Bölüm 10: UÇTU UÇTU ASLIHAN UÇTU

2K 157 319
                                    

Selamm😇😇
Nasılsınız? Bir sıkıntınız yoktur umarım.
Benim yine bir kutlamam var 🙈
Bu hikaye sadece bir fikirden ibaretken, 3-4 bölüm yazar sonra bırakırım diyip yayınlayacağım galiba noktasına gelirken, bildiği bütün spoilerları canı pahasına koruyan, gerek burada, gerek özel hayatımda her zaman yanımda olan, en eski dostum cilliordek iyi ki doğdun, iyi ki varsın 🧡🐤
Flashbacklerle üst üste biraz canımız sıkılıp üzülünce adından da anlaşıldığı gibi biraz eğlenceli bir bölüm yazmak istedim☺️
Umarım beğenirsiniz🙏🏽
Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın 🔥🍊
İyi okumalarr!

_______________

_______________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🍊

'Bana baksana sen?' Küçük çocuğu arkama doğru alıp Halime'ye doğru ittim. Amacım ikisini de buradan uzaklaştırmaktı.

'Ya sen kimin çocuğunu kimden koruyorsun?' Adam koca sesiyle bağırmaya devam ediyordu.

'Çocuk senin de, malın mı sanki? Korktu işte senden.' Üst düzey bir dağ ayısıyla karşı karşıya olduğumu hissediyordum.

'La havle.' Gözlerini kapatıp sabır dilendi sanki sabır dilenmeye çok hakkı varmış gibi. 'Ben değil o ucube korkuttu yavrumu.' Dedi Halime'yi göstererek. Ucube senin anandır diye bağıramamak o an çok zoruma gitti. Sinirimin yavaş yavaş tepeme çıktığını hissediyordum ancak kendimi tutmam gerektiğini de biliyordum.

Sitenin restoranındaydık ve amcamlardan dolayı ben de bir nevi ev sahibi sayılırdım. Adam ve ailesi bizim gibi bungolovlarda kalıyorlarmış yani onlar müşteriydi, ve bu bok parçası bile olsa müşteri her zaman haklıydı.

Derin nefes al Aslı, hadi kızım.

'Beyefendi bakın öncelikle terbiyenizi takının ne demek ucube falan? İkincisi sizin çocuğunuz Halime'ye çarptı o da kırık camların üstüne düşmesi diye çocuğunuzu tuttu.' Arkadaki yemek alanını gösterdim. 'Bakın ben oradaydım, her şeyi çok net gördüm. Sizin sonradan gelişiniz de dahil.' Yengem okulla ilgili birkaç görüşme yapmak için evde çalışıyordu. Amcamla Ateş ise sahilde yan yana yatmış kendi deyimleriyle 'siesta' yaparak kestiriyorlardı. Bu sırada ben de sıcaktan bunalmış yemek yeme alanının klimalı bölümünde yengemin kitabını okuyordum. Öğlen yemeği telaşı bitmiş, içerideki masalar iyice sakinlemişti. Bu sırada aralarında Halime'nin de olduğu çalışanlar masalardaki tabakları topluyorlardı. Nereden çıktığını anlayamadığım bir erkek çocuğunun koşarak içeri girip 'Limoonataağğ.' Diye bağırırken Halime'ye çarpmasıyla çıkan ses hepimizi olduğu yerde korkudan zıplattı. Halime elindeki tabaklarla savrulurken çocuğun kırık tabakların üstüne düşeceğini görmüş ve müthiş bir refleksle onu kendine doğru çekerken üstünde sadece mayosu olan çocuğun kırık camların üstüne düşmesine engel olmuştu.

Hepimiz aynı anda ayaklanırken geriden 'BIRAK ÇOCUĞUMU.' Bağırışını duyduk. Mutfaktan gelen çalışanlar ve garsonlar sayesinde Halime'yi yerden kaldırdık. Çocuğun yaralandı mı diye üstüne başına bakarken. Babası olacak kişi hala bize bağırıyordu. 'Sen benim çocuğumu nasıl düşürürsün?'

Bir Gençlik HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin