-11

824 53 31
                                    

Valizim hazırdı ve eşyalarımın hepsi içindeydi. Annem'i 2 gün boyunca ikna etmeye çalışmıştım ve sonunda gerçekten ikna olabilmişti. Yada sadece susmam için onaylamıştı. Saçımı dalgalı bırakıp, hafif makyaj yapmıştım. Üniformasız gitceğimiz için, kısa kollu tişört giyinip, altıma şort geçirmiştim. Aslında fena görünmüyordum. Annem ile vedalaşıp, tüm kurallarını ezberledikten sonra, Bekir ve Ayşeyle buluşmuştum.

"Vay kız neymişsin sen böyle?" diye soran Bekir'e „bilmiyorum olmuş mu gerçekten?" diye geri sormuştum. "Şaka mı yapıyorsun, çok yakışmış" diye cevaplayan Ayşe, kendisi güzel göründüğü için "kendine bi bak" demiştim. İçim minibüse doğru yol aldığımızda hiç rahat değildi. Bu sefer başlarını yakıp, zorbalıklarını kendilerine yedircektim. "Daldın yine" diyen Bekir'e, Ayşe biraz üzgün bakmıştı. "Ya başımıza yıkacaklar Madrid'i" dediğinde, "biz ozaman onların başlarına yıkarız" diye cevaplamıştım. Ayşe'nin içi biraz rahatlamış ama aynı anda sıkılmış gibiydi.

10 dakika muhabbet sonra, gelmiştik minibüslerin önüne. Çok kişi vardı ama sınıfımı hemen bulmuştum. Melisa'nın kafası Kanat'ın omzundaydı "Ya aşkım bir odada kalsak nasıl olur ama?" Iyhh gıcık, Kanat yüzüne bile bakmıyordu. Halen benim eve gelmesini komik bulmuştum. Telefonum yine açıldığında, yeni mesajım olduğunu görmüştüm.
Kanat.: hani gelmicektin?
Allahım taktı bu bana. Kanat bana mesaj yazarken, kötü bakıyordu.
Ekim.: Ne zaman gelmiceğimi onayladım?
Bu mesajdan sonra hepimiz otobüslere yerleşmiştik. Geveze Bekir yerine, komik Aziz yanıma oturduğunda, gözlerim arkadaşlarımı arıyordu. Yani iyi çocuktu ama ne bilim yine de garip ve tuhaf geliyordu gözüme. Kanat ve Melisa da tam önümde oturuyordu. Ozan onlara büyük nefretle bakıp, tek başına kalmıştı. Büyük bir kabus gibiydi: Yanımda tuhaf Aziz, önümde zorba abisi. Kara kara düşünürken, öğretmen öne doğru yürüyüp, elinde megafon tutuyordu. "Tamam çocuklar 2 gün sonra Madrid'e gelmiş olcaz. O yüzden çok sıkılmayın ve yerlerinizi iyi seçin." İçimden daha da sıkılmıştım çünkü çok yanlış yerde oturuyordum. "Bide 4 kişi bir odada kalcak, ben listeyi hazırladım bile" dediği an, herkes of çekmişti. "Hocam bıraksaydınız biz karar verseydik" diyen bir oğlana "hayır oğlum sonra her boku yiyorsunuz" demişti. Benim hayrıma en kötüleri gelir gibi geliyordu bana. Aziz de bu durumdan sıkılmış gibiydi ve sırıtarak önüne dönmüştü. "Noldu neden öyle baktın?" dediğimde "zaten bir zorbayla evde karşılaşıyorum her gün, bide burda da çıkarsa ne kadar komik olurdu diye düşünüyordum" demişti. Kanat bunu duyduğu için, kafasını Aziz'e doğru çevirip, kırgın bakıyordu. Üf ben nereye gelmiştim böyle, utançtan minibüsü sırtlıcaktım nerdeyse. Kafamı cama çevirip, uzun süre uyku numarası çekmiştim. Çok merak etmiştim hangi odada kalcağımı. Ama kiminle olsam, win win gibiydi. Zorbalarla kalsam, onlar üzere daha çok öğrencektim ve arkadaşlarımla kalsam daha eğlenceli olurdu.

Uyanır uyanmaz, bana sırıtan bir Aziz ile karşı karşıya gelmiştim. Tüm gece bana sırıta sırıta bakarak mı geçirmişti? "Günaydın" dediğinde, "sen ne zamandır uyanıksın?" diye sormuştum. "Hiç uyumadım ki." Bu çocuk bana çok tuhaf geliyordu ve uyanık olması beni daha da korkutmuştu. Öne baktığımda, Kanat çok saf ve masum bir şekilde uyuyordu. Melisa da omzunun üstünde uyuya kalmıştı. Ona göstermesemde, minnettardım. Nede olsa hayatımı kurtarmıştı. Ona çok uzun süre baktıktan sonra, kendimi sırıtırken bulmuştum. Kafamı sallayıp kendime gelmiştim. O iğrenç bir zorba Ekim, seni kurtarması bu gerçeği değiştirmez diye kendimi yine nefretle doldurduğumda, sakinleşmiştim. Kanat uyandığında, göz göze gelmiştik. HAYIR ona baktığımı sancaktı. Yüzüne bir gülümseme gelmişti. "Noldu beni rüyanda mı gördün?" diye uykulu sesiyle sorduğunda, "sen gördüysen, bana yıkmana gerek yok" cevabını vermiştim. Kanat birden gülümsemişti. "Nerden bildin?" dediği an, kafasını elimle önüne çevirtmiştim ve zaten Melisa ayılmaya başlamıştı. Aziz bana büyük sinirle bakıp, "ne kadar masum duruyor deme?" demişti. Başladı yine konuşmaya, niye yanıma oturduysa. "Aziz, ne alıp veremediğin var onunla?" diye sorduğumda, "sonra anlatırım" demişti.

Artık çok uzun süre sonra sıkılmıştım ve minibüs, tuvalet ve yemek alanların önünde durmuştu. Herkes otobüslerin içinden fırlamıştı sıkıntıdan. Bir Aziz, psikoloji kitabı okuyordu bu sürede. Ayşeyle Bekir'e koştuğumda, "nerde oturduğumu gördünüz mü?" diye sormuştum. "Evet, Poseidon Kanat ve komik kardeşi Aziz yanında" diyen Bekir'e "üff o kadar yakışıklı değil, abartma" demiştim. "Tamam sakin" dediğinde, ne kadar abartı reaksiyon verdiğimi fark etmiştim. Uzun süre aradan sonra minibüs yine sürmeye başlamıştı ve öğretmen yavaş yavaş listeyi dağıtmaya başlamıştı. Bir duadan diğerine geçiyordum, içimden birazcık sevdiklerimi istiyordum.

Liste elime geçtiğinde, isimleri okumaya başlamıştım. "Ekim, Ozan, Ayşe ve Kanat." Melisa bu listeyi gördüğü an, fıttırmıştı ama beni orda sağ bırakmazlardı bundan emindim. Kanat da ne kadar kurtarmış olsa, yinede "küçük" zorbalıklarda parmağı vardı. Ozan bana dönüp, sırıtarak bakıyordu. Bu çocuk beni fena halledecekti ama bari Ayşe vardı yanımda. Yani biraz pasif bile olsa, ölüme bırakmazdı beni. Kanat gayet memnundu listeden ama birazda endişeli gibi görünüyordu.



Evet bakalım Ekim'i neler bekliyor.
Çok aktif olamadım ama güzel bölüm bekliyor sizi.

Okuyucularıma yeniden çok teşekkür ediyorum, hepinizi öpüyorum ❤️❤️

Kalbimin sırrıWhere stories live. Discover now