-66

353 29 98
                                    

Kanat'ın dedikleri kafamda yankılanmıştı sabaha kadar. Gerçekten ayrılmış mıydık? O kadar mücadeleden o kadar sevgiden sonra? Belki bir gün bana teşekkür edecekti yaptığım şey için belki de halen onun iyiliği için yaptığımı anlamaz. Telefonumu açtığımda, onun beni engellediğini görmüştüm. Bu ayrılık diğerleri gibi değildi sanki çünkü o ne olursa olsun, beni asla engellemezdi. Okula gitmek bile istemesem, annem hasta olduğumu inanmamıştı yada daha doğrusu yalanımı yutmamıştı. Yıkattırılmış üniformamı gördüğümde, şükür etmiştim. "Anne bir daha attırma, okula elbiseyle gitmek zorunda kaldım" dediğimde, "çamaşır makinası bozulmuş" diye cevap vermişti. Yeni bir tane almak için pek çok paramız yoktu şu aralar. Saçlarımı yaptığımda, aynı zamanda giyinmeye başlamıştım. Mutlaka Kanat'ı bulup, konuşmam gerekiyordu onunla. Benden en fazla 1 hafta kaçabilirdi çünkü onu o kadar kolay bırakmıcaktım.

——————Okul————————

Okula ayağımı bastığım an, Kanat'ın arabasını görmüştüm. "Okulda yenilikleri kaçırmayın" diye magazin dağıtan çocuk, beni şaşırtmıştı. Bu kolej o kadar aksiyon doluydu ki magazin bastırmaya başlamışlardı. Bekir hemen çocuğa koşarak, 10 lira verdiğinde, "sen bari bu taktiklere uyma" demiştim uyararak. "Ne ya yenilikleri merak ediyorum" dediğinde, magazini biraz okumaya başlamıştı. Sayfaları atlarken birden elini ağzına koymuştu. Sesli okumaya başladığında "Kanat Günay ve Ekim Güleryüzün ayrılığı üzere bilgiler" demişti şaşırarak. "Kızım doğru mu bunlar?" dediğinde, yutkunmuştum. "Bunlar nasıl öğrendi?" diye sorduğumda, "ben niye senden değilde magazinden öğreniyorum?" demişti hesap sorarak. "Bekir şu an hiç zamanı değil" diye sinirim bozulduğunda, Kanat'ı aramıştım konuşmak için. Kantine indiğim an, Ayşe ve Leyla'yı kısa bir süre görmezden gelip, Kanat'ın masasına oturmuştum. O ise bana hiç bakmayıp, arkadaşlarıyla devam konuşuyordu. "Kanat?" diye sorduğumda, "durun bi" demişti onlara.

"Kanat magazinde neler yazıyor gördün mü?" dediğimde, "evet gördüm" demişti çok ciddi bir şekilde. "Baksana millet ne kadar çabuk-" diye konuşmak istediğimde, "millet değil ben yazdırdım" demişti beni şaşırtarak. "Ne?" diye sorduğumda, "sen galiba şaka felan yaptığımı sandın" dediğinde, "ben-" demeye çalışmıştım. "Sen beni değiştirip, kukla gibi oynatmaya çalışan, bencil bir kızsın" demişti. Lafları çok sertti. "Abi tamam sakinleş" diye onu biraz durdurmaya çalışan Ozan, "sonradan pişman olacağın şeyler deme" demişti. "Yok konuşsun Ozan, gerçek düşünceleri ortaya çıkar" dediğimde, benim çenemi kaldırmıştı. "Evet konuşacam çünkü sana güvenirken tüm söylediklerimi aşkımdan geri yuttum" diye konuştuğunda, "ama ben asla senin o istediğin ideal kişiye dönüşmem" demişti gözlerini gözlerimden ayırmayarak. Gözlerim dolmaya başladığında, "ayrılıyoruz yani?" demiştim titreyen sesimle. "Bak onu beni kandırmadan düşünecektin, onu beni değiştirmeye çalışmadan düşünecektin, anladın mı?" dediğinde, kolunu tutmuştum.

Melisa arkadan sadece sırıtıp, "işte bundan bahsetmiştim Kanat, siz asla olmazsınız derken" dediğinde, "sende ordan kendine pay çıkarmaya çalışma!" demişti Ozan kızarak. "Yo gayet haklı" diye üzerime doğru gelen Kanat, "hayır aramız zaten soğuktu o beni bıraktığın tatil günü yüzünden, bunu yapman bana benden ne kadar kurtulmak istediğini gösterdi" demişti. "Kanat ben senin sadece iyileşmeni istedim" dediğimde, lafı hemen geri almak istemiştim. Bakışı değiştiğinde, gülmeye başlamıştı. "Kızım ben bu yaşıma kadar yaşamışım gayet mutlu, şimdi mi hasta oldum" demişti. Konuşmak istediğimde, "bak sen artık benim düşmanımsın, bunu unutma" diye parmağıyla uyardığında, "yok sen o kadar iğrençleşemezsin" demiştim kendimden emin. "Bekle ve gör" diye konuşurken, yüzüme yaklaştığında, "sen beni çok garantiye almaya başladın, biraz uyanmanı sağlamam gerek" demişti ceketini alarak. Ozan direk yanıma gelip, "gerçekten neden bu kadar iğrençleştiğini anlamadım?!" dediğinde, "ben biliyorum Ozan" demiştim. Dediğimi anlamaz gibi baktığında, "ben onu terapiste yolladım bir küçük tuzakla" diye konuştuğumda, elini başına koymuştu "ozaman tepkisi bir Kanat için normal" demişti artık anlamış gibi. "Kanat'ın egosu o kadar yüksek ki, seni sevdiği halde paramparça edebilir" dediğinde, "keşke bunları düşünseydin" demişti beni uyararak. "Yeterki iyi olsun diye uğraştım yanlış mı?" diye konuştuğumda, "evet Kanat da yanlış, o yardım felan istemiyor zaten" demişti.

"Artık nefretinin biraz geçmesini bekleyeceksin" dediğinde, "keşke bu hareketi yapmadan önce bana sorsaydın" demişti sinirlenerek. "Tamam Ozan niye sanki Kanat beni öldürcekmiş gibi konuşuyorsun?" diye endişelendiğimde, "öldürmekten beter eder eğer gerçekten sinir olduysa. Sana zarar vermez ama yanındakilerine verebilir" dediğinde, "zaten bu davranışları yüzünden bu tuzağı kurdum" diye konuştuğumda, "herkesin kahramanı olmaya çalışma!" demişti Ozan, olduğu yerden uzaklaşarak. "Kanat sever kahramanları" diye mırıldandığımda, Leyla yanıma gelmişti. "Tamam gel biraz sakinleş" diye bizim tayfanın yanına oturttuğunda, önümdeki masa örtüsüyle oynamaya başlamıştım. "Kanat'ı terapiye yazmak, bunu bir yere yazmam gerek" diye yanımızdan geçen erkekler aralarında gülüşmüşlerdi. Herkesin içinde kavga etmemiz hiç uygun olmamıştı. "Hadi işine bak" diye onları kovalayan Leyla, yine bana yönelmişti. "Bak çok takma tamam?" diye konuştuğunda, arkada bir kaç kız "oh be saldı sonunda aşkımı" demişti. "Yaa kardeş işiniz gücünüz yok mu?" diye onları yine kovan Leyla'ya "tüm gün bunlara laf anlatmakla zaman geçirme" demiştim. Aziz birden masamıza oturduğunda, Leyla kalkmak istemişti.

Ona bakıp, kolundan tutan Aziz, bizi şaşırtmıştı. "İlk sorum abim niye boğaya dönüştü? Ve ikinci sorum senin benden neden kaçtığın" dediğinde, Ayşe gülmüştü. "Aziz yine Azizliğini yapıyor" diye konuştuğunda, Leyla onun elini attırmıştı. "İlk sorunun cevabı Ekim onu terapiye yollamış ama ikinci sorunu maalesef açıklayamıcam" demişti sinirlenerek. Bana sanki çok kötü bir şey yapmışım gibi bakan Aziz, "Allah kolaylık versin" dediğinde, beni daha da rahatsız etmişti. "İkinci sorunun cevabını alamadım?" diye sorduğunda, Leyla ona dönüp, "bunu robot gibi sormasan, daha da inandırıcı gelecek" demişti. Biraz kendine emek veren Aziz, ses tonunu değiştirmişti, "neden beni görmezden geliyorsun?" diye sormuştu. "Bilmem belki beni rezil edip, platonik aşık gibi gösterdiğin için olabilir mi?" diye sorduğunda, "yani sencede gayet normal değil mi bu reaksiyon?" demişti kendini açıklayarak. "Yani düşünsene bana aynı gün içerisinde ben asla bununla birlikte olmam diyorsun, sonra beni test edermiş gibi öpüyorsun" dediğinde, "bak sana dediğim laflar için özür dilerim ama ben seninle oyun felan oynamıyorum" demişti artık açıklamaktan usanmış bir şekilde. Yanımıza nefes nefese gelen Dağhan, hepimizin dikkatini alabilmişti. "Bekir'i-" diye daha koşmaktan yorulmuş olan Dağhan, bizi paniğe sokmuştu. "Bekir'i ne?" diye endişeli şekilde sorduğumda, "Bekir'i çöpün içine koyup, donundan asmışlar" demişti bizi şaşırtarak.

Büyük bir endişeyle koşmaya başladığımızda, Leyla artık kahkahalarını geri tutamamıştı. Ona biraz susması için baktığımızda, daha da gülmeye başlamıştı Bekir'i o halde görünce. "Kusura bakmayın ama bunu nolur kameraya çekmemi izin verin" diye konuştuğunda, Bekir daha da sinirlenmişti. "Çıkarın beni burdan!" diye çırpındığında, Leyla onu kolundan tutup, çıkarmaya başarmıştı. "Kim yaptı bunu?" diye sorduğumuzda, arkadan gelen gülüşme seslerini duymam bir olmuştu. O gülüşü her yerden tanırdım. "Komik mi?" diye sinirle sorduğumda, Kanat arkadaşlarıyla gülmeyi bırakmıştı. "Ne ya, biz eğlendik" diye daha olanları telefonuna çeken Kanat'ın telefonunu yere çakmıştım. Artık sinirlenmeye başladığında, arkadaşlarını bir kaş hareketiyle uzaklaştırmıştı. "Gerçek yüzünü göstermen çok güzel" diye konuştuğumda, "güleceğim şeylere karışmadığın kalmıştı bi" demişti yanağımı okşayarak. "Bırak şimdi bu saçmalıkları" diye elini çektiğimde, "paran var diye milleti sahiplendiğini sanman komik" dediğimde, "uf Ekim hep aynı şeyler biraz yaratıcı ol" demişti esneyerek. Yaptığı hareketlere sinirlendiğim için, "gördüğüm gibi terapi bir şeyine yaramamış" demiştim onu aşırı sinirlendirerek. Beni boğazımdan tutup, duvara sıkıştırdığında, gözlerindeki hırsı görmüştüm. Ağzına bir tokat çaktığımda, "beni bir daha böyle sıkıştır bak seni ne yapıyorum" dediğimde, tatmin olmuştu dediklerimden. "İşte sevdiğim hırçın kız" diye güldüğünde, "ama maalesef joker'lerin bitti, biraz acı çekebilirsin" demişti parmağıyla ağzımdan geçerek. Elini attırdığımda, "elinden geleni yap, öyle boş boş gevezeleme" demiştim. "Acıyabilir emin misin?" dediğinde, "sen benim canımı yakamazsın" demiştim. Uzun bi sessizlikten sonra, arkama dönmüştüm.

Tam gitmek istediğimde, "sen peki?" diye sormuştu. "Ne?" diyerek geri sorduğumda, "sen ne zaman terapiye gideceksin?" dediğinde, nereye varmaya çalıştığını anlamamıştım. "Babası tarafından bırakılmış kızlar biraz daha sorunlu oluyor genellikle" dediği an, duyduklarım yüzünden kaynar sular akmış gibiydi üzerimden...









Kızı lunapark'a götürmese bile kötü birşey dedi 😀
Sizce kim haklı?

Canlarım 1 hafta aktif olamam belki sınavlar yüzünden ❤️

Kalbimin sırrıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora