Bölüm 34: DÖNEMEÇLER

1.8K 134 237
                                    

Selamm😇😇

Bu bölümle ilgili söyleyeceklerimi bölüm sonuna bıraktım.
Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın🧡🩵

İyi okumalar!!

"Sevsem seni doyasıya yıpratırlar."
_______________

🧚🏻‍♀️

(Cem Adrian, Emir Can İğrek – Bana Unutmayı Anlat)

Merdivenleri inip Mavi'nin sesine doğru ilerlerken sabah burnuma çarpan maskülen kokusuyla uyanmanın zihnimde duran izlerinden kurtulmaya çalışıyordum. Kollarımda onun sıcaklığını hissederken o yataktan kopmak belki Mavi gelmese imkansız olurdu. 1 haftadır ondan uzak durma çabalarım onun her zamanki gibi bencilce bir hareketiyle yerle bir oldu.

Salak değil Ogeday ona karşı gardımın nasıl zayıf olduğunu görüyor ve her fırsatta gardımdaki o çatlaklardan içeriye girmeye çalışıyor ve lanet olsun ki başarıyor.

    Yalının büyük salonuna girdiğimde denize bakan camların önündeki masanın üzeri krallara yakışır bir kahvaltıyla bezenmişti. Olcay teyze, masanın üstündeki tabakları düzeltirken Mavi de ahşap oymalı sandalyelerden birinin üstüne çıkmış kendince masayı düzeltiyordu beni görmesi de tam bu ana denk gelmişti. 'Beereeğğn.'

Pijamaları ve dağınık saçlarıyla bana bakan Mavi'ye ardından Olcay teyzeye gülümsedim. 'Günaydın.'

'Günaydın kızım.' Benimkinden çok daha ayık bir gülümsemeyle karşılık verdi. Ogeday'ın ve Tevfik amcanın yanında Olcay teyze kısa kalsa da bana nazaran daha uzun bir kadındı. Genetik yönden bakacak olursak Mavi'nin Ceyda ve Ogeday'ın uzun boylarına çekecek olmasına seviniyordum, en azından kızım benim gibi un çuvalı gibi oradan oraya savrulmazdı.

Olcay teyze, parmağındaki elmas yüzüğü ve hep set taktığı kolyesi ve küpeleri olmasa oldukça normal bir kadındı. Ne çok bakımlıydı ne de paspal denecek kadar sıradan, daha çok... eski dönem öğretmenleri gibiydi. Kıyafetleri hep takımdı, etek ceket olmasa, pantolon ceketti, saçları hep dip boyası yapılmış şekilde ya toplu ya açıktı, yüzünde ise çok minimal bir makyaj ve hep aynı renk pastel renk ruj vardı.

Biraz sıkıcı diyebileceğim kadar aynıydı, Tevfik amca ise, Olcay teyzeden daha çok yansıtırdı maddi durumunu. Duruşu bile ben paramla ayakkabılarımı silsem o para bitmez diyecek kadar dik ve kendinden emindi. Buna rağmen hiçbir zaman görgüsüz ya da kaba değillerdi.

Ogeday ile ayrıldıktan sonra onların evinde ve dışarıda geçirdiğim sayısız zamanda bu iki insanın kimseye ne saygısızlık ne de kabalık ettiğine şahit oldum. Olduğu yeri sindirmiş olmak böyle bir şeydi herhalde.

Tevfik amca, Ogeday kadar uzun olsa da oldukça zayıf biriydi bu yüzden üç parçalı takım elbise giymeyi tercih ettiğini düşünüyorum biraz olsun kendine kalıplı bir hava katabilmek için. Ogeday'ın ve Mavi'nin gözlerinin aynısı olan ve şimdi yalının pencerelerinden bakarken Boğaz mavisi diyebileceğim maviliklerle baktı bana Olcay teyze.

'Rahat uyudun mu?'

Uyuyordum, ta ki oğlunuz gelene kadar.

Hah. Saçmalık. O geldikten sonra daha rahat uyuduğunu itiraf edelim mi kendimize?

Yoksa salağa yatmaya devam mı?

Ölene kadar salağa yatmaya devam.

Not edildi.

'Uyudum Olcay teyze. Sağ ol.'

'Babam neyde Beren?' Mavi'nin r'leri söyleyemezken bile adımı doğruyu söyleyebilme yeteneğine her defasında sırıtmadan edemiyorum.

Bir Gençlik HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin