-6-

86K 5.3K 924
                                    

Voteler gittikçe düşüyor :( İlk bölümün gizemini diğer bölümlerde verememiş olmaktan korkuyorum. Ama niye gittikçe düştü ki?
Bu bölüme pek özen gösteremedim, şimdiden özür dilerim ama umarım beğenirsiniz:)

İyi Okumalar^^

"İşte sonra da kadın, Elis'e olanların benim suçum olmadığını söyledi." diyerek bitirdim. Eray karşımda yara bere içindeki suratıyla oturmuş beni dinliyordu.

"Bunları zaten anlatmıştın," dedi. "Ve rüyandaki kadına bakılırsa sadece Elis'e olanlardan değil, diğer insanlara verdiğin zararlardan da haberdar. Bu da seni izlediği anlamına geliyor." sözleriyle nedensizce içim ürpermişti.

Acaba beni şu anda da izliyor muydu?

"Sanmam." dediğinde ifadesizce ona baktım. Düşüncemi sesli bir şekilde söylemiştim.

"Ne düşünüyorum, biliyor musun?" dudağını yuvarladı ve gözlerini kıstı.

"Neymiş?"

"Kadını bulalım. Yani, biliyorsun bence bulabiliriz." Buna cidden inanıyor muydu?

"Eray, o nasıl olacak?"

"Rüyalar hakkındaki yeteneğimi biliyorsun. Kadını tarif et, belki benim de rüyama gelir. Çünkü ben uyurken bazenleri rüyalarımı yönetebiliyorum, buna her ne deniyorsa işte. Sonra...aklımdan geçen kişileri rüyamda görebiliyorum. Onu da görebilirim."

Tereddüt ettim. Saçma geliyordu ama denemekten ne çıkardı ki? "Onu tarif mi edeyim?" diye sordum. Başını salladı.

Kadının görünüşünü anımsamaya çalıştım.

"Mavi gözleri vardı. Buz gibi bakışları vardı bir de. Otuzlarında veya otuzlarının sonlarındaydı sanırım. Sarışındı ama saçları koyu renkti. Sonra...beyaz giyinmişti. İnce, uzun suratlıydı. Aslına bakarsan Vera Farmiga'ya benziyordu."

Sırıtışı yüzüne yayıldı. Bir süre ikimiz de sessiz kaldıktan sonra konuştu. "Ey Vera, bu gece rüyama gel." demesiyle kahkaha atmaya başladım. Uzun bir süre sonra kendime geldiğimde, "Bunun olacağına emin miyiz?" diye sordum.

"Bence kesin olacak."

~~~~~~

Odamda oturduğum yerden ışığı söndürdüm. Başımı yastığa nihayet koyduğumda, Eray'ın uyuyup uyumadığını düşünüyordum.

İstediği kişiyi rüyasında görebildiğini söylemişti. Acaba rüyasında hiç beni görmek istemiş miydi?

Bir dakika, bunu niye düşünüyordum ki? Kafam allak bullak olmuştu sanırım. Daha fazla saçmalamamak için gözlerimi kapattığım anda telefonum mesaj bildirimiyle titredi.

'Uyumadıysan rüyamda kadını görebilmem için bana ninni söyle. Uykum yok.' -Eray.

Mesajı beni gülümsetmişti. Ama onu bozmak için, mesajını komik bulmadığımı yazdım. Ve uyuması gerektiğini.

Ertesi sabah okuldayken Eray yanıma geldi ve başını iki yana salladı. Olmamış mıydı?

"Maalesef," diye mırıldandı. "Rüyama girsin diye dua etmekten uyuyamadım bile."

"Şimdi ne olacak?" diye ofladım. Bir şeyi beceremedin be Eray, alt tarafı birini rüyana girdireceksin.

Alt tarafı.

Birbirimize bakıp öylece bekliyorduk. Bu işi çözecektim. Eray da çözecekti. Başka bir ihtimal düşünmek istemiyordum.

Sınıfa Dolunay'ın girmesiyle bakışlarımı ona yönelttim. Bir an yanlış şeyi mi gördüm acaba diye düşünmekten kendimi alamamıştım. Dolunay o güzelim bakır rengi saçlarını...boyatmıştı.

Yeni saçları platin renginin vermiş olduğu olgunluk ve özgüvenle dalgalanırken onun tam bir salak olduğunu düşünüyordum! Ben doğal kızıl olsam saçımı asla boyatmazdım. Hem de bana yakışmayan bir renge hiç boyatmazdım.

Eray Dolunay'a baktı ve birkaç saniye bekledi. Sonra dudakları alayla kıvrıldı, kesin kızı üzecek şeyler söyleyecekti.

"Bu ne hal böyle Dolunay? Yoksa Paris Hilton olmaya mı karar verdin?" Ve evet, dediğim gibi de olmuştu. Dolunay yüzü kıpkırmızı bir halde öfkeyle tısladı. "Sanane benim saçımdan!" Sonra da uçarak sınıftan çıktı, gitti.

Eray'a karşı hassas olması dikkatimi çekmişti. Ondan cidden hoşlanıyor olmalıydı ama şu an cidden bunu düşünemezdim.

Eray'ın omzuna vurarak, "Kız kesin ağlıyor. Kaba şey," demekle yetindim.

Sonra ise sıramdaki hareketlilikle gözümü oraya çevirdim.

Defterim yerden 5-6 santim yukarıdaydı ve öylece havada duruyordu.

Ama onu havaya kaldıran ben değildim ki.

TelekineziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin