__________
Serenay icin Barbara Palvin, Acacia Brinley, Elle Fanning dusundum ama Sasha Pieterse daha uygun olurdu :d Lutfen gorsellere 'Sasha Pieterse' yazip aratmayin, 'Alison Dilaurentis Tumblr' yazarsaniz Serenay icin hayal ettigim kisiyi gorebilirsiniz :Dd
Eveet. +50k olduk! Mutluyum, huzurluyum :D Bolumun sonunda uzuuun yorumlar bekliyor olacagim.
İyi Okumalar^^
"Serenay ben."
Kalakaldım. Ona inanmamam için bir neden yoktu. Ama o olamazdı. Ölmüştü işte, Serenay Arslan diye biri yoktu ki. Hipnotize olmuşçasına bakıyordum, Eray'ın da benim de beynimiz bulanmıştı. Hiç ölmediği ihtimali aklıma gelmemişti. İnanmak istemiyordum. Şoku henüz ikimiz de atlatamamıştık.
"Biliyorum şok geçiriyorsunuz, ama günlerdir sizi alıştırmak için not falan bırakıyorum." Şimdi daha durgundu. "Geri geldiğimi söylemeyin çünkü zaten asla gitmemiştim."
Mavi gözleri bir yere sabitlenmişti. İlk şoku atlatan Eray kızın yanına oturdu. "Yalan söylüyorsun."
"Yalan söyler gibi bir halim mi var?"
Yoktu. Fotoğraftaki kızın kopyasıydı işte.
"Beni daha önce gördünüz; fotoğraflarda, videolarda," (Bunu söylerken bana bakmıştı.) "Maskeli baloya gitmek için adres soran da bendim, pencerenizi kıran da. Anlamanızı istedim. Bekledim."
"Sen...sen.." diyebilmiştim. "Dolunay'ın...ikizi olan Serenay. Bildiğimiz. O sensin. Sen osun. Sen...ben..."
"Maya ve Eray. İkiniz kader ortaklarımsınız. Beraber hareket etmeliyiz, anlasanıza.''
"Bizimle burada kal," dedi Eray. "Yarın konuşalım. Çünkü şu an cidden hiçbir şey anlamıyorum.". Ben hala olanlara anlam veremiyordum.
Şuursuzca odama gidip yandaki yatağı Serenay için hazırladım, pijamalarımdan birini alarak ona verdim. Hala ve hala şoktaydım. Dolunay'ın ikizi ölmemişti. Her şey bir anda olmuştu, buradaydı.
Yatağıma yatarak nefesimi kontrol etmeye çalıştım. Hepimiz birer duş aldıktan sonra yatağa girmiştik. Yan tarafımda ölü olması gereken bir kızın yattığını unutmaya çalışarak uykuya daldım.
Bir zaman sonra uykumdan uyanarak etrafa bakındım. Hala karanlıktı. Biraz bahçeye gidip hava alsam çok iyi olacaktı.
Terliklerimi giydim ve omzuma hırkamı attım, koridorda ilerleyerek ve evden çıktım. Hava soğuktu. Tam evin bahçesindeki sallanan koltuğa oturacaktım ki zaten sallanmakta olduğunu gördüm.
Serenay. O da burada oturuyordu ve uyku tutmamış gibiydi. Yanına oturdum.
"Bu ihtimale inanamıyorum," diye fısıldadım yavaşça.
"Ölmediğime mi?" diye sordu. Gözlerimin içine bakıyordu.
"İnanasım gelmiyor. Bilmemiz gereken şeyler var."
"Dolunay'ın sırrı mesela." dedi. "Ama o sırrı anlatabilmeye hazır değilim. Bu....tahmin edebileceğinden daha karanlık. Yarın sabah Eray ile sana anlatabilirim belki."
"Pekala. Dolunay seni öldürmek istiyordu çünkü kıskanıyordu. Kriz geçiriyordu. Ve sana zarar verdi. Sen de kaçtın."
"Zarar verdiği kişi keşke ben olsaydım..." diye mırıldandı.
Neden ölmeyip ölü gibi gösterildiğini, bunca zaman nerede olduğunu, ailesinin onu hala ölü sanıp sanmadığını, hepsini merak ediyordum. Sabah bunları ondan dinlemek için üstelememeye karar verdim. Bir süre sessizlik oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Telekinezi
ParanormalUYARI: Hikayeyi okurken sakın henüz okumadığınız bölümlere bakmayın. Gizem/Gerilim olduğu için spoiler yiyebilirsiniz! Yetenekli olmak. Her defasında imrenilen bir olgu. Başınıza bela açacağını asla düşünmezsiniz; Öyledir ki yetenekli insan belaya...