Bölüm 42: KAPANAN KAPILAR

1.7K 159 314
                                    

Selamm😇😇

Bölümü heyecanla beklediğinizi biliyorum ama öncesinde birkaç bir şey söyleyeceğim.
Bu bölüm size kısa gelebilir (20k bölümlerden sonra) ama sonunda eski düzenimize dönüyoruz belki sizin için olmasa da bu benim için çok iyi bir şey hshshah

İkinci olarak Hakan için bir aksilik olmazsa CUMA günü Instagram'da(_byprongs) soru cevap açacağım sorularınızı oraya bekliyorum.

Bir geçiş bölümü niteliğinde olan bu bölüme sizi uğurluyor flashbacklerde çok sövmemenizi umut ediyorum👉🏾👈🏾

Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın🌍💚

İyi okumalar!!

"Gözümün gördüğü ile göğsümün bildiği bir değil."
___________________________________

🌍

Arabaya bindiğimizde Beren, konuşmayacağımı anladığında soru sormayı da kesmişti. Hakan'ın nerede olduğuna dair bir bilgim var sanıyorlardı, oysa benim şu an ne olup bittiğiyle ilgili bile hiçbir fikrim yoktu ki.

Ateş'lerde buluşmak üzere arabalara bindiğimiz andan beri susuyordum. Başımı camdan dışarı bakmak için çevirmeme engel olan tek şey saçlarımla oynayan Mavi'nin küçük dokunuşlarıydı. Sanki durgunluğumu hissetmiş gibi benle konuşmaya çalışmıyor öylece eline aldığı tutamlarla oynayıp oynayıp bırakıyordu. Başımı koltuğun sırt kısmına yaslayıp yana doğru yatarak ona döndüm, gözleri uyumakla uyumamak arasında kalmış gibiydi. Yolculuk kısaydı ama haber beklerken insana süre geçmiyordu, bu yüzden Mavi'nin kapalı göz kapaklarındaki kirpikleri titrediğini pembe dudaklarından çıkan her nefesi saymak dakikaları saymaktan daha kolaydı.

İstanbul'a geldiğimizde Ogeday benle Beren'i Ateş'lere bırakmıştı, kendileri de evlerine devam etti. Ateş'le Aslı da Buğra'ların arabada yola çıkmışlardı. Hakan'ın kullandığı bir arabada uyumanın başkasının kullandığı bir arabada uyumaktan daha kolay olduğunu bu yolculukta anlamıştım.

Zihnimi biraz durmaya en azından yolun geri kalanında uyumaya ikna ettikçe kafamda dönen soruların sesi yükseliyordu. Ayça kimdi? Hakan neden ona gitmişti ve Hakan'ın onun yanına gitmiş olması Ateş'i neden bu kadar endişelendiriyordu? Bir eski sevgili olduğunu anlamayacak kadar salak değildim, Hakan'ın aksine ben kadın erkek ilişkilerinde onun kadar tecrübeli değildim ama herkesin soru işaretli sesleriyle 'Ayça mı?' Demesinden bir şeyler anlıyordum ve Hakan'ın yanımdan kalkıp ona gitmiş olması canımı cenin gibi kıvrılıp herkesi görmezden gelmemi isteyecek kadar yakıyordu.

Ateş'in salonunda çaresizce hepsinin birilerinin arayıp haber almaya çalışmasını izliyordum. Hava kararmış Pazar akşamı sessizliği yollara hükmetmeye başlamıştı.

'Deliriceğim abi nerede olabilir bu çocuk?' Buğra'nın isyanını mutfaktan gelen Beren böldü

'Ogeday yarıştakileri de aramış, bugün kimse görmemiş Hakan'ı.'

Yarış? Ne yarışı?

Eve geldiğimizden beri o kadar yok gibiydim ki artık benim orada olduğumu unutmuş bile olabilirlerdi. 'Annesini mi arasak?' diye bir soru attı ortaya Simge. Bu öyle bir soruydu ki ölüm haberi gibi herkesi sessizliğe gömdü.

'Yok.' dedi en sonunda Ateş. 'O en son ihtimal. Hem biz bilmiyorsak o hiç bilmiyordur.'

'Eve gitmiştir belki arayıp öğrenelim.' Beren'in bu ihtimale tutunduğu belliydi.

O sırada bende bir ampul yandı. Hızlı hareketlerle kalkıp alt kattaki tuvalete gittim. Kapıyı arkamdan kapatıp Kadir'in telefonumdaki engelini 3 yıl sonra açtım. İkinci kez düşünmeden onu aradım. Telefon çalıyor ama açan olmuyordu. Kuruyan dudaklarımın kabuklarını dişlerimle çekiştiriyordum. Kadir'i bir kez daha böyle merakla aramam sanıyordum yanılmışım.

Bir Gençlik HikayesiWhere stories live. Discover now