Bölüm 32: SAVRULANLAR VE İPLERİ

1.6K 117 137
                                    

Selamm😇😇
Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın🩵🧡
İyi okumalar!!
_____________

💙

Beren'in benim yatağımda uyuduğuna hala inanamıyorum. Onu ve Mavi'yi izlerken kalbim göğüs kafesimi çekil şurdan be dercesine itiyor kendine yer açıyordu. Beren rahat etsin diye salona gittiğimde onlar uykuya dalana kadar resmen dakikaları saymıştım. Artık uyuduklarından emin olduğumda da hemen kapı girişindeki yerimi almış sevdiğim kadının kolları arasındaki kızımın uyuyuşunu içmiştim resmen. Mavi diğer tarafa dönüp benim yastığıma sokulurken Beren de bunu fırsat bilip üstünü açmıştı her zamanki gibi. Parke zeminde ses çıkarmamaya çalışarak parmak uçlarımda yatak odasına Beren'in tarafına gidip yorganı üstüne çektim. Saçları geriye düşünce ortaya çıkan beyaz yüzüyle onu ne kadar öpmek istediğimi bir kez daha hatırladım ve yine kendime engel olmayarak pürüzsüz alnına bir tane hayalet öpücük kondurdum.

Onları bir süre izledikten sonra bunun bir sonu olmayacağına karar verdim, ne kadar dikilirsem dikileyim bu manzaraya bakmaktan hiç vazgeçmeyecektim, bunu yapmamam gerektiğini bilsem de kızıma sarılmış Beren'in ve Mavi'nin bir iki pozunu hızlıca çekip salona geri döndüm. L koltuğa uzanıp bir kolumu başımın altına alıp telefonumun ekranındaki resme baktım. Gerçeğiyle birebir değildi, Beren'in kirpikleri titreşmiyor, göğsü inip kalkmıyordu ama hiç yoktan iyiydi. Yıllar sonra benim yatağımdaydı, Haldun amca için ağlarken onu sardığımda bir yıl sonra ciğerlerim işlevini hatırlamış gibiydi. Parmaklarım çıplak koluna değer değmez kalbim o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki bir an için Mavi'nin uyanacağından korktum. Beren'den ayrı geçen zamanda en merak ettiğim ikinci şeydi Haldun amcanın sağlık durumu. Beren onu birlikte yatırdığımız bakım evinden aldıktan sonra bir daha nerede olduğunu bulamamıştım, bulsaydım eğer ziyarete gitmeyi onun sağlık durumunun takibini bizzat kendi ellerimle yapmayı çok isterdim.

Huzursuz bir akşam olsa da yorgunluktan dolayı hepimiz uyuyakalmış olmalıydık gözlerimi araladığımda salon penceresinden günün doğduğunu gördüm, telefonun saatine baktığımda 10 buçuğa geliyordu ve Mavi hala saçlarını yüzünden çeke çeke yanıma gelip 'Uyku bitti babağğ.' dememişti. Bu yüzden onlar kalkana kadar kahvaltı hazırlayım dedim, Mavi'nin midesi neyi ne kadar kaldırır bilemediğimden ona Beren'in yaptığı çorbadan ısıttım. Umarım kızım sabah kahvaltısında çorbaya mesafeli olmazdı.

Babası çorbayı alkollü gecelerden sonra içerdi kızı da hasta olduğu gecelerin sabahında içmiş çok mu?

Beren'in kahvesini de makinaya koyduktan sonra dolapta kahvaltılık namına bulduklarımı hazırlamaya başladım -yumurta, peynir, zeytin, nutella- omleti yaptıktan sonra kahvaltılıkları küçük tabaklara dizip mutfak masasında yer açtım. Beren'le ikimize kahve koymak için aylardır rafın arkalarında saklanan Mom ve Dad yazan kupaları tercih ettim. Biraz kaçak dövüşmek kimseyi öldürmezdi. Omletin üstüne koyacağım maydonozumun ve yanına dilimleyeceğim domatesimin olmamasına söylenirken sessiz gelen ayak sesleriyle başımı kaldırdım. Beren kırışmış eteği ve askılısıyla karşımdaydı, çıplak bacaklarını çapraz yapmış ama unicorn kafalarını giymeyi ihmal etmemişti. Kucağında ise yanağını Beren'in çıplak omzuna dayamış bir adet Mavi vardı. Gözleri hem uykudan yeni uyanmanın verdiği mahmurlukla kısılırken ateşten dolayı da hala sersem gibiydi. Nefesimi kesen iki güzelliğe doğru adımladım. 'Günaydın.'

'Günaydın.' dedi Beren yanağını Mavi'nin çılgın kıvırcıklarıyla dolu başına yaslarken. 'Bizim ateşimiz düştü.' Yanlarına gidip dudaklarımı artık normal bir ısıda olan alnına bastırdım.

'Mikropları yenmişiz babacım.' Halsizlikten biraz da naz yapmayı sevdiğimizden Mavi başını kaldırmadan omuzlarını silkti. 'Şimdi bir şeyler yiyelim ve güçlenelim.'

Bir Gençlik HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin