-18-

52.1K 3K 707
                                    

"Beni Dolunay'la bu yüzden yalnız bırakmak istemiyorsun. Onunla takılmamı istemiyorsun. Ve eminim ki başka hiçbir kızla takılmamı istemiyorsun."

"Evet."

"Ne?"

"Evet, istemiyorum. Nedenini düşünsene."

"Aklıma gelmiyor. Neden peki?"

Ona cevap veremeden kapı açılmıştı. Dolunay elinde poşetlerle içeri girdi ve elindekileri masaya koydu. "Dondurma yoktu, düşünebiliyor musunuz?" diye isyan etti.

"Neler aldın? Canım tam da abur cubur istiyordu." dedi Eray ve onun yanına gitti. Poşetten çıkardığı bir gofreti açarak ısırdı. "Mmm."

Dolunay onun bu obur haline kıkırdamıştı. Eray yemeğine odaklanmış halde yerken çok tatlı görünüyordu. Kendine has karizmasını bu halde bile kaybetmemişti. Ona imrenerek baktım.

Uzun zamandır içimde farkedemediğim kıpırtılar vardı; Özellikle Eray'la beraberken ortaya çıkıyordu ve biri sanki midemin içinde vinç kaldırıyormuş gibi hissettiriyordu. Ölümle yaşam arasındayken gördüğüm o hayal gittikçe silikleşiyordu, ama hayatım boyunca asla unutmayacağımdan emin olduğum tek şey o anda Eray'a olan bakış açımdı. O sırada bana birçok şey gibi görünmüştü; Bir ilaç, yol gösterici bir tabela, sevdiklerimin simgesi, ve adlandıramadığım birçok şey.

Asla çirkin olduğumu iddia eden bir kız olmamıştım, kendimi güzel bulmuyordum ama çirkin olduğumu da sanmıyordum. Ama Eray ile konuşurken sürekli saç baş düzeltme çabası içerisindeydim, elim sürekli bir taraflarımdaydı. Bir kere benimle göz teması kurması ölüm gibiydi zaten.

Ben düşüncelere dalıp gitmişken Dolunay'ın bana da bir gofret uzattığını farketmemiştim. Onu aldım ve yemeye başladım. Her ne kadar yerken Eray kadar çekici görünmesem de minik minik ısırıklar alarak kibar olmaya çalıştım.

Eray, "Onu yediğinden emin misin?" diye sorunca ağzımda gofretle gülmeye başladım. O da gülünce içim ısınmıştı, ta ki Dolunay sesli bir şekilde yarılana kadar. "Hahahahahaha!"

Eray ile ben onun verdiği bu aşırı tepkiye gözlerimizi büyüterek karşılık verdik. O da bizim bu halimiz üzerine daha çok güldü. Biz böyle geçinip giderken birden Eray durgunlaştı. Onun bu halini sevgilisi değil, ben farketmiştim. Ona ne olduğunu sormaya çalışsam da Dolunay yüzünden rahatça soramıyordum. O yüzden cep telefonuna mesaj attım.

"Ne oldu?"

"Bir şey hissettim. -Eray."

"Ne gibi? Geleceği mi gördün?"

"Gibi gibi. Şu anda söyleyemem. -Eray."

Telefonu kapatarak cebime koydum. Ona da gözlerimle, 'tamam' işareti yaptım. Hala durgun görünüyordu. Bunu öğrenmenin bir yolu olmalıydı. En iyisi bekleyeyim.

~~~~~~

Yataklarımıza giderken Lale Teyze'nin emri üzerine üçümüz de birer bardak süt içmiştik. Eray iki bardak içmişti, o ayrı mesele. En sonunda ben Dolunay'ın odasındaki yataklardan birine yerleşirken Eray da yan odaya geçmişti.

Saat neredeyse gecenin ikisi olacaktı ama uyku tutmuyordu. Yan tarafımdaki Dolunay çoktan uyumuş gibiydi, içimden oflayarak kalktım. Su içmeye gidecektim.

Mutfağa zar zor ulaştığımda bedenim bir cüsseye değdi ve tam çığlığı basmak üzereyken Eray olduğunu gördüm. Derin bir nefes aldım.

"Korkuttun beni," diye fısıldadım. Bu karanlıkta, mutfakta ne arıyordu?

"Maya içimden bir ses birkaç ay boyunca burada kalacağımızı söyledi, ona sıkıldım bugün biraz. Neyse, sen niye geldin buraya?"

TelekineziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin