Bölüm 2*9 HASTANE 2 ÖLÜLER DİRİLİYOR

1.2K 133 15
                                    

Uzun zamandır tatmadığı bu duygu sıcacık suyun susuzluktan solmuş tenine yumuşak dokunuşundan başka birşey değildi. Pis kanın delikten akıp gitmesini izlemek ise uzun zamandır gördüğü en güzel şeydi. Bu kısa süreli rahatlamanın ardından üstünü kurulanıp oldukça tanıdık gelen temiz kıyafetleri üstüne giyip banyodan çıktı. Kapıda onu hiç beklemediği bir kişi karşıladı. Anestezi bölümünden arkadaşı Selin. Seda artık gözlerine inanmakta zorluk çekiyordu. Nasıl oluyorduda hepsi bir araya gelebilmişti. Kendileri daha 5 kişiyi bir arada tutamazken...

Hemen Selin in boynuna sarılıp hüngür hüngür ağlamaya başladı. Bunlar hem mutlu hemde hüzünlü gözyaşlarıydı.

Kısa süreli hasret gidermenin ardından beraber salona geçtiler. Salona geldiklerindeyse yaşayabileceği en büyük şoku daha yeni yaşıyordu.
Neredeyse tüm sınıf arkadaşları buradaydı. Selin, Turgut, Canberk, İsmail, Eda, Başak, Sinem, Merve. Hepsi bir arada kalmayı başarmışlardı. Az önce ağlamasına rağmen daha fazla dayanamayıp yeniden ağlamaya başladı ve sırayla hepsine sarıldı. Mutluluktan ne yapacağını bilmiyordu.

Yeterince hasret giderdikten sonra sıra gelmişti şimdiye kadar yaşanan herşeyi konuşmaya. İlk Seda başından geçen herşeyi tek tek anlattı: Otobüs kazası, ilçede yaşananlar, otoyol, Burak'ın ölümü, isyanlar, Emir'in vurulması, Aslı ile tanışması, okula girişleri...

Sedayı dinlerken hepsinin gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Bu kadar kısa sürede bu kadar çok olay, hayatta kaldıkları için çok şanslılardı.

Seda dan sonra sözü Sinem aldı. Sedanın ki kadar çok olmasada Sinemin de anlatacak oldukça ilginç şeyleri vardı.

Sinem anlatıyor:

Herşeyin başladığı gün acilde nöbetçiydim. Herşey herzamanki gibi sakin gidiyordu. Ancak sabaha karşı havanın bir anda bozduğunu gördüm. Dışarı çıkıp bakmak istedim ama yemedi işte. Bu sırada dışarda intern Mehmet vardı. Sigara molası vermek için çıkmıştı. Hava bozduktan bir iki dakika sonra fazla dayanamayıp içeriye girdi. Geldiğinde nefes almakta zorlanıyordu. Hemen nefes açıcı ilaç verip dinlenmesi için odasına gönderdik. Bir kaç saat sonra odasında ölü bulunduğunu duydum. Herkes şok olmuştu. Durdukyere neden ölmüştüki. Aramızda bunu tartışırken beklemediğimiz bir zamanda hastaneye insan akını başladı. Sürekli birileri geliyordu. Acil daha önce böylesine kalabalık bir sabah geçirmemiştir herhalde.
Herkesin şikayetide aynıydı hemen hemen. İnsanlar nefes alamıyordu. Bazılarının ise ek olarak başı dönüyor yada kusuyorlardı. Kimisi ise direk kan kusuyordu. Ancak bu belirtilere koyulacak herhangi bir teşhis olmadığından çok ağır olmayanlara nefes açıcı ilaç verip gönderiyorduk.
Tüm gün böyle geçmişti. Ek olarak bizim nöbetleride süresiz uzatmışlardı. Akşam saatlerinde ise nefes darlığına ek olarak kalp krizleride gelmeye başladı. Bunlardan bazıları sabah gönderdiğimiz hastalardı. Birçok hastanın kalbi geldiğinde çoktan durmuştu. Bu saatten sonra ölüm vakaları %400 arttı. Artık önümüze sadece ölüler geliyordu. Hayatımda yaşadığım en kötü gündü açık ara. Ancak dahada kötüleşeceğini düşünmemiştim. Gelen insanları artık gönderemiyorduk. Ya ölüyorlar yada komaya giriyorlardı. Ki kalp krizinden sonra komaya girilmez. Bu karşılaştığımız şey her ne ise henüz ismi konulmamıştı ve ne yapacağımızı bilmiyorduk.
Ertesi sabah tüm hastanenin karantina altına alındığını öğrendik. Ne yeni hasta kabul ediliyor ne de içerdeki hastaların dışarı çıkmasına izin veriliyordu. Bende içerde yoğun bakım ünitesinde sıkışıp kalmıştım.

Hastane karantinaya alındıktan kısa süre sonra morgdan silah sesleri gelmeye başladı. Arka arkaya 5,6 atıştan sonra sesler kesildi. Hemen ardından bir hemşire morg tarafından koşarak acile geldi. Ağlıyor ve titriyordu. Derin bir nefes alıp sesini yükselterek morgun karıştığını ve öldüğü sanılan insanların yeniden uyandığını söyledi. Duyduklarıma inanamamıştım. Ölüler nasıl geri uyanabilirdiki? Peki silah sesleri? Bunların sebebini daha sonra öğrendim.

Ölülerinin yeniden uyandığını duyan hasta yakınları morga inmek için hareketlendiler. Ancak doktorlar ve güvenlik görevlileri buna izin vermediler. Hasta yakınları morga gitmekte ısrarcı olunca hastane başhekimi olaya el attı.
Başhekim bir grup doktor ve onlara yardımcı olacak öğrenci görevlendirilip morga gönderilmesini söyledi. Bende görevlendirilenler arasındaydım. Nasıl korkuyorum ama! ellerim ve bacaklarım titremeye başlamıştı. Karnıma da bir sancı saplanmıştıki anlatamam. Morga yaklaştığımız da silahlar yeniden ateşelendi. Hemen olduğumuz yere çöküp silahların susmasını bekledik. Silahlar sustuktan sonra morga gittiğimizde ise......

Sinem derin bir nefes alıp bir bardak su içtikten sonra anlatmaya devam etti;

Heryer de vurulmuş insanlar vardı. Çürümüş iç organların kokusu etrafı kaplamıştı. Güvenlik görevlilerinden ve morg çalışanlarından bir kaçıda hayatını kaybetmişti. Ne yapacağımızı iyice şaşırmıştık. Uyandığı söylenen ölüler ortada yoktu. Herkes de ölmüştü. Başımızdaki doktor ölülerin arasına girip yaşam belirtisi varmı yokmu kontrol etmeye başladı. Ardından bizde tek tek nabızlarını kontrol etmeye başladık. Güvenlik görevlilerinden birinin hala nabzı vardı. Hemen bir sedye isteyip güvenlik görevlisini acile gönderdik. Doktor benimde yanında gitmemi istedi. Acile gittiğimde güvenlik görevlisinin kriz geçirdiğini gördüm. Sara krizine benzer titremeler ve kasılmalar yaşıyordu. Tutup sakinleştirmek istiyordum ama ellerim bi türlü kıpırdayamıyordu. Hissizleşmişlerdi artık. Ben onu boş boş izlerken kriz bir anda geçti. Saniyeler içinde kaskatı kesildi. Gözü de açık kalmıştı. Artık emin olmuştum öldüğüne. Tam elimi şah damarına atıp nabzını kontrol edecekken ağzından ve kulağından kan gelmeye başladığını gördüm.....

Sinem daha fazla anlatmaya dayanamadı ve hava almak için balkona çıktı.

Seda duyduklarına inanmamıştı. Ölülerin yeniden dirilmesi çok saçma geliyordu. Kıyamet koptu da haberlerimi yoktu. Ne zaman cehenneme gideceklerdi? Sinemi biraz rahat bıraktıktan sonra yanına gidip özür diledi.
"Sana bunları anlattırmamalıydım özür dilerim" Sinem sorun olmadığını belirtip Sedaya kısa bir süre sarıldıktan sonra içeri geçtiler.

Sinemin bunları anlatırken bıraktığı yerden sonrasında güvenlik görevlisinin nasıl dönüştüğü ve Sinemin en yakın arkadaşının nasıl öldüğü ve yeniden dirilip dönüştüğü geliyordu. Sinem hastanede bulunduğu süre içerinde birçok tanıdığının ölüp dirilmesine tanık olmuştu. Bir çok kişi Sinemin yaşadıklarını yaşasa büyük olasılıkla hayatına son vermek gibi bir şeye başvururdu, ancak Sinem ölüm yerine yaşamayı seçip salgından sonra hayatta kalanlara yardım etmeyi tercih etmişti. Daha sonra da hastane hala karantinadayken öğretmeni tarafından birkaç stajyer öğrenciyle birlikte gizlice hastaneden çıkarılıp Görükleye orda kurulan sağlık çadırına gönderildi.

Sinem Görükleye geçtikten iki gün sonra hastanede bulunan çoluk çocuk, doktor, yaşlı, genç, hasta, hasta yakını ve Sinemi Görükleye gönderen öğretmeni dahil  herkes salgını kontrol altına alma ve hastaneyi temizleme gerekçesiyle kurşuna dizilerek öldürüldü ve cesetleri yakılarak imha edildi..........


Artık vote ve yorum gelmez oldu lütfen düşüncelerinizi belirtin ona göre devam edebilirim

ÖLÜ DÜNYA: BAŞLANGIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin