diye fısıldadım. "Elinden geleni ardına koymaz."

"Bence...düşmanı artık kendi ayağımıza getirmemiz gerekiyor." diye önerdi Serenay.

"Hayatta olmaz. Hele ki şu sıralar kesinlikle olmaz."

"Maya, cidden yeter artık. İçimizden biri ölmeyecek. Ne için korktuğunu anlamıyorum. İnsanlar için mi korkuyorsun?"

Sinirle soludum. "Suçsuz insanlar için korkuyorum. Sare'nin babası gibi mesela."

Eray ortamdaki gerginliği fark eder fark etmez hafifçe öksürdü.

Bir süre sonra hepimiz sessiz bir şekilde otururken kapı çalınıvermişti. Serenay tereddütle yerinden kalkıp kapıyı açmak için giderken Eray olası bir saldırıya karşı ayağa kalkmıştı. "Sakin ol," diye fısıldadım.

Serenay geri döndüğünde elinde kocaman bir hediye kutusunu beraberinde getiriyordu. Kutuyu dikkatle yere koydu. Bize baktı, kutuyi açmasını işaret ettim. Kapağı hafifçe kaldırarak araladı. Kutunun içinden yaklaşık üçte ikisi büyüklüğünde bir kutu daha çıkmıştı.
Serenay kaşlarını çatarak o kutuyu da açtı.

İçerisinde siyaha boyanmış bir gül duruyordu. Ve gülün sapına tutturulmuş bir not vardı.

"BU GÜLÜN NE ANLAMA GELDİĞİNİ BİLMEK Mİ İSTİYORSUNUZ? MAYA'YA SORUN."

Gözlerim kocaman olmuştu. Nefes alışverişlerim hızlanıyor, dudaklarım titriyor ve ellerim terliyordu. Bu halimi gören Serenay oturmama yardım etti.

"Maya, siyah gül ne anlama geliyor?"

"Ben..." diyebildim. Yutkundum.

Siyah gül yeniden karşıma çıkmıştı ve kabusum olacaktı.

Küçükken rüyamda gördüğüm siyah gülden neredeyse tüm ilkokul arkadaşlarıma, anneme, psikoloğa ve okuldaki birkaç öğretmenime bahsetmiştim.

Bu yüzden gülü bana kimin gönderdiğini bilemeyecektim.

Bombalardan kurtulmuş, ölümden kıl payı kaçmış ve bu zamana kadar sevdiklerimi kaybetme korkusunu tatmıştım. Ancak hiçbirisi, gerçekten, kendim üzerine yemin ederim ki hiçbirisi...

Başıma gelen hiçbir olay beni şu anda karşı karşıya olduğum şey kadar dehşete düşürmemişti.

TelekineziWhere stories live. Discover now