-3-

164K 5.9K 2.3K
                                    

Karakter çokluğundan dolayı sıkılmış ya da okumaya üşenmiş olabilirsiniz ama hiçbiri hikayede laf olsun diye yer almıyor :D İleride hepsinin bir özelliğini keşfedeceksiniz. İlk bölüme dayalı bir kurgu yazmak istiyorum ve umarım sizi şaşırtabilirim.

İyi Okumalar:)

Elis biliyordu.

İkimiz de çocukken ona zarar vermiştim, benim yüzümden başındaki kocaman dikiş iziyle hayatına devam etmek zorunda kalmıştı. Beni henüz ifşa edemezdi çünkü elinde herhangi bir kanıt yoktu ama korkuyordum işte. Vicdan azabı çekiyordum, onun yerinde olsam bu kadar bile beklemeden beni öldürürdüm.

Yatağıma uzanarak düşüncelerimden -her ne kadar zor da olsa- arınmaya çalıştım. 3-4 dakikalık bir uğraştan sonra ise yattığım yerden odamın ışığını kapatabilmiştim.

~~~~

"Dolunay, bir saniye gelir misin?" diye seslendim. Tarih dersinin ilk teneffüsünde pilot kalemimi onun defterine bulaştırmıştım. Dudağımı ısırdım.

"Dolunay, bir saniye gelir misin?" sesimin fazla tiz bir şekilde taklit edilmesiyle beynimde alarmlar çalmaya başlamıştı. Ukala çocuğa dönerek, "Git buradan Yeniay," dedim.

"Adımın cidden Yeniay olduğunu sandığını söyleme." dedi kıkırdayarak.

"Ne öyleyse?" Başımı sabır dilercesine yukarı kaldırdım. Bu çocuk okulun ilk gününden beri beni yoruyordu zaten. Tek fark son iki gündür benimle konuşuyor olmasıydı. Dikkat et, ona da dolap düşüreyim deme. İç sesim tüm acımasızlığıyla kendini gösterince yutkundum. Bu bir daha asla olmayacaktı.

"Adımı gerçekten merak ediyorsan söyleyebilirim. Kızlar genelde merak ederler zaten. Yakışıklı olduğumu söylüyorlar." dedi gülerek. Ona dikkatlice baktığımda gerçekten yakışıklı olduğunu gördüm. Gözleri bal rengiydi ve saçları sapsarıydı. Tanrım, Sare'den bile daha sarıydı. Türkiye'de bu kadar sarışın bir erkeği çok nadir görürdünüz.

(yazar notu; kim bakalım bu yakışıklı? Karşınızda Evan Peters!)

"Adını merak ediyorum Yeniay. Cidden."

"Ben Eray." dedi.

"Sizlerdeki bu ay tutkusu da ne böyle? Dolunay, Eray..."

Sözlerimle sırıtışı yüzüne yayılmıştı.

O sırada biri beni kolumdan tutup kendine çektiğinde neredeyse çığlık atmak üzereydim. Elis beni yeniden savurarak okul dolaplarına bastırdı ve tehditkar ses tonuyla konuştu.

"Bu yarayı görüyor musun büyücü kız? Bunu sen yaptın. Belki o gün kimse senden şüphelenmedi ama kendi gözümle gördüm. Ölmemi istedin. Ve eğer bu okulda tek bir yanlışını görürsem senden intikamımı alacağım. Gözüm üzerinde."

Kendimi savunmak istiyordum, iyi de ne söyleyebilirdim ki?

"Ben büyücü değilim," diyebildim.

"Her ne olduğun umrumda değil ama yemin ediyorum ki rüyalarına girerim. Sevgilim beni niye terk etti biliyor musun?" diyerek elimi tutup başındaki yaraya götürdü. "İşte bunun için."

Ona telekinezi yapabildiğimi söyleyemezdim elbette. Ama cidden, sevinmesi gerekmiyor muydu? Ölmemişti. Bu yaradan daha fazlası da olabilirdi. Bunun sadece bir dikiş iziyle sınırlandığına şükretmesi gerekmez miydi?

Ne saçmalıyorsun sen? Bunu ona sen yaptın.

Zihnimde beliren düşünceler midemi bulandırmaya yetmişti. Elis hala bana bakarken uzaklaştım. Ancak ikinci engel olan Sare'yi atlatmak o kadar da kolay olmadı.

''N'aber?'' diye sordu cilveli bir şekilde.

''İyi.'' kestirip atmak istesem de izin vermeye niyeti yok gibiydi.

''Bak ne diyeceğim, sana erkek arkadaşımdan bahsetmiştim değil mi? Ve sen de bana yardım edeceğini söylemiştin.'' Ne dediğimi bal gibi hatırlıyordu, rol yapmasına gerek yoktu aslında.

''Edemeyeceğimi söyledim.''

''Hadi ama. İsmin Maya'ydı değil mi? Sevgilimin kafasına uzaktan şöyle güzel bir saksı düşürsen ne kadar da iyi olurdu...'' Allahım, o kadar yapmacıktı ki oracıkta bağdaş kurup oturasım gelmişti. Bir dakika, ne dedi o az önce?

Biliyor muydu? Gözlerim yuvalarından fırlayacak kadar açıldı ve soluğum hızlandı. Sare bu halimi komik bulmuş gibiydi.

''Şaka yaptım canım. Sen de hemen ciddiye alıyorsun.'' diye kıkırdadı ve devam etti. ''Ha unutmadan, çıkışta bana telefon numaranı verirsin. Şu işi iyice konuşalım. Pars benden iyice soğumaya başladı da.''

~~~~~~~~~~~~~~~

Odamda otururken telekineziyle ilgili araştırma yapmaya devam ediyordum.

"Telekinezi terimi Yunanca 'uzak' anlamındaki "tele" sözcüğü ile "hareket" anlamındaki "kinesis" sözcüklerinden türetilmiş olup, metapsişikçilerce var olduğunu öne sürdükleri "fiziksel medyumluk yeteneğine sahip bir insan tarafından eşyaların el veya bilinen diğer araçların yardımı olmaksızın uzaktan hareket ettirilebilmesi paranormal olayını adlandırmak üzere kullanılmaktadır."

Hayır, ihtiyacım olan bu değildi. Telekinezi yapabilen insanları görmüştüm internette ama hiçbiri bu özelliği doğuştan kazanmamıştı ki.

Annemin sesini duyduğumda mutfağa yöneldim.

"Maya, baban bu gece eve gelemeyecek ve teyzen beni çağırdı. Önemli bir şey söyleyecekmiş. Dikkatli ol, olur mu? Ateşle oynama ve sakın balkona çı-"

"Tamam anne. Odamda ders çalışıyor olacağım." diye kestirip attım. Bana ters ters baksa da ona kısaca veda edip odama yöneldim.

Telekineziyle ilgili araştırmama devam edeli yarım saat olmamıştı ki kapı çaldı. Açtığımda karşımda Eray duruyordu. Eray? Normal halinin aksine sinirli görünüyordu. Bana merhaba bile demeden dişlerinin arasından konuştu.

"Neler yapabildiğini biliyorum ve ispatlayabilirim."

Ayy :D Olaylar yerine oturana kadar pek bir şey anlamayacak olabilirsiniz ama cidden okulda falan bu kurguyla uğraştım durdum ve sonuç; 4.ve 5.bölüm hazır!

Not: Belki esmer erkeklerden sıkılmışsınızdır diye Evan Peters koydum umarım bölümü de sevmişsinizdir :D

Öpüldünüz :3

TelekineziWhere stories live. Discover now