Bölüm 4: SEÇMEK

1.8K 169 200
                                    

Selamm😇
Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın 🔥🍊
İyi Okumalar!
________________

🔥

Oturduğumuz deniz kenarı mekanda gözlerim ondan başkasını görmüyordu. Evden çıkarken tekrar topladığı topuzundan kurtulan birkaç tel denizden esen meltemle uçuşuyor yanaklarına yapışıyordu. Sabahımın içine de sıçmış olsa yine de benim için gelmiş olması içimde bi yerlerde beş yaşındaki Ateş'in heyecandan zıplamasına neden oluyordu. İşin doğrusu ne beş gün geçtiğinin farkındaydım. Ne de Atlas'ı habersiz bıraktığımın.

Ben! sadece! içiyordum!

Kafamdaki görüntüleri silmek için içiyordum bu kadar basit. Şimdi o sivri çenesini denize çevirmiş yüzünde en masum gülümsemesiyle denize bakarken bir kere daha bağırmak istiyorum. BENİM İÇİN ENDİŞELENMİŞ diye.Halen aynı şehirde olduğumuza şaşırıyordum, bir telefonun ucunda olmasına o kadar alışmışım ki kanlı canlı yanımda olduğunu kendime hatırlatmam gerekiyor.
Sabah uyandığımda gördüğüm ilk yüzün onun yüzü olması hem beklemediğim hem de beni çok mutlu eden bir detaydı. Ta ki çıplak kollarımda patlayan avuçlarına kadar. Aslıhan'la 10 yaşımızdan beri böyle bir kavgaya girmemiştik herhalde. Yani o yine bana arada vuruyordu da bu kola omuza inen ufak tokatlardı. Ölsem itiraf etmem ama karnımda vurduğu yer hala ağrıyor. Kaniş siniri varmış da gücü pitbula denkmiş onu öğrenmiş oldum.

Benim için endişelendiğini gördükçe de vurduğu yerlerin acısı daha çabuk geçiyor, unutuluyordu. Aslıhan'ın beni umursadığını elbet de biliyordum ama ona uyuşturucu kullandığımı söylesem 'İyi bok yiyorsun Ateş' der ve beni babama ispiyonlar diye düşünürdüm. Böyle bi tepki, yapacağım listenin üst sıralarında bile yer almazdı.
'Sorun olmaz dimi Ateş?' mavi gözlerini telefondan kaldırıp bana baktı.

'Ha?'

'Sen beni dinlemiyor musun?'

'Ne? Tabi ki dinliyorum kızım ya. Ne sorunu olmaz hiçbir şey.' Ne söylediği hakkında tavşan boku kadar bile bilgim yoktu.

Keşke olsaydı.

Masamıza gelen Ulaş ve Adem'i görünce Aslıhan'ın bahsettiğinin bunlar olduğunu anladım. Ve tabi ki sorun olurdu. Yani Ulaş olmazdı ama bu Adem'i böyle bir sabahın üstüne görmek istemiyordum. Kafamdaki görüntüler daha çok tazeydi. Bozcaada güneşinde de kavrulmuş zaten piç. Tavuk götüne dönmüş iyice.

Ulaş'la selamlaşıp sarı pipiyede baş selamı verdim. Yüzündeki ifadeden sabah yiyip yiyip de sıçamamış gibi bir ifade vardı. İnşallah Bozcaada reçelleri motorunu bozmuştur Adem. Dün yediğin hurmalar... Aslıhan yanaşmaya çalıştıkça bu tavuk götü kızın yüzüne bakmadı.

Ha bunların arası bozuuuukkkk.

E tatilden yeni dönmediler mi? Tatilde mi üzdü bu kızı yavşak? Gerçi şimdi Aslıhan'in götüm götüm yanaşmasından anladığım kadarıyla da bi boklar yiyen de bizimki gibi ama. Ulaş'la konuşmamdan gözümü ayırdıkça bunlara baksam da hala masaya ilk geldiğindeki gibiydi Adem. Hatta Aslıhan'la o kadar ilgilenmiyordu ki Ulaş bi noktada çocuğu muhabbete dahil etmek için İngilizce konuşmaya döndü. Adem sabah koşusundan sonra Ulaş'ı aramış o da yanına çağırmış sonra da yanımıza gelmeye karar vermişler. Ulaş bana sabahtan beri ne yaptıklarını anlatsa da Adem, Ulaş'tan başka kimseyle ilgilenmiyor gibiydi.

Bunu fırsat bilerek telefonuma elime alıp Aslıhan'ın mesaj kutusuna girdim

'Sizin aranız mı bozuk?'

Anında cevap geldi 'Sana ne?'

'Bir şey sorduk kızım. Bi yamuk yaptıysa gömeyim bunu boğazın dibine.' Aslıhan'ın sonunda gülümseyen yüzü beni de gülümsetti ve bu da tabi ki masadaki diğer iki kişinin dikkatini çekti.

Bir Gençlik HikayesiWhere stories live. Discover now