Bölüm 46: MEZARLIKLAR VE NERGİS ÇİÇEKLERİ

1.8K 166 322
                                    

Selamm😇😇

Sevgililer gününde umuyorum kalbinizi yumuşacık edecek bu bölümü beğenirsiniz🙏🏽 Bence bugüne yarışır bir bölüm oldu🥰🫠

Kurgusal bir karaktere bağlanıp aşık olanlar da vardır, onların da sevgililer günü kutlu olsun♥️

Yorum yapmayı ve yıldıza basmayı unutmayın🧡

İyi okumalar!!

"Bir çağa yangını bu bütün dünya günahkar."

_________________________________

🧚🏻‍♀️

Dünya ve Hakan masaya dönmeden önce biz yeterince Ateş'i sorguya çektiğimiz için bu iki kalın kafalının arasının düzeldiğini öğrenmiştik. Sorguya çekmeden kastım da Ateş'i naptınız diye didikleyip didikleyip karşılığında 'Hallettik yaa.' gibi ağzını yaya verdiği bir cevap almamızdı.

Döver misin? Sabaha mı bırakırsın şimdi?

Hakan'ın Ateş gibi yanımıza gelmeyip Dünya'nın peşinden gittiğini görünce kızlarla aramızda bir bakışma geçti, bu konunun Dünya'yı gerdiğini ve hem bizden hem Hakan'dan kendini geri çekmesine neden olduğunu fark ettiğimizden beri çok dillendirmiyorduk. Aralarındaki her ne ise kendileri çözecekti ve eğer Hakan, Dünya'yı üzerse elimizden çekeceği vardı.

Hakan için Dünya'nın farklı olduğunu anlamak zor değildi ama erkek nesli ile olan tecrübelerim ve arkadaşım adı altında beyin hücresinden yoksun iki homo sapiensten biri olan Hakan'ın Dünya'nın kalbini kırıp kırmayacağına güvenemiyordum. Bir de Hakan'ın kendi annesi tarafından kırılmış kalbine Dünya'nın ne kadar hassas davranacağını ya da şöyle söyleyim ne kadar hassas davranması gerektiğini bildiğinden emin olamıyordum. Bu yüzden müdahale etmiyor ama birbirlerini üzmemeleri için de kendimi geri çekemiyordum. Simge, bu konuda Aslı ve benimle çok dalga geçiyordu. Çünkü Aslı bir anne aslan gibi Dünya'yı korumaya çalışırken benim elim bir yandan da Hakan'ın üstüdeydi. Üstünde olmak zorundaydı, bu gamzeli yaramaza karşı başka bir koruma duygusu yeşermişti içimde yıllar önce ve ben ondan beri Hakan'a bir abla gibi yaklaşmaktan alamıyordum kendimi.

Ogeday ve ben şimdi masanın ortasında otururken onlar kenarda oturuyorlardı. Az öncekine göre daha mesafeli gibilerdi vücut dilleri birbirlerine bakışlarında, gülüşlerinde ise az önce olmayan bir sıcaklık vardı. Hakan ne yapıyordu nasıl yapıyordu bilmiyorum ama her zaman sert görmeye alıştığımız Dünya'nın yüzüne bir gülümseme kondurmayı başarıyordu. Küçük aslancık büyüyor muydu?

Hakanlardan gözlerimi ayırınca Ogeday'ın Buğra ile ettiği sohbete kaydım. Buna hala şaşırıyor da olsam galiba iyi anlaşıyorlardı. Hatta arada Hakan ve Ateş de onların sohbetine dahil oluyordu. Aman Allah'ım alfa erkekliğinizin incileri dökülmesin, birbirinize iyi davranıyorsunuz diye onlara takılmak istesem de hala ters tepeceğinden korktuğum için normalmiş gibi yapıyordum. Tabi canım biz her zaman bir hafta içi akşamı arkadaşlarım ve sevgilimle bir barda bir şeyler içerdik. Yıllar önce birbirlerinin boğazına yapışıp az daha ölümüne sebep olmamışlar gibi aynı sepetten patates yiyorduk. Bu bizim normalimizdi sanki. Normalimiz olmasını isterdim, buna alışabilirdim.

Ogeday ve Hakan'ın masadaki telefonlarının aynı anda ekranların ışığı yanıp titreyince hepimizin sohbeti bir anda kesildi.

'Hayırdır aynı banka mı?' diye takıldı Buğra.

İkilinin arasında kısa bir bakışma geçtikten sonra telefonları ellerine aldılar. Ne geldiğine bakmama gerek yoktu yarışlarla ilgili olduğunu tahmin edebiliyordum.

Bir Gençlik HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin