-31

615 40 175
                                    

Kanat'ı dirseğimle dürttüğüm an, şarıl şarıl kan akıyordu. Kendimi endişeden tutamayıp, filmin içinde bağırmıştım. "Ne bu Kanat?" diye sorduğumda, Kanat ağzımı tutmuştu. Herkes arkaya dönüp, bize bakıyordu. Nerde olduğumuzu hatırlayıp, çok sessiz ama panikli bir şekilde "gel hemen hastaneye gidiyoruz" diye kolundan çekiştiriyordum. "Ekim sorun yok ben dün akşam dikmeye çalıştım bile o yarayı" dediğinde, daha da paniğe tutulmuştum. Şaka yaptığını sanan ben, onun o emin yüz ifadesinden daha da şok olmuştum. Artık onu daha fazla dinlemeyip, kolundan çekiştirmiştim. "Ekim bi iki film keyfi çekemedik" diye konuşmaya çalışan Kanat, bu sefer benim çok sinirli bakışımdan ürküp, susmuştu.

"Ekim şey" diye konuşmaya başlayan Kanat, biraz mahcup bir şekilde yere bakıp "ben hastaneye gidemem" demişti. "Kanat, saçmalama" diye çekiştirdiğimde, "Ekim babam bizim hastaneye gitmemizden hoşlanmıyor" demişti. Bi baba nasıl çocuğunun bu halde kalmasını isteyebilir hiç aklım almıyordu. Siniri bozuk bir şekilde bana yaklaşan Kanat, "ama sen bunu zaten biliyorsun çünkü beni sahnede rezil ettiğin gün baya bi kendine güvenir gibi konuşuyordun" dediğinde, yine benden soğudunu anlamıştım. "Kanat-" diye konuşmaya çalıştığımda, "sen endişelenme hiç boşuna, git rahatlıkla filmini izle Ekim" demişti. "Hem benim başıma gelenler senin hoşuna gidiyordur" diye güldüğünde, "ama korkma bende acıdan zevk alıyorum" diye kulağıma fısıldamıştı. O pis sırıtmayı tam anlamış olmasam da şaka yaptığından emindim. "Saçmalama kim olsa üzülürdüm, hem sonuçta benim yüzümden yaran kanıyor" diye bir adım geri çekildiğimde, "hem öldürür hemde yaşatırım diyorsun yani" diye kaşlarını kaldırmıştı Kanat.

"Tamam hastaneye gitmek istemiyorsan bana gelebilirsin. Annem yardıma ihtiyacı olan birisini geri itmez" diye konuştuğumda, biraz çekinir gibi bakmıştı. "Korkma o zaten evde değildir, ben senin yaranı biraz da olsa iyileştirebilirim" demiştim. Çok kan kaybetmeye başladığını anlamıştım. Çünkü Kanat sarhoş gibi yürümeye başlamıştı. "Evine gidelim madem" diye sersemce konuşmuştu. Ben çocuğu ne hale getirdiğimi görmek bile istemiyordum. Ayşe beni aradığında nerde olduğumuzu sormuştu. "Ayşe bizi oyala biraz, midem bulandı diye söyle" diye konuştuğumda, acelem olduğu için "hadi öptüm" diyerek kapatmıştım telefonu.

Yolculuğumuz hiç iyi geçmemişti. Ben her ikinci saniye panikleyip, taksiciyi daha çabuk sürsün diye hırpalıyordum ve aynı anda sarhoş gibi konuşmaya başlayan Kanat'ın salak sorularını cevaplıyordum. "Ekim?" diye yine birşey sormak isteyen Kanat'a artık bıkmış bir şekilde döndüğümde, "sen ondan hoşlanıyorsun deme?" diye sormuştu. "Abi nolur daha hızlı sür" dediğimde, Kanat kıkırdamaya başlamıştı. "Eğil bi Ekim" diye 5 kere sorduğunda, sonunda pes etmiştim. " Kucağımda yatan 2 metre Kanat, "sağol" demişti. "Neden eğilmemi istedin?" dediğimde, "başka türlü kokunu içime çekmemi izin vermiyorsun çünkü" demişti. Hafif kızarmıştım bu cümlesi yüzünden. "Geldik abla" diyen taksici kurtarıcım olmuştu.

Kanat'ın kolunu omzuma atıp, eve kadar yardımcı olmuştum. Kaç kilo olduğunu sorgulamak bile istemiyordum çünkü 80'den fazla olduğu belliydi. Geldiğimizde Kanat hafif sırıtmıştı. "Burda yaşıyorsun demek?" dediğinde, "noldu beğenemedin mi?" diye geri püskürmüştüm. "Burda bile kavga etmek için sebeb arıyorsun Ekim" diyen Kanat'a gülerek bakmıştım. "Ama sonra kavga etsek olur mu?" diye gömleğine gösterdiğinde, beni yine neden burda olduğumuzu hatırlatmıştı. Kanat'ı kanepenin üstüne yatırdığımda, ayakkabılarını zar zor ayağından çekmiştim. 44 numarayı okuyan ben şoka girsem bile, hemen ilk yardım çantasını elime almıştım. "Hemşire hanım beni nasıl tedavi edeceksiniz?" diye fesat konuşan Kanat'a emir vermiştim.

"Üstünü çıkar!" Şaka yaptığımı sanan Kanat'a, "yaranı başka nasıl tedavi edim?" diye sormuştum. Çıkarırken hafif inleyen Kanat'ı yanlış anlamamak için çaba veriyordum. Önüme oturduğu an, arkasına dönmüştü. Gerçekten vücudu çok kaslı ve çekiciydi. Sırtı ve omuzları zaten geniş olduğu için, onu tedavi etmek kolay olacaktı. Çok iğrenç bir yarayla göz göze geldiğim için, midem bulanmıştı. "Ne bu Kanat!?" diye nerdeyse bağırdığımda, "küçük bir yaralama" demişti. "sen yine ne halt yedin?" dediğimde, "boşver" diye konuyu kapatmaya çalışmıştı. Elime aldığım alkol ile yarasını temizlicektim. "Biraz acıyabilir ondan kolumu ısır" dediğim an, alkollü pamuğu yarasına bastırmıştım. Kanat tırnaklarıyla kanepenin ucuna tutunup, acıdan ses çıkarmıştı. Alnından akan ter, sessiz acı çektiğine işaretti. "Kaçış yok Kanat bey, anlatacaksınız olayı" diye sıkıştırdığımda, yarayı sargıyla sarıyordum. "Dedim ya hiç birşey yok" dediğinde, yarasına bastırıp "bu hiç birşeye mi benziyor" diye sormuştum. Yarasına bastırdığım için sırıtan Kanat beni biraz korkutmuştu. "Acıması gerek değil miydi?" die sorduğumda, sargıyı sırtından karnına kadar geçiren elimi, tutmuştu.

Yine havada komik bir atmosfer oluşmuştu. "Senin bana verdiğin acı, iyi geliyor" diye elimi okşadığında, "senden gelen herşey bana iyi geliyor" demişti. Tüylerim diken diken olmuştu yine ama ben kendimi ona yenik düşürmemeye çalışıyordum. "Elimi bırakır mısın?" diye konuştuğumda, yüzüyle bana dönen Kanat, beni şaşırtmıştı. "Bırakmazsam nolurmuş anlatsana" diye yüzüyle yaklaştığında, "sargıyı saramam-" demiştim. Beni kanepenin sonuna kadar sıkıştırıp, "sargıdan daha önemli konular var" demişti. Annemin gelmesi için nerdeyse dua eden ben, maalesef Kanat'a yenik düşüyordum. "Gözlerin" diye cümlesine başlayan Kanat, "o dudakların" diye devam konuşmuştu. Bunları söylerken dudağımı parmağıyla elleyip, üstüme doğru gelmeye başlıyordu. "Beni delirtiyor" diye konuşmaya devam eden Kanat'ı üstüme doğru çekmiştim. Ellerimi boynuna dolayıp, öpmeyi cesaret etmiştim.

Ama beni bu hareketten kurtaran şey Kanat'ın öten telefonu olmuştu. "Kanat gitsen iyi olur artık, hem yaranı da tedavi ettim" diye gözüne bakmadan konuşan ben, "tamam, utanmana gerek yok?" diye geri tepki alabilmiştim. Merakımdan dolayı, gözüm telefonuna kaymıştı aynı zamanda. Gördüğüm mesaj beni çok sinirlendirmişti. "Vanessa'nı bekletme Kanat" diye gömleğini üstüne attığımda, kolumu tutmuştu. "Sen onu kıskanmış olamazsın" dediğinde, "ama benim salak kafam" diye sinirlenmeye başlamıştım. "Ben seni burda tedavi ederken, sen kulüp köşelerinde fingirdemişsin" diye sesimi yükselttiğimde, "Ekim saçmalama öyle birşey olmadı" demişti. "Tabi ondan sana, seni özlediğini söyledi" dediğimde, "ama boşver senin böyle olduğunu biliyordum zaten" demiştim. "Ben bilerek yakmaya çalıştım canımı" diye devam konuştuğumda, telefonunu açıp, mesajları göstermişti.
Vanessa: Seni özledim
Vanessa: eski zamanları tekrarlayalım
Mesajları okuyan ben, Kanat'ın boşu boşuna hakkına girdiğimi anlamıştım. Çocuğu geçmişte yaptığı birşey için halden hale sokmuştum. "Ben gitsem iyi olur, zaten benim gibi birisiyle görünmek istediğini sanmam" diye apar topar konuşmama şans bile vermeden çıkan Kanat, beni mahcup bırakmıştı.

Keşke söylediklerimi geri alabilseydim....



Kıskançlık Ekim'i çılgına dönüştürdü 👀
Belki bilmeden Kanat'ın yörüngesine girmeye başlamıştır ;)

Kalbimin sırrıWhere stories live. Discover now