-52-

36.4K 2K 673
                                    

Serenay'ın bulunmasının ardından iki gün geçmişti.

"Çantanı geri almışsın Serenay," diye kıkırdadım ancak o bana soğuk bir bakış atarak karşılık veriyordu. Çantasını sıkı sıkı tutmaktan elleri titriyordu adeta. Bu hali endişelenmeme yol açmıştı.

"Evet. Sapığın biri çalmış işte. Gittim görüştüm, affettim ve geri saldılar."

"İçinde ne vardı bu arada?" diye sordum.

"Şey ya... İşte cüzdan, birkaç tane ıvır zıvır. Büyütülecek bir durum yoktu. Yani annemlerin yerinde olsam biraz benim için de endişelenirdim."

O anda cep telefonumun titremesiyle doğrulup pantolonumun cebinden onu aldım.

Numara elbette belirsizdi. Açtım. Yine saksafon sesleri. Yine John Coltrane.

~~~~~~

"Kim bu Eray? Kim bu!? Ne istiyor benden, bizden?"

Eray benim aksime sakin sakin salonlarındaki koltukta oturuyordu. "Serenay neden gelmedi?"

"Bilmiyorum. Tuhaf davranıyor. Kahretsin. Eray güvende değilim ve içim içimi yiyor, ne olur yardım et..."

Erkek arkadaşımın elinden hiçbir şeyin gelmeyeceğini bildiğim halde öylece durmuş, ona yalvarıyordum. Ne yapabilirdi ki? Arkasında hiçbir ipucu dahi bırakmayan herifin kim olduğunu nereden bulabilirdi?

"Bana da dün gece bir not geldi," dedi cebinden bir kağıt parçası çıkararak. Artık o kadar çok tehdit alıyorduk ki normal gelmeye başlamıştı.

"Ne dediğini anlamıyorum. Fransızca."

"Fransızca mı?" Şu an kağıtta yazanlarla değil, Fransızca'yla ilgileniyordum. "Dolunay Fransızca dersi almıyor muydu?"

"Evet." dedi Eray. "O mu yazmış yani?"

"Bence bunu ona soralım." Ona çarpık bir şekilde güldüm. "Mesajın ne anlama geldiğini soralım."

"Yüzlerce çeviri sitesine girdim ama sanırım günlük konuşma dili olduğu için karşılık alamadım. Hadi hazırlan, gidiyoruz."

~~~~~~

Dolunay bizi odasına alırken içini çekiyordu. "Ne için geldiniz?"

"Şu minik, güzel notu bizim için çevirmeni rica ettik." dedi Eray gülümseyerek.

"Neden aramadınız beni?"

Eray'la bakıştık. "Güzel soru."

"Buraya kadar yürümüş olduk işte, fena mı?" dedim gülümseyerek.

Dolunay notu eline alıp bir süre inceledi. "Pekala. Birinin sizden bu kadar nefret etmesini sağlayacak ne yaptığınızı merak ediyorum açıkçası."

"Ne yazıyormuş?"

"Günlük dilde kullanılan bir tekerleme. 'Sen zarar verirsin, o gider ve geri gelir' gibi bir şey. Kime zarar verdiniz siz?"

Yeniden bakıştık. Doğru olanı söyleyecektim. "Hiç kimseye."

Dolunay notu işaret ve orta parmağının arasında kaydırırken hepimiz suskunlaşmıştık.

"Gidin buradan."

Eray ile ben aynı anda şoka uğramış bir ifadeyle gözlerimizi açtık. "Ne?"

"Ne dediğimi duydunuz," dedi Dolunay. "Siz peşinize Fransız mafyalar takmışsınız. Bana bulaşmayın."

Gülmeye başladım. "Dolunay saçmalama. Bak yardımın için teşekkürler ama..."

TelekineziWhere stories live. Discover now