Bölüm 8: DATÇA

2.6K 174 447
                                    

Selamm😇😇
Uzun konuşmamı bölüm sonuna saklıyorum. Çünkü bu bölümle ilgili üstüne konuşmak mecburidir🙈
Sadece bölümü ithaf etmek istediğim biri var. VIP okuyucularımdan, yorumlarına, fikirlerine son derece önem verdiğim, yer yer çıldırttığım ama bir o kadar da mutlu ettiğim -umarım- bikavanozmavilik doğum günün kutlu olsun🥳 1 yıllık arkadaşlığa 10 yıllık samimiyet sığdırmak herkese nasip olmaz ne mutlu ki biz bu konuda çok şanslıyız ✨ Senin bu hikaye ile bağın o kadar kuvvetli ki doğum günü kutlamasının denk geldiği bölüme bak🤣 Yeni yaşında bütün "maviler" seni bulsun iyi ki varsın💙

Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın 🔥🍊

İy okumalar!

________________

________________

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

🍊

'Bodrum'a gidiyorsun yani şimdi.' Ateş'le bir şeyler yedikten sonra ondan beni Ece'lere bırakmasını rica etmiştim. Gitmeden önce çocuklarla biraz vakit geçirmek istiyordum.

'Öyle. Biraz değişiklik olsun istiyorum.' Ece elindeki türk kahvesi fincanlarını orta sehpaya bırakırken ben Özgür'le oynuyordum.

'Nasılsın Aslı? Konuşamadık doğru düzgün.' Ablamın gözlerinden geçen endişeyi o gizlemeye çalışsa da gördüm. 'Sanki bana her şeyi anlatmıyormuşsun gibi geliyor. Her şeyi geçtim. Hiçbir şey anlatmıyorsun.' Ablalığın annelikle bir alakası olmalıydı ve ablalar anne olunca çok tehlikeli oluyorlardı.

Özgür'ün tombul yanaklarından öpüp onu Köpük'le oynaması için rahat bıraktım. 'İyi değilim.' Dedim dürüstçe.

'Aiden'dan ayrıldığına pişman mısın?'

'Hayır.' Cevabım oldukça çabuk oldu ve bunun sebebi panik değildi emin olmamdı. 'Bu ilişki... ben Berlin'den dönerken bitmeliydi. Onu buraya sürüklemek büyük hataydı.'

'Neden?'

Yerde oturduğum halıdan kalkmadan sehpaya yanaşıp, orta şekerli kahvemden bir yudum aldım. 'Aiden... Berlin'deki Aslı'ya aitti. Tek derdi okulu bitirmek olan, ordaki vaktini olabildiğince dolu dolu geçirmeye kafayı takmış Aslı'ya. İstanbuldaki Aslı'nın ise... özlediği başka şeyler, bulmaya çalıştığı başka cevaplar var.'

'Ne gibi cevaplar?'

Gülmeden edemedim. 'Bilmiyorum. Arıyorum işte.'

'Soru ne peki? Ya da sorular mı demeliyim.'

O an ablamın gözlerinin içine baktım çünkü sanki sorularımı da cevaplarımı da benden daha iyi biliyor gibiydi. 'Bir tanesi var mesala. En büyüğü. Böyle major bir problem olarak hayatımın ortasında duruyor. Fil gibi bir şey.'

'Neymiş o?'

'Ne yapacağım?' bu konuda beni anlayacak biri varsa o Ece miydi bilmiyorum, küçüklüğünden beri mimar olacağım ben diye tutturan oydu, annem onu da sanatın herhangi bir dalına yönelendirmeye çalışmış ama resimden başka her şeyde başarısız olduğunu görünce kararı yine Ece'ye bırakmıştı, o da ebeveynlerimizin izinden gitmeyi seçmişti.

Bir Gençlik HikayesiWhere stories live. Discover now