-50-

36.2K 2.3K 528
                                    

İlk bölüm 1k olmuş!!!!

Çok çok çok çok teşekkürler! Bunu hak ettiğimi düşünmeniz mükemmel bir duygu. Ülkenin bir yerlerinde, hayal gücümü açabildiğim ve kafamın işleme şeklini anlayabilen çünkü hayal gücümle yazdığım paragrafları okuyan insanların olduğunu bilmek harika bir duygu. Az ya da çok.

İlk başladığımda ve birinci bölüm 20 oy olduğunda havalara uçmuştum. Sonra diğer bölümlerde düşmeye başladı, ben de devam mı edeyim yoksa hikayeyi bırakayım mı diye bir duyuru paylaşmıştım. Cevabınızı alıp hemen silecektim çünkü çoğu kişinin kurguyu veya bir şeyleri saçma bulduğunu yazacağına emindim. Ama insanlar devam etmemi söyledikçe içim kıpır kıpır olmuştu. Ben bunu asla beklemedim. Teşekkür ederim.

*Medyadaki şarkıyı daha dinlemedim ama içimden bu bölüme onu eklemek geldi.

İyi Okumalar^^

Starbucks her zamankinden daha kalabalık gibiydi. Eray karşımda kahvesini içiyor, bir yandan da Serenay'ın teyzesini arayıp bilgi alıyordu. Serenay hala ortalarda yoktu ve ben de en az Eray kadar endişelenmiştim. Kahvesini tekrar yudumladığında benim önümde de bir tane olduğunu hatırlayıp bir yudum içtim.

Hapşırmak üzereydim. Peçete alıp ağzımı zamanında kapatabilmek adına peçeteliği tokatladım. Alelacele bir peçete almalıydım ancak bir türlü elime gelmiyordu.

"Happpşşşu!"

Kahretsin.

Hapşırmaktan ve daha kötüsü komik bir şekilde hapşırmaktan nefret ediyordum.

İnsanlar bana bakıyordu. Gerçekten mi? Starbucks'a gelen birisi hapşıramaz mı? Ne kadar da modernleşmişiz, diye geçirdim. Dönün önünüze.

Eray halen kıkırdıyordu, o kadar neşeli göründü ki Serenay konusunu kısa süreliğine unutmuş gibiydi. Düşüncemi anlamışçasına durdu, gülmesi yarıda kaldı. Peçeteliğe bakıyordu. İşaret etti.

Peçeteyi bir türlü alamama nedenimi anlamıştım. Peçete yerine bir kağıt tıkıştırmışlardı oraya. Kağıdı aldım.

"Birileri küçük arkadaşını yitirmiş olmalı. Allah'a isyan ettiğinizi duyar gibiyim. Tıpkı A Love Supreme'daki gibi..."

"Sence bu mesajı düşman mı bıraktı?"

"Tabi ki," dedi Eray. "Ondan da bu beklenirdi zaten. Ben de ortadan kayboldu diyordum."

"Bir dakika. Ortadan kaybolmuştu. Serenay'ı düşman kaçırdı!"

"Bu ihtimali defalarca kez düşünmedik mi Maya? Elimizden ne gelir?"

Hiçbir şey gelmezdi. "A Love Supreme nedir? Bir film serisi mi? Aslında ismi yabancı gelmiyor..."

"John Coltrane'in bir albümü. Ne alaka bilmiyorum."

Sessizleştik.

"Onu bulmak zorundayız. Zaman daralıyor."

~~~~~

Şimdi bilgisayarın başındaydık. Unutulmayan eski şarkıcıların olduğu sitede Pretty Little Liars dizisiyle de bir bağlantısı olan Patsy Cline ismine ulaşmıştım. Eray araştırmalarımın saçma ve gereksiz olduğunu söyleyip duruyordu.

"John Coltrane caz mıydı neydi, o tür bir müzikle ilgileniyordu. Bu kadın country sanatçısı. Nereye varmak istiyorsun?"

"Sadece bakıyorum," demekle yetindim. Vakit öldürüyordum. Ve bizim olaylarımızın aksine Pretty Little Liars dizisinde işlerin nasıl yürüdüğünü merak ediyordum.

TelekineziWhere stories live. Discover now