-8-

77.8K 4.4K 909
                                    

Multimedia'da kendi yapımım olan minik bir çalışma var. Telefondan anca bu kadar oluyor...:D Diğer bölümlerde arkadaşlarımın yapımı olan harika şeyleri koyacağım.

Hikayemi popüler bölümünde gördüm!!
Beni olumlu ya da olumsuz eleştiriyor olmanız beni o kadar mutlu ediyor ki... Facebook'taki Wattpad grubundan tanıdıklarım oluyor ama cidden her biriniz çok samimisiniz!
Telefondan yazdığım için yorumlara yanıt veremiyorum, hatta birini takip ederken bile ekran donuyor :D Bilgisayara girebilirsem halledeceğim :D

Seviliyorsunuz, iyi okumalar^^

Ortakla beraber saatlerdir psişik güçlerin kontrolü üzerinde çalışıyorduk. Ancak internette psişik güçlerin belli bir uğraştan sonra farkedildiği yazıyordu ve bu Eray ve benim için uygun değildi. Daha seküler bir konu arıyordum, bu yüzden yabancı kaynakları da taramış ve tek tek çevirmiştim.

Eray'ın nidasıyla yerinden sıçradım. "Ooo!" Sol elini yumruk yaparak ağzına götürmüştü. "Maya bir şey buldum."

Odamın kapı kilidini uzaktan kontrol ederek yatağımın yanındaki puf koltuğuma, Eray'ın oturduğu yere gittim. Yanına oturmamla cep telefonundaki ekranı deyim yerindeyse gözüme sokmuştu.

Ekranda Fransızca bir şeyler yazıyordu, hemen altındaki çeviriyi sonradan farketmiştim.

Başlık, "Doğuştan Yetenekli Olanlar Klübü" anlamına geliyordu. Altında ise bir sürü yorum vardı.

"Tüm bunları çeviremeyiz," dedim ona. Onaylarcasına başını salladı.

Bir süre sonra aklına yine parlak bir fikir gelmiş olmalıydı ki, "Buldum," dedi. "Dolunay Fransızca dersi alıyor."

"Peki ne diyeceğiz ona? Yani mesela, ben olsam neden arkadaşlarımın sihir hakkında araştırma yaptığını bilmek isterdim."

"Sen orasını bana bırak," diye mırıldandı Eray.

~~~~

Eray'dan nefret ediyordum. Dolunay'ı göz göre göre kullanıyordu. Bana halledeceğini söylemişti, Dolunay'ı bizim eve getireceğini nereden bilebilirdim ki?

"Hoşgeldin Dolunay," dedim. Dolunay mutsuz görünüyordu.

"Ya ben de kendimi pek iyi hissetmiyordum. Eray da 'yardımın gerek' deyince kafa dağıtırım diye düşündüm. Sorun olmaz değil mi?"

"Yo hayır, ben geleceğini bilmediğimden şaşırdım biraz," diyebilim. Bu arada Eray'a ölümcül bakışlar atıyordum. Onu öldürecektim.

Dolunay, Eray ve ben odama girdiğimizde Dolunay direkt yatağımın üzerine oturmuştu. "Ee, konu neymiş?" diye sormasıyla Eray ile göz göze geldik. Bunu hiç düşünmemiş miydi?

"Biz Maya ile bir site bulduk. Fransızca yazdığı için çeviremeyiz diye düşündük. Hani sen belki yardımcı olursan işimiz kolaylaşabilir."

"Peki neyle ilgili bu site?" Dolunay kuşkulu görünüyordu. Bu sefer yalan uydurma sırası bana gelmişti.

"Wattpad'i biliyor musun? Ben orada büyücülükle ilgili bir hikaye yazıyorum, şimdi Türkçe sitelerden alıntı yapmayayım dedim."

"Anladım, başlayalım o zaman."

Dolunay çevirirken Eray tırnak yiyordu, ben de bıkkınlıkla çevreme bakınıyordum. Eray'ın benimle göz göze gelmemeye çalıştığı bariz bir şekilde belliydi. En sonunda "Eray biraz gelir misin?" diyerek odadan çıktım. Evin koridorunda Eray'ı beklemeye başladım. Hala gelmemişti. Odaya tekrar girerek hala oturmakta olan Eray'ın kolunu tutarak dışarı çıkardım. Onu azarlayacağımı anlamış olmalıydı ki, hemen savunmaya geçmişti.

"Maya bak özür dilerim ama Dolunay'ı kullanmıyorum ki. Sadece rica ettim işte."

"Bal gibi de kullanıyorsun. Söylesene, onunla işin olmadığı zamanlar kıza hiç selam verdin mi? O bunu görmeyecek kadar sana tutulmuş olabilir, ama ben görüyorum. Lütfen Eray. Bu son olsun, tamam mı?"

Vay be. Bende ne yetenek varmış, edebiyat parçaladım resmen. Eray tam ağzını açacakken içeriden Dolunay'ın sesi geldi. "Bitti çocuklar!"

Odaya aynı anda girmiştik. Dolunay ellerini birbirine sürterek ayağa kalktı. "Bizim eve matematik hocam gelecek. Geç kalmayayım ben. Sonra görüşürüz." Ona cidden üzülüyordum. Belki o da anlıyordu Eray'ın onu sadece kullandığını. Ama ona yakın olabilmek için her dediğini kabul ediyordu işte.

Dolunay gittikten sonra Eray'la aynı anda odama koşup çeviri kağıdını elimize almıştık. Uzun süre okuduktan sonra belleğimde oluşan düşünceler tam anlamıyla kafama yerleşmişti.

Doğru nefes. Olumlu tarafa yönel ve doğru şekilde hareket et. Yutkun.

Affedersiniz ama bunlar seks pozisyonlarından başka bir şey değildi. Bunu ben de biliyordum. Kızı o kadar çağırdık, çeviri yaptırdık ve ortaya çıkan şey bu mu yani?

~~~~

Ertesi gün okuldaki sıramda otururken kalemimi elimde çeviriyordum. Bu hareketleri bana Eray öğretmişti. Kalem parmaklarımın arasında dönerken zihnimde hala bazı soruları cevaplandırmaya çalışıyordum.

Aklıma yine rüyalarımdaki kadın gelmişti. Sonra Elis, Sare, ve sonra daha eski anılar... Bu bir yetenek değildi. Olmamalıydı. Bu olsa olsa ölümcül bir hastalık olabilirdi. Fizik kurallarına aykırıydı bir kere.

Sondan bir önceki derste sıramda bunalmaya devam ederken sınıf kapısı tıklatılmıştı. Gelen kişiye bakmıyordum, ancak sesini duyduğumda başımı kaldırdım ve onunla göz göze geldim. Bir an, şeyi mi görüyorum acaba diye düşündüm. Tekrar baktım.

Rüyamdaki kadın.

Sınıftaydı ve normal giyinmişti. Ama oydu, biliyorum. Kulaklarım uğuldamaya başlamış, yüzümü ateş basmıştı. Defalarca rüyama girmiş, benim gibi yetenekli olduğunu, bana yardım edebileceğini söylemişti. Şimdi ise normal giysiler içindeydi ama onu hemen tanımıştım. Ses tonu, yüzü... Kadın hocaya döndü ve konuşmaya başladı.

"Kızımı biraz erken alabilir miyim acaba?"

Ben öylece kalakalmıştım. Aynı kadındı.

Hoca, "Tabi, hanımefendi. Kimin velisisiniz?"

Kadın o buz gibi bakışlarını benden çekip öğretmene yöneltti.

"Dolunay Arslan'ın annesiyim."

TelekineziWhere stories live. Discover now