-36

600 40 106
                                    

Kanat'ın bu kadar ucuz davrandığına inanamıyordum ve aldığım karardan bir kere daha da emin olmuştum. Benimle oynadığından emindim çünkü o sahnedeki yaptığımdan sonra hiç birşey olmamış gibi davranması şüphe çekiciydi. Hepimiz öğretmenin önünde toplandığımızda, doğanın güzelliklerinden anlatıp, konudan sapmıştı. Hiç kimsenin dinlemediğini farkettiği an, konuya geçmişti. "Tamam tamam geri sürebiliriz umarım burayı beğendiniz" dediğinde, Ozan "evet ne demezsiniz, ben ağaçların enerjisinden güçlendim" demişti. Yine bir kaç salağı güldürdükten sonra, gözleri Ayşe'yi aramıştı. Ama o ne şakasına gülmüştü ne de yüzüne bakmıştı. Öğretmen önden yürüdüğü an, arkada kaldığımızı farketmiştim.

Ayşe, Ozan, Melisa, Kanat ve ben yolda hafif atışmaya başlamıştık. "Sen kendini komik felan mı sanıyorsun?" diye sessizliği bozan Ayşe, hepimizin huzurunu bozmuştu. "İstediğini der" diye ağzına lafı tıkayan Melisa, aynı zamanda beni iğrenir gibi bir yüz ifadesiyle süzmüştü. "Siz varoşlara da yüz verdikçe tepemize çıktınız" dediğinde, imalı bir şekilde Kanat'a bakmıştı. "Ama bazıları aramızda illaki tutturdu varoşumda varoşum diye" demişti. Kanat ona sinirli ama güçsüz bir şekilde dönüp, "sen daha nasıl benimle konuşursun?" demişti. Aralarında büyük bir kırgınlık vardı. Artık ne sevgili kavgası yaşamışlarsa bu sefer sert kavga etmişlerdi. "Ben mi? Asıl bu seninle konuşmaması gerek" diye üstüme gösterdiği an, artık kendimi tutamayıp, saçlarına girişmiştim. Tamam kabul, belki biraz kıskançlık da vardı bu kavganın arkasında ama Kanat odunu bilmemesi gerekiyordu.

"Bırak!" diye cıyaklayan Melisa'nın saçlarını yolmuştum. Aslında benden beklenmedik bir hareket olduğu için, Kanat bile ağzı açık izliyordu. "Oğlum ne çocukmuşsun be, senin için kavga ediyorlar" dediğinde, Kanat "saçmalama Ozan" diye geri cevap vermişti. Sonunda bizi ayırabilen Ayşe hepimize bağırmaya başlamıştı. "BU BİZİM OTOBÜSÜMÜZ DEĞİL Mİ?" diye önümüzden süren aracın arkasından bakıyorduk. "Sen vahşisin kızım, bittin sen!" diyerek benden ayrılan Melisa'ya yine döndüğümde, biraz korkmuştu. "Bilmem belki bende gerçekten daha varoş kavgacı kanı vardır" demiştim. "Otobüsümüz mü gitti?" diye üzülen Kanat'a gerçekten inanamıyordum. Biz burda saç başa girmişiz, o daha neyin derdindeydi. Ozan da sinirlenip, "Ekim seni bitirecem!" diye parmağıyla üstüme gösterdiğinde, Kanat onun elini indirmişti. "Bitir bakalım, yediyse" diyerek gözleriyle bitirmişti onu.

"Taksi buraya gelmez ve telefonlarımızı da almaya unuttuk" diye panikleyen Ayşe, bizi yine kendimize getirmişti. "Tamam birbirimizden hoşlanmıyoruz ama bari bugünlük huzur içinde çözüm bulmaya çalışalım" dediğinde, hepimiz kafamızı onaylarcasına sallamıştık. Kanat biraz yorgun göründüğü için merak etmiştim ama inadım bastırmıştı. Ozan bize bakıp, "tamam düz yoldan gidersek, arabaların olduğu yerlere geliriz. Ordanda artık bize sürücülere yalvarmak kalıyor" dediğinde, kimsenin daha iyi fikri olmadığı için onaylamıştık. "Kaçırılırsak?" diye korkan Ayşe, Ozan'dan gülerek tepki almıştı. "Korkma seni kaçıran kişi, direk yine arabasından atar" diye saçını karıştırdığında, onların atışmasını tatlı bulmuştum. "Diyene bak" diye geri tepki veren Ayşe, saçını düzeltmeye başlamıştı. "Millet ben şimdiden yoruldum" dediğimde, Kanat bana bakıp, "taşıyabilirim istersen?" demişti. "Sevgilinin taşınılmaya daha da ihtiyacı vardır" diye cevap verdiğimde, bizim aramızda da tatsızlık çıkmıştı.

"Sen beni nasıl bir insan olarak görüyorsun?" diye patlayan Kanat, beni şaşırtmıştı. "Neden sordun?" dediğimde, uzun bir off çekmişti. "Bana demediğin laf kalmadı, tamam başta inat sandım ama şimdi sanki nefret gibi gelmeye başladı" diye derdini döktüğünde, biraz üzülmüştüm. Gerçekten dışardan ona öyle mi hissettirmiştim? "Tamam millet şimdiden konuşmaya harcamayın enerjinizi" diye bizi motive eden Ayşe, Kanat'tan bölünmüştü. "Yok ben çok merak ediyorum" diye cümlesine başladığında, "sen beni ne kadar pislik bir herif olarak görüyorsun? Yada şöyle sorim, benim ölmemi ne kadar istiyorsun?" diye sormuştu. Ağzına hafif bir tokat geçirip, "salak salak konuşma, ağzını da hayıra aç ölüm felan yok" diye endişelendiğimde, "ee ne ozaman?" demişti. "Sana güvenmekte zorluk çekiyorum" dediğimde, "çünkü kendini bana bırakmaktan korkuyorsun" demişti. Arkasından gülüp, "belki sana kahraman kız dememeliyim, ürkek kız daha bi yakıştı" diyen Kanat, sinirimi bozmuştu. "Üff bir susmak bilmediniz ha. Arkada sizi dinlemekten, kulağıma ağrı girdi" diyerek kızan Ozan'a ikimizde çok kötü bir bakış atıp, devam etmiştik.

"Bak biliyorum beni ne doğru dürüz dinlemek istiyorsun ne de şans vermek istiyorsun, ama ben şu gerizekalı Melisa'yı öpmedim. Zaten zor kurtulmuşken niye kendime çekmeye çalışayım ki?" dediğinde, Melisa sinirli bir şekilde "o ne demek oluyor ya öyle?" demişti. Beni dedikleri biraz güldürebilmişti ve nedense inandırıcı gelmişti. "Ee ozaman niye öptü seni?" dediğimde, Kanat biraz sendeleyerek "çünkü o sanıyor ki ben ona şans vercem" demişti. "Kanat? İyi misin?" diye sorduğumda, "he evet biraz az yemek yemiş olmalıyım" demişti. "Sana artık küçük ayıcığım dicem" dediğimde, soru işaretleriyle yüzüme bakıyordu. "Heryerde yemek istiyorsun, ama korkma bunu bildiğim için yanıma abur cubur almıştım" diye çantamdan çubuk kraker ve çikolata çıkarmıştım. Kanat bunları bir yandan yiyip, bir yandan yürüyordu. Onun yaptığı her hareket beni ona hayran bırakıyordu ama ona çaktırmamaya çalışıyordum. "Gerçekten aklımı karıştırıyorsun Ekim, bi nefret ediyorsun benden, bi seviyorsun" dediğinde, "yemeği sorgulucaksan, alırım ben" demiştim. Kanat ağzını fermuar ile kapatır gibi bir hareket yaptığında, yorulmaya başlamıştım.

Ayşe benden önce yorulup, yere oturduğunda, Ozan ona dönmüştü. "Ee sportif olmamanın sonuçları." Bunları derken ama önünde durup, beklemişti. "Daha ne kadar kaldı ya?" diye sinirlendiğinde, "sanırım gelmek üzereyiz" demişti. Yanımda duran Kanat'a bakıp, "yemeği nereye koydun?" dediğimde, "mideme?" demişti. "Nasıl? Daha demin verdim, bitirmiş olamazsın" diye şaşırdığımda, "welcome to Kanat" demişti Ozan. "Hep böyle yemeğimi yiyip, birşey yapmamış gibi davranırdı" dediğinde, gülmüştük hepimiz. Belki de ilk defa hiç birbirimizin durumuna ölçmeyerek içten içe birlikte gülmüştük. "Ama Ozan ya biliyorsun benim annem pek hamarat bir kadın değildir" dediğinde, daha da gülmüştük. "Hadi kalk artık" diye elini Ayşe'ye uzaten Ozan, ilk defa geri tepilmemişti. "Tamam ama bunu sadece gerçekten yorgun olduğum için kabul ettim." Bi tek Melisa bize kötü bakıp, Kanat'a yanaşmaya çalışıyordu. Benim sinirden elim ayağım titriyordu. Kıskançlığımı hiç kontrol edemiyordum hele Kanat'ın bana anlattıklarından sonra.

Sonunda arabaların olduğu yerlere gelebilmiştik ama Kanat'ın sendeleyerek yürümesi daha da hiddetlenmişti. Kafasını tuttuğu an, „Kanat?!! Kanıyorsun hemde o sinemadaki günden daha da fazla" diye ona bağırmıştım. Bunu nasıl görememiştim yani evet yarası biraz kanamıştı ama bu kadar açıldığını bilmiyordum. Ozan, Ayşe ve Melisa da endişelendiğinde, Kanat yere düşmüştü. "Ambulans!" diye sürücülere bağırdığımda, ilk defa o Kanat'ın sorduğu soruyla baş başa kalmıştım. Onun ölmesini istediğimi sandığı için, daha da ağlamaya başlamıştım. "Kanat, nolur bizde kal?!" diye yanağına hafifce vurduğumda, gelip gidiyordu. Kafasını dizime koyup, saçlarını sevmeye başlamıştım. "Ekim? Benden nefret etme artık" diye son cümlesini kuran Kanat yüzünden artık gözyaşlarımı kontrol edemiyordum.

"Salak ben senden nasıl nefret edebilirim?"








Evet biraz trajedi lazımdı ve ben drama queen olduğum için böyle yaptım 👀

Biraz motivasyon kaybettim hele o 18. Bölümden sonra ama devam yazmaya  çalışacağım ❤️❤️

Kalbimin sırrıWhere stories live. Discover now