-62

330 33 80
                                    

Sabaha kadar bir taraftan diğerine dönüp duran Leyla, halen uyanıktı. Kafam çok ağrıyordu ve sanırım hasta olmuştum o soğuk dolayından. Gerçekten hiç bir fikrim yoktu kimin beni oraya çağırdığına dair. Tek bildiğim kafama bir odun parçası geçirilmesiydi. Ağrıdan kafamı okşayıp, hareket ettiğimde, Kanat artık rahatsız olmuştu. "Ekim?" diye sorduğunda, "kusura bakma uyandırmak istemedim" demiştim kafasını öperek. Ona inanılmaz derecede değer veriyordum ve benim için o soğukta bilmediği yerde yürümesi bana çok anlamlı gelmişti. Başını yastığa geri koyduğunda, hava almak için dışara çıkmıştım. Burası gerçekten çok güzeldi ve manzara insanın içini açıyordu. Önümdeki dağlar ve uzakta gördüğüm insanlar çok mutlu bir şekilde kayak yapıyorlardı. Birden bire duyduğum ses beni şok etmişti.

"Çok güzel değil mi?" diye soran Ozan'a bakıp, onaylarcasına kafamı sallamıştım. "Evet insanları böyle görmek çok güzel" diyerek konuştuğumda, "mutlu mu?" demişti meraklanarak. Ona kısa bir süre baktıktan sonra, "hayır huzurlu" diye konuşmuştum. "Sen huzurlu değil misin?" dediğinde, üzülerek dışara bakmıştım. "Bilmem" diye cevap verdiğimde, Ozan yanıma gelip, "nasıl yani?" demişti. "Siz hayatımı kurtardınız ve buna çok minnettarım ama-" diye bir nefes aldığımda, "ama eğer beni bulamasaydınız, benim yüzünden ölcektiniz" demiştim. Ozan beni neşelendirmek için "ama bak yaşıyoruz hemde hepimiz" demişti. "Baksana resmen hepimiz yaşıyoruz diye seviniyorsun, ben hayatınıza girmeden önce kim bilir ne kadar mutlu ve huzurluydunuz" diye göz yaşımı gizlice sildiğimde, içimde bir plan yapmaya başlamıştım. "Ekim ben dediklerim için özür-" diye konuşmaya çalıştığında, "gerçekler için özür dilemene gerek yok, sende haklısın" demiştim omzunu okşayarak. "Hayır değildim ve Kanat da değildi" dediğinde, yutkunmuştum. "Kim bilir onun nasıl düzenini bozdum" diye yere bakarak konuştuğumda, Ozan bana sarılmıştı. "O seninle olduğundan beri kendi canını bile yakmıyor" dediği an, şoka girmiştim. "Sen nerden?-" diye sormak istediğimde, "spor kabininde" demişti kısaca.

Kafam gittikçe daha da acıyordu. Kanat bizim yanımıza geldiğinde, beni tembihlemişti. "Zaten hastasın bide buraya çıkmışsın ceketsiz" diye konuştuğunda, ben ona hiç birşey söylemeden sarılmıştım. Bu olaydan sonra daha da kaybetme korkusu sarmıştı beni. "Asla benim için bir daha böyle bir riske girmeyin" dediğimde, Kanat şaşırarak kafamı göğsüne gömmüştü. "Ekim sen bunları düşünme şimdi, içere girin" dediğinde, "söz ver" demiştim. "Bunu yapamam" diye burnumu kıstırdığında, "bunun için seni kendi canımdan az sevmem gerekiyordu" demişti. Benim hiç konuşmamı izin vermeden bizi içere çekmişti. "Oo kim hazırladı bu yemeği?" diye sorduğumda, Aziz çıkmıştı ortaya. "Hey ben salatalıkları kestim" diye kendini önemsemeye çalışan Kanat'ı tatlı bulmuştum. Leyla Aziz'in yüzünü okumaya çalışıyordu ama onun yüzünde hiç bir ifade yoktu. "Konuşalım mı?" diye sorduğunda, Aziz sadece "konuşacak kadar yakın mıyız ki?" demişti gülerek. Canı yandı diye onun canını yakıyordu. "Aziz tamam-" diye kendini açıklamaya çalıştığında, "evet bencede tamam, benden uzak dur artık" dediğinde, Leyla sinirle "iyi be senin peşinden koşacak değilim" demişti. "Ozaman ikimiz aynı fikirdeyiz" diye yemeğini yemeye başladığında, gözüm Kanat'ın telefonuna kaymıştı. Her zaman telefonu ötüyordu ve ben bundan oldukça rahatsızdım. Gözlerimi üzerinde fark eden Kanat, alelacele telefonunu cebine sokmuştu. Beni şüphelendiren Kanat'ın telefonunu kurcalamak da istemiyordum. Ona güvenmek şu an zor bile olsa, o alternatifi seçecektim.

Tugay masayı rahatsız edecek bir soru sormuştu. "Ee siz hep böyle zorbalarınıza aşık olur musunuz?" dediğinde, "bak yettin sen artık!" diye direk tepki alabilmişti Kanat'tan. "Yalnız böyle Ekim'i severek olmuyor, biraz terapiye git ve şu kuduzluğuna karşı tedavi ol" dediğinde, yutkunmuştum. Artık ne yapacağını kestiremediğim için, elini tutmuştum. "Hayır gerçekten hiç düşünmedin mi Ekim?" diye bana döndüğünde, "bu çocuk seni hiç sevmeseydi ne kadar acı çektirirdi daha size" demişti. "Hele şu abisi olacak herif halen akıllanmamış" diye Ozan'a el hareketi çektiğinde, masada aşırı gerginlik yaratmıştı. "Kusura bakma Ekim ama ben bu sefer Tugay'ın dediklerini destekliyorum" diye beni şaşırtan Ayşe'ye tam olarak kızamıyordum. Kanat'ı daha sakin tutmaya çalışırken, "Tugay eskileri geçmişte bırakalım, seninde yanlışların oldu" dediğimde, "ama beni asla affetmedin" demişti elini ani bir şekilde masaya vurarak. "Kafayı yemiş zaten bu çocuk" diye artık sinirden gülen Kanat'ı halen geri tutmaya çalışıyordum. "Ben seni bırakmak zorundaydım çünkü hasta olduğumu öğrendim" dediğinde, "beter ol" demişti Kanat aniden. Dediği cümle yüzünden kahkaha atmaya başlayan Ozan, Kanat'a bakarak, "ee niye ölmemiş bu?" demişti. "Ama iyileştim ve senin aşkın için güçlendim" dediğinde, "bak ne üzüldüm şimdi bu trajik hikayene" dediğinde, artık yaptığını ayıp bulmuştum. Elimle bacağını çimdiklediğimde, "ne be mal mal inancağımızı sanıyor" demişti ayağa kalkarak.

Kalbimin sırrıWhere stories live. Discover now