-23-

53.9K 2.9K 557
                                    

Betimlememi geliştirmek istiyorum. Bu bölümde biraz betimleme yapayım dedim. Gelen yorumların hepsini severek okuyorum ve mutlu oluyorum.

Ve yeni bir karakter ekleme ihtiyacı duydum. Aslında hikayede tam olarak yer alır mı bilmiyorum ama karakteri ben şahsen çok sevdim. Siz sevecek misiniz bakalım :D

Bir de şey, harika okuyucularsınız! Telekinezi 34k okunma oldu:) Ben de bunu kutlamak için bu bölümü dolu dolu yazmak istedim.

İyi Okumalar^^

"Sonunda geldik."

Karşımızda mega lüks bir ev duruyordu. Gümüş rengi bir bahçe kapısı vardı, ev iki katlı olmalıydı ve bakır rengiydi.

"Burası neresi?" diye sordum Eray'a bakarak.

"Uzun bir öyküsü var. Annem birkaç yıl önce tükenmişlik sendromu geçirmekte olduğunu iddia ediyordu. Babamla ayrılmalarından bir süre önceydi. Şehrin havasından uzaklaşmak için yeni bir yere ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Babam onu memnun edebilmenin zor olduğunu biliyordu ama bu kez başarmıştı. Bu evi inşa ettirdi. Hatta dekorasyonu babamla beraber yapmıştık; Annemden gizlemiştik ve bu evi gösterdiğimizde çok şaşırmış ve sevinmişti."

Anlattığı öykü beni duygulandırmıştı. Annesinin geçimsizliğinin bedelini Eray ödüyordu. Sırf annesi yüzünden babasından uzak kalması gerekmişti. Annesi ne kadar mükemmel bir oğlu olduğunu bilmiyor muydu?

"Hadi gel, içeri girelim. Önceden buraya geleceğimizi bildiğim için evi temizletmiştim." dedi ve bagaja yöneldi. Bavullardan bana ait olanı almak istedim ancak izin vermemişti."Kendinden ağır şeyi nasıl taşıyacaksın Maya?"

Evin iki kapısı vardı. İçeri girdik.Girişte nostaljik iki tane berjer bulunuyordu. Evin duvarları da tıpkı dışı gibi bakır renkteydi ve Dolunay'ın eski saçlarını andırıyordu.

Eray kapıyı kapattı. Salona geçtik. Burası neredeyse bir stadyum kadar büyük ve genişti, ortada devasa bir merdiven bulunuyordu. Yerler yine parkeydi ve her taraf lükstü. El çantamı koltuğa koyarak oturdum. Eray pencereleri kapatarak klimayı açtı.

"Bizi kolay kolay bulamazlar."

"Umarım," dedim gergin bir tonda. Onunla aynı evde uzun süre kalacak olmak beni heyecanlandırıyordu. Okula gidemeyecektim büyük ihtimalle ancak bu umrumda bile değildi. Aklıma birdenbire Katniss Everdeen gelmişti. Son kitapta kendini, kimliğini sorguladığı satırlar beynime kazınmıştı. Ben de aynısını denemeliydim.

Adım Maya Levi. On beş yaşındayım. Okula erken başladım. Her zaman kendimden büyüklerin içinde oldum. Telekinezi yapabiliyorum. Doğuştan beri. Peşimde olan insanlar var. Yeteneğimden prim yapmak istiyorlar. Veya sadece ölmemi istiyorlar. Ne istediklerini bilmiyorum, sadece savaşmak zorunda olduğumu hissediyorum.

Ben düşüncelere kapılmışken Eray bir şeylerle uğraşıyordu. Bir süre sonra yanıma gelerek oturdu. ''Bir şey seziyor musun?'' diye sordum.

''Gelecekle ilgili mi? Hayır.''

Tam konuşacakken cep telefonum çalmıştı. Kahretsin! Kapatmayı unutmuştum! Annem bu zamana kadar niye aramamıştı acaba? Ekrana baktım, Sare arıyordu. ''Alo?''

''Alo Maya, neredesiniz? Herkes sizi konuşuyor!"

Yok artık, diye geçirdim içimden. Ne çabuk. "Kapatmam gerek Sare." dedim ve telefonu kapatarak yanıma koydum. Eray sorgulayan bakışlarını üzerimden hala çekmemişti. "Ne oldu?"

"Sare aradı. Herkes bizi konuşuyormuş. Nasıl bu kadar çabuk olabilir? Eminim annem beni evlatlıktan reddedecek." Eray her zamanki gibi kendini suçlamaya başlamıştı. Geldiğimizden beri diken üstündeydi zaten. "Seni kaçırmamalıydım."

TelekineziTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang