-19-

51.1K 3K 673
                                    

Yatağımda yatıyordum. Yine uyku tutmamıştı, birden cep telefonuma gelen mesajla irkildim.
"Uyudun mu?-Eray."

Kalp atışlarım hızlanırken onu bekletmeden cevap yazdım.

"Hayır."

"Sıkıldım. Konuşalım mı?" Niye Dolunay'la değil benimle konuşmak istiyordu? Yan tarafımdaki Dolunay'a baktım, uyuyordu.
"Dolunay'a niye yazmıyorsun? Uykum var."

"Sen daha samimisin," yazmıştı. Kalp atışlarım ritmini iyice kaybederken sakin olmayı ve yatakta heyecandan tepinmemeyi diledim. Niye böyle olmuştum şimdi?
"Biliyorum, sağol. Niye uyuyamadın?"

"Kabus görmekten korkuyorum. Bana acımalısın Mija :-("

Bana Mija deme Eray. Bana. Mija. Deme.
"Sana acımıyorum Yeniay. Bu lakabı hatırladın mı?"

"Hahaha, evet. :-/"

Sohbeti ilerletmek için aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Bir süre ikimiz de mesaj yazmadıktan sonra Eray yazmaya başladı. Whatsapp'ın bu özelliği için Allah'a şükrettim.

"İyi geceler." yazmıştı. Ben de ona iyi geceler dileyerek telefonu kapattım ve yatakta arkamı dönüp uyumaya çalıştım. Eray'la az önceki konuşmamız yalnızca beş dakika sürmüştü ancak ben yirmi dakikadır o konuşmayı düşünüyordum.

~~~~

Ertesi sabah kahvaltımızı yaparken Dolunay'ın babası olmadığını kabullenmiştim kendi kendime.

Çatalımı düşürmek, yemeğimi ya da meyve suyumu dökmek istemiyordum çünkü karşımda Eray oturuyordu ve işin ucunda ona rezil olmak vardı. O gayet rahat bir şekilde yemeğini yerken ben ise gerim gerim geriliyordum. Bu adil değildi.

Lale Teyze'nin çağrısıyla oturduğum yerde sıçramıştım. "Maya tatlım yemeği sevmedin mi?"

"Yo hayır, sevdim Lale Teyze. Ellerinize sağlık." Sonra herkes yeniden sessizleşti. Eray'la göz göze geldiğimizde bakışlarımı kaçırdım.

"Pars ne zaman dönüyor anne?" diye sordu Dolunay.

"Uzun süre orada kalacak. Biliyorsun, bizimle tartışmıştı en son. Dönmeye niyeti yok gibiymiş."

Eray masadan kalkarken Lale Teyze'den izin istemişti. "İzninizle ben çantamı alayım."

"Tabi oğlum tabi, rahat davran lütfen."

Eray koridora yöneldiğinde ben de peşinden gittim. Çantalarımızı aynı anda omzumuza aldık. "Dün annem beni aradı," dedi Eray. Annesini pek sevememiştim. Kadın o kadar tarz giyiniyordu ve bakımlıydı ki artık itici görünecek nitelikteydi. Eray tek çocuk olduğu için ona daha çok zaman ayırması gerekirken kadın sadece telefonla aramakla yetiniyordu. Eray bir yandan sırtında çantayla kapıdan çıkmayı beklerken diğer yandan konuşmasına devam etti. "Seni sordu. İyi olduğunu söyledim. Çalıntı araba olayını da saklasak iyi olur."

Okulda gördüğüm o siyahlı kişi kafamı kurcalıyordu. Plaka olayını saklamak konusunda tereddüte düşmekle kalmamış, fena halde korkmuştum.

~~~~

Okulda Dolunay telefonla konuşuyordu, bir köşede hararetli bir şekilde duruyordu ve kiminle konuştuğunu merak etmiştim. Yanından yavaşça geçerken birazını işitebilmiştim.

"Yapamazsın," diyordu Dolunay. "Annem yeterince merak etti. Gel artık." Abisiyle mi konuşuyordu? İyi ama annesi onlarla kavga edip gittiğini söylemişti, şimdi niye merak etsindi ki?

"Ama yapamazsın Pars," dedi tekrardan. "Neredeyse canından olacaktın..."

Neden bahsediyordu acaba?

Koridorda ayaklarım birbirine dolanarak ilerledim ve soluğu kızlar tuvaletinde aldım. Tuvalet her zamankinden berbat kokuyordu, ayna kirlenmişti ve peçete kutuları yerdeydi. Basmamaya özen göstererek ayna karşısına geçmek istedim. Tam o sırada kapının orada bir hareketlilik sezdim. Kapının altından bir kağıt atılmıştı. Yavaşça eğildim ve kağıdı elime alarak açtım.
"P.D." yazıyordu.

P.D?

Tuvalette benden başka kimse yoktu. Hemen kapıyı açtım, koridorda biri var mı diye bakındım ancak bomboştu. Biri kağıdı attığı an gitmiş olmalıydı. Acaba bu kağıtta bana bir mesaj mı veriliyordu?

P.D diye mesaj olmaz ki. Filmlerde bu tür mesajlar verildiğinde kişi hemen anlamını çözerdi ancak ben aval aval bakmakla yetinmiştim. Bu konunun da beynimin bir köşesinde kaybolmasına izin verdim. Elimde kağıtla ilerlerken kağıdı birinin çekiştirmesiyle kafamı yukarı kaldırdım. Eray kağıdı parmaklarının arasında incelerken sanki çok uzun bir yazı yazıyormuş gibi saniyelerce bakmıştı. Kendime onu izleme izni verdim.

Genelde beklemediğim bir anda Eray yanımda bitiyordu ve yüreğim hopluyordu. Tam dalıp gitmişken konuşmaya başladı.

"Bu ne?"

"Ne bileyim, lavaboda kapının altından attılar." Düşünceli bir şekilde bana baktı. Etrafa gergince bakışlar savurdum, sinirim bozulmuştu. P.D. Neyin koduydu acaba? 'Pardon' mu demek istemişlerdi? Niye pardon demek istesinler Maya? Cidden kafayı yemiştim.

Gece Eray'ın gamzelerini düşünmek yerine bu konuya kafa yormaya karar verdim ve Eray'a gitmem gerektiğini söyleyerek uzaklaştım.

~~~~

Akşam yemeğinde Lale Teyze baş köşede, Dolunay onun solunda ve Eray'ın solunda oturuyor, ben ise onun karşısında oturuyordum. Eray ile Dolunay yemek yerken elleri birbirine çarpıyordu çünkü Eray solaktı. Ben de solaktım. Aslında ikimiz yan yana oturmalıydık.

Hiçbir zaman diğer kızlar gibi olmamıştım.

Ben yetenekliydim ve kendimi hiç onlar gibi görmemiştim. Hep daha aciz olduğumu düşünmüştüm. Kendimi o kadar soyutluyordum ki kızlar gibi alışveriş yapabilmekten tut, bir oğlandan hoşlanabilme fikri bile bana yakın gelmemişti hiç.

Ancak şimdi her genç kız gibi bir şeyler hissetmeye başlamıştım. Ve bu hem iyi, hem berbat hissettiriyordu. Bana ve kalbime ne olduğunu birinin bana açıklamasına ihtiyacım vardı.

Dolunay içeri gittiğinde Lale Teyze bize döndü.

"Annelerinizle konuştum. Şu an ortalık biraz durgun, böyle devam ederse evlerinize dönebileceksiniz." Eray'la bakıştık. Ortalık durgun falan değildi ve eve dönersek katledilirdik. Tam ağzımı açıp bir şey diyecekken Eray'ın dürtmesiyle sustum. Aptal, söylemeliydik işte. Neyi kimden gizliyorduk ki?

Cep telefonum çalmaya başladı. Bir numara arıyordu, açıp kulağıma götürdüm. "Alo?"

"Alo Maya." Şok olmuştum. Bu Sare'nin sesiydi.

"Efendim?"

"Buldum. Size zarar vermek isteyen kişilerin kim olduğunu buldum ve kanıtlayabilirim. Acilen dinle beni. Hayır yani sana haz ettiğimden değil, sadece benden şüphelenme diye." Onu dinlemeye devam ettim. Sırf onu suçlamayalım diye bizzat araştırmış mıydı?

"Dinliyorum," dedim.

"Söylüyorum," dedi ve beklemeye başladı. Hala ses gelmiyordu.

"Alo? Sare?" Ses yoktu. Benimle makara mı geçiyordu bu?

"Sare? Seni duyamıyorum?" Eray ve Lale Teyze sorarcasına bana bakıyordu. Telefondan sesler geliyordu ama Sare konuşmuyordu. En sonunda "Maya!" diye bağırdı Sare. Acı çeker gibiydi. Neler oluyordu?

"Sare konuş, kimmiş? Alo?"

Ve sonra telefondaki tüm ses kesildi.

TelekineziWhere stories live. Discover now