-49-

35.9K 2.3K 895
                                    

Yazarınız hayatında ilk kez serum yedi! :D :D

Pars'ın ölüp ölmemesi hakkında kararsız kaldım, açık konuşayım. Düşünüyordum ve hastalanmışım, Pars ölsün mü ölmesin mi derken az kalsın kendim gidiyordum :D

Bölüm yine gecikti. Yine özür dilerim ama bundan sonra gerçekten bekletmemeye çalışacağım.

Elbette yazmaktan sıkılmadım. Ama sizlere anlatamayacağım sorunlar yaşıyorum. Şöyle diyeyim; hayatımda bir şeyler uzun süredir yolunda gitmiyor. Tek tesellim annem, ablam ve sizlersiniz. Arkadaşlarımla bile görüşememeye başladım. Telefonum bozuldu zaten :D

İyi Okumalar^^

Pars ambulansla hastaneye kaldırılırken Dolunay yanına binmiş, ben de Eray'ı beklemek üzere bir banka oturmuştum.

Eray göründüğünde ayağa kalkıp yanına gittim ve kollarımı yavaşça ona sardım. Bana hesap soracağını biliyordum. Ancak bundan önce birinin şefkatli kollarına ihtiyacım vardı.

~~~~~

''Durumu nasıl doktor bey?'' diye sordu Lale Teyze ağlamaklı ses tonuyla. Hastaneye geldiğimizden beri ağlıyordu.

''Elbette hayati tehlikesi yok, darbe aldığı anda kolunun üstüne düştüğü için kolu üç yerden kırılmış. Yüzüne de iki dikiş atmamız gerekecek. Onu görebilirsiniz ama henüz olayın şokunu atlatamadığı için konuşması kolay olmayacaktır.''

Lale Teyze doktorun kulağına bir şeyler fısıldadı. Doktor başını onaylarcasına salladığında içeri, oğlunun yanına girdi. Serenay'ı aradım ancak ona bir türlü ulaşamıyordum. Başını belaya sokmuş olmasından endişeleniyordum. Eray ile hastaneden çıkar çıkmaz teyzesinin evine gitmeye karar vermiştik.

Lale Teyze odadan çıkar çıkmaz yanına gittim. Kadının dizleri titriyordu. ''Bunu ona kim yapmış?'' diye sordum. Cevabının benim için ne kadar önemli olduğunu bilip bilmemesi umurumda değildi.

''Maya, Pars hiçbir şey hatırlamıyor.''

Eray'la ikimiz aynı anda, ''Ne?!'' diye bağırdık.

''En son hatırladığı şey kaldırımda oturuyor olmasıymış. Kimin ona...vurduğunu hatırlamıyor. Hafızasını yokladı ancak koca bir karanlıkmış.'' O bize bunları anlatırken duvara yaslanmış halde, konuşmamızı dinlediğini düşündüğüm hemşire dudaklarını bastırarak yanımızda durdu. ''Olayın şokuyla böyle şeyler olur. Hastalarımız genelde olay anını hatırlamakta güçlük çekiyorlar.''

''Peki sonradan, yanı travmayı atlattıklarında hatırlıyorlar mı?'' diye sordum.

''Bu kişiye ve alınan darbenin çeşitliliğine bağlı olarak değişir. Örneğin trafik kazası geçiren bir hasta kaza anını sonraları hatırlar ve psikolojik destek almak için yeniden hastanemize gelir. Bunları çok gördük. Ama endişelenmeyin ve hastaya mümkün olduğunca az soru sormaya çalışın. Geçmiş olsun.'' Hemşire bunları söyledikten sonra yanımızdan uzaklaşmıştı. Lale Teyze başını yukarı kaldırıp ellerini beline koydu ve Allah'tan yardım dilemeye başladı.

Eray, ''Bir şey duydum,'' diye fısıldadı kulağıma doğru. ''Elis Pars'tan hamileymiş.''

Şaşkınlıkla dudaklarımı araladım. Daha yaşımız kaçtı başımız kaçtı bizim? Bu halimi gören Eray düşüncelerimi okumuşçasına beni onayladı. ''Ben de şaşırdım. Elbette maksadı hamile kalmak değildir ama sanırım yanlışlıkla...oluvermiş.''

Çok saçma konuşmuştu. İkimiz de gereksiz bir şekilde utanıyorduk. ''Yanlışlıkla tecavüz mü etmiş Eray?''

''Hayır ya, şey etmeyi unutmuşlar sanırım. Her neyse. ''

Ben...bu tür şeyleri asla doğru bulmazdım. Bir kere evlenmeden önce asla öyle bir işe kalkışacak değildim. Her şeyin bir zamanı vardı. Elbette böyle düşünmeyenlere saygı duymak zorundaydım ancak liseye gidiyorduk ve bu tür olaylar her yıl daha da artmaya başlamıştı.

Ben dalgın dalgın düşünürken Dolunay çıkagelmişti. Lale Teyze'ye elindeki tostu uzattığında hayranlıkla tosta baktım. Onu yemek istiyordum ancak kendimi engellemek zorundaydım çünkü kilom büyük bir hızla artıyordu. Aslında çok iştahlı sayılmazdım. Sadece çikolataya falan bayılırdım ama aşırıya kaçırdığım anda aldığım kiloları geri vermek çok zor oluyordu.

~~~~~~

Serenay'ın teyzesinin evine gitmek üzere Eray ile yola çıkmıştık. Yürürken ellerimizi kenetliyorduk ancak ben arada bir üzerimi düzeltme bahanesiyle elimi çekiyordum. Yanımızdan geçen herkesin, dış görünüşünden dolayı Eray'a bakması beni sinirlendiriyor ve geriyordu. Bilmiyorum, utanıyordum işte. Eray da en sonunda bunu anlamış olacak ki elini elimden çekivermişti. Ona baktığımda bozulmuş görünüyordu.

"Sadece utanıyorum Eray."

"Erkek arkadaşıyla el ele tutuşmaktan utanan ilk kız sensin. Sarışın olmam beni de üzüyor ama insanların dikkatini çekmeye alışmak zorundayız."

Ne demek istediğini anlamamıştım. "Sarışın olmak mı?"

"Hemen herkes beni turist zannediyor, Maya. Bu berbat bir duygu. Yakışıklı ve anormal sarışınım. Çok dikkat çektiğimin farkındayım."

Yakışıklı olması, işin en sinir bozucu kısmıydı zaten. Ne zaman dışarı çıksak benden daha güzel, daha zayıf, uzun bacaklı ve iri dudaklı genç kızların yemek istercesine Eray'a bakıyor olması beni deli ediyordu.

Eminim bizi el ele gören herkes Eray gibi birinin beni nasıl bulduğunu merak ediyordu.

Eray'ın telefonu titrediğinde merakla ona baktım.

"Serenay arıyor," dedi. Derin bir nefes aldım, iyi olduğuna sevinmiştim. Aklımdan ne geçiyordu ki? Kenar mahallenin en ıssız köşesinde bir manyak tarafından şişlendiğini falan mı düşünmüştüm?

"Merhaba," dedi Eray. Serenay ile ne ara bu kadar resmi bir şekilde konuşmaya başladığını merak ediyordum. Dudak hareketleriyle, "Teyzesi," demesiyle kaşlarımı çattım.

"Biz de sizin evinize geliyorduk efendim. Serenay'dan haber alamıyoruz."

Kadın bir şeyler söylemişti. Eray dinledi, dinledi ve veda edip telefonu kapattı.

"O da bize sormak için aramış. Serenay'ın telefonunu evde bıraktığını şimdi fark etmiş ve direkt olarak bana ulaşmış. Endişelendiğini söyledi."

Sırtımdan bir ürperti geçmişti. Kalbim korkuyla çarpıyordu. "Nerede bu kız?"

"Bence Lale Teyze'ye haber vermek zorundayız."

"Elimizden hiçbir şey gelmez," dedim titreyen sesimle. "Ne olacak şimdi Eray?" Ağlamak üzereydim.

"Bak Maya. Beni dinliyor musun?" Yolda aniden durarak ellerini yavaşça omuzlarıma koydu. "Benim kardeşime kimsenin zarar vermesine izin vermeyeceğim. Sakin ol prenses. Lütfen."

Dolu gözlerimle başımı salladım. Serenay hayatımdaki ilk dostumdu. Onu kaybetmeyi aklıma bile getirmek istemiyordum.

Onu bulacaktık ve her şeyin iyi olmasını sağlayacaktık. Ben sağlayacaktım.

Çünkü ben güçlü bir kızım.

Çünkü hiç kimse, güçlü bir kızla baş etmeyi göze alamaz.

Bir söz verdim. Savaş uzun süre önce, bilmediğim birisi tarafından başlatıldı. Sırlar piyon, yalanlar vezir, yeteneğim kale, rengim siyah ve tanıştığımıza sevindim, ben de şah.

TelekineziWhere stories live. Discover now