Bölüm 39: PUSULALAR

1.9K 146 313
                                    

Selamm😇😇

Senenin son bölümüne hoş geldiniz 🌼 Umarım 2024 hem bizim için hem ülkemiz için daha huzurlu daha mutlu bir sene olur🙏🏽 Şimdiden hepinize iyi seneler 🎄🎊🎁

Bu bölümün fotoğrafları için canım yarennazliii bebeğime çok teşekkür ediyorum, emeğine sağlık💛

Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın🧡🩵

İyi okumalar!!

"Mavi kuş her daim sarhoş, biraz da bize kızmış."
___________________________________

🔥

(Redd- Beni Sevdi Benden Çok)

Babamın Atlasların evi hışımla terk etmesine rağmen olabileceğin en iyi şeklinde ilerliyordu her şey. Aslıhan yanımda oturuyordu ve ben kolumu onun omzuna atarken iki kere düşünmek zorunda kalmıyordum ya da o benim tabağıma bir tatlı daha bırakırken yanağımdan çekinmeden bir öpücük alabiliyordu. Bazı şeyler vardı aramızda bir ilişki yokken daha rahat yaptığımız ama sevgililiğe başlayınca o kadar da rahat yapamadığımız yaparsak yakalanırız korkusu taşıdığımız eylemlerdi. İşte bu saydıklarım da bunlardan bir kaçıydı. Belki biz sevgili olmasak ben onun omzuna rahatça kolumu atabilirdim ya da o çatalının ucuyla bana elma uzatırken sakallarımın arasından bir öpücük de alabilirdi ama bir şeyleri biz bilince daha zor oluyordu. Neyseki artık bunların bir önemi yoktu.

Aslıhan annesi ve ablasıyla konuşurken, Atlas, Ulaş'dan babalık tüyoları alırken ben annemle göz göze geliyordum. Babam olmadığı için belki herkesin bir tarafı buruktu ama bunu en çok yansıtan annemle bendik. Yanıma uzanıp elini tutup dudaklarıma götürdüm. 'Seni meraklandırdığım için özür dilerim. Birimiz bitiyor diğeri başlıyor.'

Öptüğüm elinin içini sakallarıma bastırdı. 'Geçti artık.' Babamla ilgili yorum yapmadı.

'Tam değil.'

'Geçti, geçti.' Diye beni rahatlatmaya çalıştı. Halbuki rahattım, geçse de geçmese de herkes her şeyi öğrenmişti, Aslıhan yanımdaydı ya ben rahattım.

Kendime çay almak için ayağa kalktığımda Aslıhan da Selin ile girdiği sohbetten uzaklaşıp kedi gibi bir sesle seslendi. 'Aşkım bana daaa.' Ve işte o an iğne düşse yere duyulurdu sözünün gerçek anlamını yaşadım. Amcam, yengem, annem nereye bakacaklarını şaşırırken Ece ve Ulaş birbirini dürterek gülüyorlardı. Ya hep ya hiç Ateş diyerek Aslıhan'ın domates olma yolunda emin adımlarla ilerleyen suratına gülümsedim. 'Koyayım aşkım.'

Ya hep ya hiç dedik de amcamın yanında Aslıhan'a yavrum diyecek taşak da henüz bende yoktu.

'Görüyor musun Mine Abla? Ateş'in hangimize çay koymuşluğu var?' Ulaş'ın dalga geçmesinin beni mutlu edeceğini hiç sanmazdım ama etmişti. Ortamdaki sessizlik kırılmıştı.

'Kendi adına konuş.' Selin arkasına yaslanmış ellerini şiş karnında birleştirmişti. 'Bana çay, kahve yapmışlığı var.'

'Chucky!' diye uyardım. Eski defterleri açmanın anlamı yoktu.

Aslıhan kazağının yakasını çekiştirip nefes almaya çalışırken ben ona göz kırptım. Böyle böyle aşacaktık, yıkacaktık duvarları.

Mutfaktan geri döndüğümde amcamla yengemin rengi de normale dönüyor gibiydi. Bu yüzden onların karşısına geçip sohbet etmeye başladım. Yengemin söylediği gibi doğduğumda kucaklarına almışlardı beni onu hatırlatmak iyi olabilirdi. Kızlarını, canımı canının önüne koyacak kadar seviyordum ama aynı zaman da onları da çok seviyordum. Onlara olan ne sevgim ne bağım değişmişti. Ben onlarla konuştukça onlarda da bir gevşeme söz konusuydu özellikle Aslıhan'ın gözlerini aldığı yengemin gözlerine baktığım her seferde pişman olduğunu görüyordum. Geceden sabaha geçmeyecekti belki bazı şeyler evet ama kabuk bağlamaları da başka zamanki gibi zor olmayacaktı.

Bir Gençlik HikayesiWhere stories live. Discover now