GİRİŞ: AŞKIN ÜÇ HALİ

7.6K 213 98
                                    

Aşkın kaç hali vardı?

Çocuk halinden başlayalım. İlk çiftimizi etkisi altına alan hal de diyebiliriz.

Nedir peki aşkın çocuk hali?

Saçını çekerek anlaştığın, oyuncaklarını paylaştığın ve yanı başında beraberce büyüdüğünde o sevginin de senle büyüdüğünü fark etmediğin halidir bu. Çocukken kalbine düşen tohum senin gözyaşlarınla sulanmış, kahkahalarınla güneş almış olabilir. Hoyratça, sonunu düşünmeden yaptığın eylemler, yanlış yerden budanan dallar gibi tekrar filiz vermesini zorlaştırsa da
bazen kuruyup bazen ihmal edilse de hep oradadır. Hiçbir zaman solmaz hiçbir zaman çürümez öylece seni bekler, ta ki sen büyüyüp de gözünü ona değdirdiğinde ondan daha güzel bir çiçek
olmadığını fark edene kadar.

Ateş için Aslıhan bir portakal çiçeğiydi. Ona evini, Bodrum'u hatırlatırdı, yumuşak karnıydı Aslıhan, kimselere göstermediği en sıcak tarafıydı. Beraber geçirdikleri Datça anılarını bir kutuya kapatıp bir daha açmamaya yeminler etse de, aylarca onu görmediğinde, her özlediğinde burnunda bir portakal çiçeği kokusunun bitmesine hiçbir zaman anlam veremiyordu.

Şu hayatta pek bir kutsalı da yoktu Ateş'in. Ahlakivdeğerler, toplum yargılarını falan pek sallamazdı da aile hassas noktasıydı öyle büyümüştü çünkü. Yıllarca Aslıhan'la birbirlerine olan düşkünlüklerini de buna yordular, hep aileydik biz diye avuttular kendilerini yine de anne babalarının aksine hiçbir zaman da birbirlerine "kuzen" demediler.
Aslıhan'ın bunu kullandığı tek sefer Ateş'in canının en çok yandığı gün olmuştu. Bir daha da hiç konuşulmamıştı o gün aralarında, zor toparlanmışlardı ama toparlanmışlardı işte. Kimse giremezdi onların aralarına, kandan daha güçlü bir bağ vardı onlarda. Kimsenin görmeye tenezzül etmediği ama ikisinin kalbini ısıtan bir bağ.

İşte bu yolculuk o bağın nasıl düğüm olduğunu anlatacak bize. Kimi zaman ellerine makası alıp kesmek isteyecekler, yeter dayanamıyorum naraları yükselecek içlerinden, kimi zaman biri bırakacak o bağın ucunu öbürü sabırla bekleyecek gelip tutsun diye, kimi zaman da başkaları ellerinde çakmakla gelip yakıp tutuşturmak isteyecek, böyle bir şey yok hiç olmadı diye ayaklarını yere vura vura bağıracaklar da Ateş elleriyle kapatacak Aslıhan'ın kulaklarını. Biri unuttuğunda diğeri fısıldayacak ona varlığını.

Sonra Aslıhan bir Sezen Aksu şarkısı söyleyecek,

'Bir kırık gençlik hikayesi, yok mudur sevdanın çaresi?'

İpte düğümde eşlik edecek şarkıya, duyan duymayan kalmayacak Aslıhan'la Ateş'i, işte aşkın çocuk halini göreceğiz onlarda.

Aşkın kaç hali vardı?

İkinci şans hali vardı ikinci çiftimiz gibi. Geç gelen bir şans gibi biraz daha sonra çıkacak karşımıza, zorlayacak ağlatacak belki ikileme düşürecek, acabalar dedirtecek.

İnsanın kalbi kırılınca, kıran kişiyi de kalbinin en dibine gömünce her şey çözüldü sanıyor, gece kabuslarıymış, ağlayarak uyanmalarmış falan hep ikinci plana düşüyor tıpkı kendini ikinci plana atması gibi. Yaşamıyor da nefes alıp veriyor sadece, yolunu değiştiriyor, kulaklarını kapatıyor, duysa duymamış gibi yapıyor, duydukları kalbini kanatsa yaralı bir hayvan gibi yalaya yalaya iyileştirmeye çalışıyor. Devam ettiğini sanıyor, aklı, kalbi bir halının üstünde canı çıkana kadar ağladığı yerde duruyor. Sırlar yüklüyor kadın sırtına, adamın sakladıklarını o göğsünü gere gere taşıyabilecekken tenhaya koyuyor kendini ve kalbini. Gizli gizli izlediği bir hayatın penceresinde
buluyor kendini, herkesten sakladığı bir sıfatı kalbinde taşıyor, sanatına yansıtıyor görenlere açıklayamayacak olsa da.

İkinci şans gelip kapısını tıklattığında tereddütle açar insan. O kapıda artık yeni kilitler vardır, zincir takılıdır ve içeri girmek artık hayalden başka bir şey değildir. Yalnızlığını zırh gibi kuşanan
birinin kapısını çaldığınızda korkup kaçmak kolaydır, kalmaksa yürek
ister. Tabi kalbinizi çoktan içeride bırakmadıysanız. O kapıyı açıp içeri girmenin tek yolu vardır o da karşınızdakinin porselen kalbine ulaşmaktır. Yüz bin parça da olsa denemek şarttır. Avunmak içinse bir küçük umut yeterlidir.

Aşkın kaç hali vardı?

Son olarak geçmişin gölgesinde kalmış hali diyelim mi?

Aşk tek kullanımlık değildir, bu insanla alakalıdır. Bir kişi dolu dizgin bir aşk yaşadığında ve bu hayal kırıklığı ile sonlandığında bir daha aşık olamayacağını sanabilir. Buna tövbe edebilir ya da aşkın varlığını sorgulayabilir. Çok rahat bir şekilde illüzyona uğradığını, aslında aşık olmadığından dem vurabilir. Bu bir savunma mekanizmasıdır, canınızı yakan şey yokmuş gibi yaparsanız bir noktada o acı da yok olabilir.

Ya da siz öyle sanırsınız.

Sonra bu acı yüzünden sizi gerçekten mutlu edebilecek, sevginizi hak edecek ve sonunda sizinde hak ettiğiniz sevgiyi göreceğiniz kişiden uzaklaşabilirsiniz. Kalbinizi sakladığınız sandıklar ve başına diktiğiniz Amozonlar her zaman doğru kişiye çevirmeyebilirler mızraklarını. Acıdan gelen tecrübeler önyargıya dönüştüğünde hata yapabilir insan, geçmiş acımasız bir öğretmen olduğu gibi insanda travma yaratmaya da meyillidir. Travmalardan kaçmak bir şehirden
kaçmaya benzemez, insan bir şehirde kaybolur da sora sora yolunu
bulur. Kendi geçmişinde, kendi zihninde kaybolunca kime sorar insan?
Yolunu kaybettiğinde elinden tutacak kimse kalmadığında yanlış yapmak
kaçınılmazsa kimi suçlar? Eski bir aşk yeni bir aşkın üstüne
kara çaldığında gözyaşlarıyla temizleyebilir mi insan?

Peki o gözyaşları daha önce bir başka aşkta kullanılmışsa?

Aslında aşkın birden çok hali vardır, bir gençlik hikayesinde ben bu üç halini anlatacağım.

Ve bakalım siz en çok hangi halini seveceksiniz?

İyi yolculuklar.

Yol biraz virajlı ama manzara güzel.

***

Merhaba,

Öncelikle umarım siz ve sevdikleriniz iyisinizdir. Depremde hayatını kaybeden herkese bolca rahmet, yaralılara şifa diliyorum. Bölgede yaşayan, tanıdıkları olan olmayan herkesin acısını kederini en derinden paylaşıyorum 🙏🏽

Karanlık ve zor günlerden geçiyoruz ülkece, vicdanımızı sızlatmadan yaşamaya, dudaklarımıza bir gülümseme kondurmaya çalışıyoruz. Bu yüzden ben de bir tam bölüm atmak yerine böyle bir pasajla başlamak istedim. Hem böylece siz bu hikayede neyi bekleyeceğinizi neyle karşılaşacağınızı az çok anlamış olursunuz. Hem de ben kendimce bir başlangıç yapmış olurum.

Bu kısa bölümle, ayaklarımızı suya sokalım, güneşi yüzümüzde hissedelim, balıklar geçsin yanımızdan. Sonra yavaş yavaş ilerleriz beraberce, güle oynaya, kah kızarak kah söverek🙈 (ama bana değil, yazık bana).

Aranızda eski okuyucularımdan olan varsa bunun onlara bir sürpriz olduğunu biliyorum çünkü çok değil birkaç ay önce onlara bir spin-off sözü vermiştim. Emily ve Oliver'ı yazacaktım ama hayat pek de planladığım gibi gitmedi, Ateş burun farkıyla Oliver'ın önüne geçince ben de şaşırdım. Emily ve Oliver'ı hala yazacağım sadece biraz ertelemem gerekiyor.

Bölümleri olabildiğince sık atmak istiyorum özellikle de ilk zamanlar, bu yüzden elimden geldiğince 10-15 gün bandını aşmamaya özen göstereceğim. Çıkabilecek ekstrem durumlarda da buradaki panomdan ya da twitter hesabımdan (prongs12) duyurmuş olurum zaten. Fikirlerinizi, yorumlarınızı çok merak ediyorum, lütfen benimle paylaşın💛

Son olarak bir de teşekkürüm var, 'Aklımda böyle bir şey var yazsam mı?' diye sorduğumda hiç düşünmeden, tereddüt etmeden 'Yaz kimse okumazsa ben okurum. Sen yaz.' diyen cilliordek sen olmasan konu buralara asla gelmezdi. Hiç bitmeyen heyecanın ve sonsuz desteğin için çok teşekkür ederim. 🐤♥️

Kemerleri bağlayın başlıyoruz 🙌🏾

İyi okumalar!

Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın 🍊🔥

-Prongs
2•3•23

Bir Gençlik HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin