-52

432 42 85
                                    

Sırtında çok kötü bıçak izleri vardı...

Onları gördüğümü anlayan Kanat, hemen elimi çekip, tişörtünü giyinmişti. Konuyu değiştirmeye çalışıp, "sen beni demin neden öptün?" dediğinde, "onu bırak" demiştim. Konuyu değiştirmesene izin vermeyip, yine tişörtünü kaldırmıştım. "Bunlar o dikiş atılan yarayla aynı değil, ne bu?" diye sorduğumda, Kanat gözlerini kaçırmaya başlamıştı. "Kavgaya da girmedin son zamanlarda, yara da çok taze duruyor" dediğimde, elimi alnıma doğru getirmiştim. "Kanat sakın düşündüğümü yapıyorsun deme" diye korkarak sorguladığımda, Kanat halen sessiz kalmıştı. "İnanamıyorum sana" dediğim an, "kapatalım bu konuyu sana yalan da söylemek istemiyorum" demişti. Kanat çok rahatsız görünüyordu bu konu üzere konuşmaktan ama ben asla böyle birşeyin üstünü kapatmazdım. Nede olsa Kanat'ın hayatı ve hissleri söz konusuydu.

"Ben sana sadece bir şey sorcam ve sen bana doğruları söyleyeceksin" diye konuştuğumda, Kanat biraz mahçup bir şekilde gözlerime bakıyordu. "Sen ne zamandır kendine zarar veriyorsun?" diye sorduğumda, aynı zamanda sebebin ben olabileceğimden de korkmuştum. Kendimi öyleyse affedemezdim. Kanat'ın bu üzgün bakışları benim için çok yeniydi. Normalde hisslerini ve üzüntüsünü paylaşmayan bir erkek için çok farklı bir yüz ifadesiydi. "Kanat cevap ver!" diye sesimi yükselttiğimde, "3 senedir, tamam mı? Oldu mu?!" diyerek kızmıştı. "Olmadı" diye cevap verdiğimde, "sen kendine nasıl böyle birşey yapabilirsin?!" diyerek sormuştum. Kanat'ın biraz gözleri dolduğunda, pencereye doğru bakmıştı. "Benim yanımda ağlamaktan korkma" diye onu çenesinden kendime çevirdiğimde, yüz hatları yumuşamıştı. "Boşver gitsin" diye kendini toparlamaya çalıştığında, kaçmasını izin vermemiştim. "Boşveremem Kanat, senin canını birşeyler sıkıyor ve sen bunları anlatmak yerine kendini çiziyorsun" dediğimde, Kanat agresifleşmeye başlamıştı. Kolumu sert bir şekilde tutup, "ne duymak istiyorsun kızım?" diye gözleri sinirden karardığında, ağlamaya başlamıştım. "Ben senden korkmuyorum Kanat ama senin için korkuyorum" dediğimde, Kanat'a sarılmıştım. Onun şu an ne hissettiğini hiç ölçemiyordum ama duygularının karışık olduğunu biliyordum.

Kanat yavaşca ellerini belime sardığında, derin bir nefes almıştı. "Yok olmak istedim ve halen devam ediyor bu duygu" diye kulağıma mırıldandığında, elimi ağzıma koymuştum. Çünkü dediği şeyle birlikte, sesli ağlamaya başlamıştım. "Salak ben sensiz nasıl yaşayacaktım?" diye kafasına vurduğumda, Kanat da sonunda gözyaşlarını serbest bırakmıştı. "Sen bensiz daha rahat yaşayabilirdin Ekim" diye konuştuğunda, "Kanat saçmalama" demiştim. "Şimdi hemen kendine geliyorsun ve randevu alıyorsun terapi için" dediğimde, kolumdan tutup, kendine çekmişti beni. "Sen her terapiden daha iyi geliyorsun bana" diye konuştuğunda, Kanat yine yaklaşmaya başlamıştı. "Kanat bi ciddi kal" dediğimde, "ben zaten ciddiyim" demişti, ellerimi tutarken. "Söz ver bana" dediğimde, "bir daha kendi canını yakmayacaksın" demiştim. Biraz geri çekilmişti. "Veremem" diye cevap verdiğinde, eline vurmuştum. "O his beni hayatta tutuyor, tabi senin dudaklarından sonra" diye dudaklarımı elleriyle okşadığında, telefonum çalmıştı. "Alo Ayşe" dediğimde, Kanat biraz konsantrasyonumu almaya çalışıyordu. Bacağımı yavaşca okşadığı an, halen Ayşe'yi dinlemeye çalışıyordum. Elini geri çektiğimde, "ne?!" diye bağırmam bir olmuştu. "Noldu?" diyen Kanat'ın ağzını kapatmıştım. "Ne yapmış?" diye daha da hiddetlendiğimde, Kanat sıkılmaya başlamıştı bu durumdan. "Tamam geliyoruz" dediğim an, "Kanat hemen geri sür o bar'a" demiştim. Biraz bekleyen Kanat'a, "hadi Kanat!" diye bağırmıştım. "Bide bilmiş ol diye söylüyorum o sözünü alcam daha" demiştim.

Arabayı artık sorgulamadın sürdüğünde, bir yandan da panikliyordum. "Ekim ne olduğunu söyleyecekmisin artık?" diye sorduğunda, "yangın varmış ve hemen fıttırma ama Aziz içerde kalmış" dediğimde, Kanat artık 180 sürmeye başlamıştı. "Ne diyorsun Ekim!" diye bağırdığında, önüne gelen herkese kornayı basmıştı. "Onsuz gitmicektim hepsi benim suçum" diye kendine kızdığında, "Kanat sakin ol, böyle olacağını nerden bilcektin?" demiştim. "Nasıl yangın çıkar ya" diye konuşmaya başladığında, elini alnına koymuştu. "Biz oraya yıllardır gidiyoruz ve hiç böyle birşey yaşanmadı önceden" dediğinde, direksiyona vurmuştu. Kanat'ı ilk defa bu kadar panikli görmüştüm. Kardeşine birşey olabileceğinden korkan Kanat, "senin şu salak arkadaşın değildi deme?" demişti. "Kanat tamam bi sakinleş ve sakat bıraktığınız kızın artık daha da üstüne gitmeyin" diye sinirlendiğimde, "özür dilesen bile yerinde olur bence" demiştim. "Ya kızım kardeşim kül olacak sen bana daha Leyla'dan konuşuyorsun" dediği an, hızlıca park etmişti.

Dışarıdan bile turuncu bir ışık göründüğünde, Kanat çıldırmaya başlamıştı. Hemen arabadan inip, "sen burda kal!" diye tembih etmişti. Ama beni yanlış tanıyordu. Ben öyle otur dediğinde oturanlardan değildim maalesef. Arkadaşlarımı merak ettiğim için Kanat'ın arkasından koşmuştum. Anında öksürmeye başlamıştım çünkü çok duman vardı ortalıkta. Kanat beni iki omzumdan tutup, "Ekim burdan şimdi çıkmazsan çok fena oluruz" dediğinde, "benim arkadaşlarım nolcak Kanat?" demiştim. O bana ciddi bir şekilde bakıp, "onların hepsi dışarda zaten" demişti. "Hayır ya sana birşey olursa" dediğimde, "git Ekim!" diyerek bağırmıştı bana. Biraz bağırmasına bozulsam bile benim iyiliğim için bağırdığını biliyordum. "Ekim! diye arkamdan endişeli şekilde çağıran Ozan, "sen mal mısın?" demişti. Kolumdan sertce tutup, "istiyorsan bide ateşin içine zıpla" diyerek dalga geçmişti. "Ozan, Kanat burda" diye ağladığımda, beni zorla dışara çıkarmıştı. "Kanat güçlüdür ona birşey olmaz" diye beni sakinleştirdiğinde, Ayşe ağlamaya başlamıştı. "Birden şarkı söylerken, koridordan duman gelmeye başladı" dediğinde, Ozan onu kollarına almıştı. "Tamam geçti" diye konuştuğunda, Kanat'ı deliler gibi merak ediyordum.

Kanat.:
Çok geç mi yetişmiştim yoksa? Heryer kül içindeydi ve ben artık daha fazla bu dumana dayanamıyordum. "Aziz!" diye bağırdığımda, hiç ses gelmiyordu. Artık korkudan ağlamaya başladığımda, "Aziz!!" diye daha da hiddetlenmiştim. Tuvalet kapısının önüne geldiğimde üzerime çatıdan odun parçaları düşüyordu. Yolum nerdeyse tamamen kapalıydı. "Abicim geldim, kapıyı açıyorum" dediğimde, üst üste sol omzumla kapıya çarpmıştım. Kolum nerdeyse kırıldığında, kapı açılmıştı sonunda. Yerde baygın yatan Aziz'in yanına çöküp, kokusunu içime çekmiştim. "Geldim bak" diye konuştuğumda, Aziz gözlerini biraz açmıştı. "Kanat?" dediğinde, yutkunmuştum. "Abicim konuşma o nefese ihtiyacın olabilir" diye kendim nerdeyse boğulduğumda, bir hareketle onu omzuma almıştım. Öksürüklerim artık daha da hiddetlendiğinde, önümdeki odun parçalarından atlamıştım. "Belki bu bizim sonumuz" diye gülen Aziz, son gücüyle konuşuyordu. "Ben kendime bir söz verdim Aziz, seni hep koruyacağım" dediğimde, "beni neden ondan korumadın ozaman?" demişti. Bunu itiraf etmekten nefret ediyordum ama ben kendim ondan korkuyordum. Çocukken aklıma canavar lafında hep kendi babam geliyordu ama asla beni koruyan birisi olmamıştı. Hep benim başkalarını korumam gerekiyordu. Bende çocuktum ama ve her zaman cezasız kalmıyordu yaptıklarım. Babam'ın sırtına Aziz için geçirdiğim çomak yüzünden yine Aziz acı çekiyordu. Kimse benimle kaçmak istemedi zamanında ve şimdi suçlusu maalesef bendim yine.

Çıkışa yaklaştığım an, kendimi kaybetmeye başlıyordum. Aziz için daha da endişelendiğim için, "Aziz!" diye bağırmaya başlamıştım. "Az kaldı" dediğim an, baygınlık geçirmek üzereydim. "Hayır Kanat dayan!" diye kendimi motive ettiğimde, zar zor yürümüştüm. Dışara çıktığımda, gözleri ağlamaktan kırmızı olan Ekim duruyordu önümde. "Salak bir daha böyle kahramanlıklar için kendini feda etme" diyerek kollarına almıştı beni. Hemen sırtımda olan Aziz aklıma geldiği için, onu yere yatırmıştım. Herkes bizi şok içinde izliyordu. Benim için endişelenen Ozan, "sen napıyorsun Kanat?" diye kızmıştı. Onunla halen konuşmadığım için, "gerekeni" diye kısa cevap vermiştim. "Küsmek için yanlış zaman, sana birşey olabilirdi" dediğinde, Aziz'in yanaklarına vurmaya başlamıştım. Biraz ayıldığında, "kafasını kollarıma almıştım. "Aziz diren biraz" dediğimde, Leyla arkamdan ambulansı arıyordu. "Biz daha abi kardeş olamadan ölemezsin" diye sımsıkı sarıldığımda, "bırakma beni!" demiştim. Çaresiz bir şekilde "seninle daha çok şey yaşamak istiyordum" dediğimde, Aziz ilk defa yüzüme doğru gülümsemişti. Ekim beni sakinleştirmeye çalıştığında, "kalk hadi!" diye Aziz'e bağırmıştım. "Ambulans geliyor" diye panikleyen Leyla, Aziz'in elini sıkmıştı. "Diren biraz, yoksa kiminle uğraşacam" dediğinde, Aziz elini geri sıkmıştı. Ama hiç güçlü bir şekilde tutamıyordu ve bu beni kahrediyordu. "Tamam zorlama kendini Aziz" dediğimde, doğrulmayı başarabilmişti. Sevinçten ağladığımda, kafasını öpmüştüm. "Beni bu kadar sıkacağınızı bilseydim, ölmeyi tercih ederdim" diye konuşan Aziz, hepimizi güldürebilmişti. "Burda bile Aziz'liğini gösterdin ya" dediğimde, onu ne kadar sevdiğimin farkına varmıştım. Onun için hayatımı bile verebilirdim ve orayı yangın evine çeviren kişiyi öldürebilirdim.

Ama kim yapmış olabilir ki böyle bir zalimliği?










Evet tahminlerinizi alim 👀
Biraz stres dolayından geç geldi kusura bakmayın ❤️❤️

Cumartesi yada pazar'a kadar yeni bölüm gelir ❤️❤️
Öptüm sizi aşklarım ❤️❤️

Kalbimin sırrıWhere stories live. Discover now