Bölüm 44: DÜN, BUGÜN, YARIN

1.7K 150 245
                                    

Selamm😇😇

Bugün, ben daha kendi halinde bir yazarken burada biz bize takılıyorken tanıştığım bir okuyucumun sonradan da arkadaşım olan birinin doğum günü🎂🎈 İyi ki doğdunnnn naciyesahnede 🥳 Önce ben sonra da Ateş Oğlan senin doğum gününü kutluyoruzz, bu aralar bir mavi BMW görürsen bil ki doğum gününü kutlamaya geliyor 😎🧡

Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın🧡🩵

İyi okumalarr!!

"Ve ben senin gibi gülen biri tanımadım."

____________________________________

____________________________________

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

🛞

(Yaşlı Amca – Ve Ben)

Dünya'nın ne olduğunu hala çözemediğim kokusu arabanın içinde dolaşmak yerine gelip burnumun ucunda geziniyordu. Uyumam demişti ama Riva çıkışına yaklaşmadan uykunun sıcak koynunda düzenli nefes alışverişleri duyulmaya başlamıştı. Hız yapmaktan asla geri durmayan ben, ayağımın altındaki gaz pedalına belki de ilk kez basmaktan kaçınıyordum. Bu yüzden sabahın bu saatinde neredeyse boş olan yollara rağmen bir saati aşmıştı evine varışımız.

Dünya'nın evinin olduğu sokağa girdiğimde, tıpkı yollar gibi buranın da sakin olduğunu gördüm. Keko bitki örtüsü evine dağılmış olmalıydı. Arabayı park ettim, yolcu koltuğunda yatan bedene döndüğümde başı omzunun üstüne düşmüş, titreşen göz kapakları siyah gözlerini benden sakınıyorlardı.

'Dünya.' Onu uyandırmak istiyordum ama sesim birini uyandırmaktan ziyade uykuya davet etmesini ister gibi çıkıyordu. Onun koltuğuna yasladığım dirseğimden güç alarak parmağımın ucuyla pürüzsüz yanağına dokundum. Teninin yumuşaklığını hissetmek benim de neredeyse nefesimi kesecekti. Ona doğru döndükçe kokusu bir peri gibi beni çağırıyor burnumun ucunda adeta dans ediyordu.

'Dünya güzelim hadi kalk.'

Yüzünün ortasındaki dolgun dudakları uykunun gölgesinde beni duymuşçasına hafifçi kıvrıldı, gülüşünden aldığım cesaretten mi yoksa gülüşünün beni sarhoş etmesinden mi bilmeden elim daha cesur bir hareketle yanına orta parmağımı da alarak Dünya'nın yanağında gezintiye çıktı. 'Güzelim.' dedim tekrar dudaklarının daha kıvrılmasına sebep olmak istiyor belki de hiçbir zaman öznesi olmadığım cümlelerine en azından virgül olarak araya sızmaya çalışıyordum.

Cesaret bulaşıcıydı ve benim baş parmağım bir gerilla gibi dahil oldu oyuna. Kimse durduramıyor, kimse tutamıyordu. Hedef belliydi, Dünya'nın üste göre daha dolgunca duran vişne rengi alt dudağına gidiyordu. Ağzında bir savaş narası, elinde süngüsü, gözü karaydı. Heyecanının aksine narin bir kumaşa dokunur gibi dokunuyordu dudaklarına parmaklarım, birkaç saat önce onun dudaklarının arasına konan bir sigarayı düşünürken şimdi o dudaklara kendim dokunuyordum.

Bir Gençlik HikayesiOnde histórias criam vida. Descubra agora