-78 (Final)

305 27 56
                                    

O verdiği zarf ardından Kanat'ı yaklaşık 100 kere aramıştım ama hiç bir tane aramamı açmamıştı. Kahretsin ya kendine birşey yapsaydı? Kendimi asla affedemezdim. Artık taksiyle evine kadar sürdüğümde, cebimdeki kolyeyi sıkıca tutmuştum. Acaba babasıyla konuştuğu şey yüzünden mi bu haldeydi şu an? Aklıma istemsizce sardığım yaraları gelmişti. Gerçekten çok derin kesintilerdi ve bunu yapabilen birisinde kendine zarar verme potansiyeli daha da büyüktü. Taksiden indiğim an kapısına kadar koşmuştum. "Kanat?!" diye seslendiğimde, babası açmıştı kapıyı. Bir süre bakıştıktan sonra, "git burdan yoksa polisi çağırırım" demişti. "Kanat'ı görmeden hiç bir yere gitmiyorum" dediğimde, kapının aralığına ayağımı sıkıştırmıştım. Deli gücüyle kapıyı tamamen açtığımda, babası şok içinde bakıyordu bana. "Sen kendini ne zannediyorsun?" diye sorduğunda, "hem Kanat şu an meşgul" demişti gülerek.

"Oğlunuza zarar vermek size neden bu kadar zevk veriyor?" diyerek sorduğumda, "zarar mı?" demişti daha da gülerek. Sinirim bozulduğu an, "küçük hanım oğlumu sizin fakir pençelerinizden  kurtarmaya çalışıyorum" demişti. "Oğlum Melisayla evlenip, firmamı yönetecek" diye ciddileştiğinde, "bu yaptığınız şeyi asla affetmez" demiştim kızarak. Artık yukara doğru çıktığımda, Kanat'ın odasına yürümüştüm. Herşeyi göze alarak geldiğim bu evden kurtarmak zorundaydım onu. "Kanat?" diyerek kapıyı tıkladığımda, endişelenmiştim. Beni şaşırtan şey Kanat'ın kapıyı açmasıydı. "Yormasaydın kendini" dediğinde, valizlerine yönelmişti. Biraz durduktan sonra, "Kanat salak mısın?" diye sorgulamıştım. Devam eşyalarını valizin içine yerleştirdiğinde, valizinin üzerine oturmuştum. Bana biraz sinirli baktığı an, onun bana daha neden kötü davrandığını anlayamamıştım. "Kanat mektubunu okudum somurtmayı bırakabilirsin" dediğimde, Kanat bana dönmüştü. "Ne fark eder?" diye konuştuğunda, gözlerindeki yorgunluğu görebilmiştim.

"Çok fark eder" diye konuştuğum an, beni kalçamdan kaldırıp, valizinden çekmişti. Bunu yaparken aynı zamanda hafif okşamıştı beni. İstemsizce dudağımda bir gülümseme çıkmıştı. "Okuduysan bunu yapmak zorunda olduğumu biliyorsundur demektir" diye sırıttığında, "hem artık çok geç Belçika'ya uçuyorum bu akşam" demişti beni daha da sinirlendirerek. "Kanat mücadelen bu muydu?" dediğimde, artık gözlerini döndürmüştü. "Evet dersem, gidecek misin?" diye sormuştu. Duyduklarım hiç Kanat'ın lafları değildi. Beni bu kadar kovması ve hiç uğraşmaması ona hiç benzemiyordu. "Sen yani isteyerek mi gidiyorsun?" dediğimde, iki eliyle beni kapısına sıkıştırmıştı. "Hadi kahraman kız bu kadar misafirlik fazla" dediğinde, gözlerini analiz etmeye çalışmıştım. Sevmeyen bir adamın gözleri değildi bunlar. Gözlerinin yanındaki kırışıklık ve dudağındaki o hafif gülüş bile vardı. İlk gündeki bakışıydı. "Misafirlik?" diye sorduğumda, onaylarcasına kafasını sallamıştı. Gözlerim dudaklarına kaydığı an önümden çekilmişti. Benden halen birşey saklıyordu. "Baba'nın sana karıştığını biliyorum" dediğimde, "ama seni neyle tehdit ettiğini bilmiyorum" demiştim konuşmasını bekleyerek. "Buraya kadar gelmişsin yazık olmuş" diyerek önüne döndüğünde, artık ne yapacağımı bilmiyordum. Masasındaki biletin gizlice resmini çekmiştim. "İyi madem beni bu kadar istemiyorsun, o zaman gitmem daha doğru olur" demiştim sahte bir üzgünlükle. Kanat'ın yandan baktığını görmüştüm.

Orayı terkedip, evime geldiğim an, tayfayı çağırmıştım. Melisa, Aziz ve Ozan'ı bile çağırmıştım. Hepsi evimde toplandığında bana şaşırarak bakmıştı. Melisa evimi pek beğenmemiş gibi görünüyordu. "İdare eder" diyerek perdelerimi ellediğinde, gözlerimi döndürmüştüm. "Şimdi sizi neden buraya topladığımı bilmek istersiniz" diye cümleme başladığımda, Aziz "e doğal olarak öyle ama büyük ihtimalle Kanat yüzündendir" demişti. Tahminleri hep doğru oluyordu Aziz'in. Biraz bekledikten sonra derin bir nefes almıştım. "Ben bu olayı önlemem lazım" dediğimde, "Kanat bu akşam o uçakta olamaz" demiştim kesin bir şekilde. "Nasıl ya Kanat nereye gidiyor?" diye soran Ozan'a "Belçika'ya" demiştim kısaca. Halen durumu anlamadığında, "fazla zamanımız yok ondan bana sorusuz sualsiz yardımcı olmanız lazım" dediğimde Aziz de biraz aşağıya bakmıştı.

Kalbimin sırrıWhere stories live. Discover now