Bölüm 3*3 HERŞEY SIRAYLA

813 53 9
                                    

" Allahım o da neydi öyle?"
Emir az önce yaşadıklarının şokunu hala atamamıştı üstünden. Soğuk soğuk terler dökmeye devam ediyordu.
"Bize niye saldırdı o? Yanlış bişey mi
dedim? "

" Emir neden anlamıyorsun, o insan değildi, onun gibi hastalar artık insan değil.."

"Bunun mantıklı bi açıklaması olmalı ama, nasıl bu hale geldi bu insanlar? "

" Ne bileyim ben, ölünce böyle olmuşlar işte... "

Kısa bir süre daha koştuktan sonra nefes alabilecekleri güvenli bir yere geldi Emir ve Melis. Duvar kenarına oturup dinlenmeye başladılar. Ancak Emir karnında tekrar ağrılar hissetmeye başlamıştı koşarken. Kontrol etmek için baktığında tekrar kanama başladığını gördü.

"Sıçim senin kanamana, iki adım atıyoz kanıyor. Ne biçim yara! "
Melis sinirli bir şekilde söyleniyordu kendi kendine.

" Kusura bakma aşkım , bir daha seni korurken vurulmamaya dikkat ederim. Tövbe tövbeee! "

" Her neyse, geceyi geçirebileceğimiz güzel biyer bulalımda bakayım senin şu kanamana. "

Bir süre etraftaki siteleri dolşatıktan sonra güvende olacağını düşündükleri bir dairede geceyi geçirmeye karar verdiler. Kapı ve pencereleri kapattıktan sonra Melis Emir'in kanamasına müdahale etmeye başladı. Kısa süre içinde kanamayı durdurup tekrar kanamasını önlemek için evden bulduğu tişörtü tampon olarak kullandı ve İkiside dinlenmek için bir süre uyumaya karar verdiler.

Uzunca bir süre uyuduktan sonra ertesi sabah Emir çevrede ne olup bittiğine bakmak için balkona çıktı. Ancak balkona çıkınca karşılaştığı manzara pek iç açıcı değildi. Bildikleri spor parkı kan parkına dönmüştü. Koşarken çok dikkat etmemişdi ama geldikleri yolun kan gölü olduğunu gördü. Etraftada ki ölü insan bedenleri de kan gölleri içinde dans ediyordu adeta. Bunlardan birinin tanıdıkları bir insan olmaması için deli gibi dua etmeye başladı. Bu sırada Melis'de uyanıp Emir'in yanına balkona çıktı. O da balkonun güzel manzarası karşısında baya etkilenmişti. Tüm park en sevdiği renk kan kırmızısıydı...

"Aşkım yiyecek birşeyler bulmamız lazım. İki gündür ağzıma tek lokma koymadım, ölmek üzereyim. "

" Bende aşkım, evde birşey olup olmadığına bakalım en iyisi. "

Ev bekledikleri yiyecek bakımından oldukça fakirdi. Ekmek kırıntısı dahi yoktu. Emir'in aklına yolda gelirken dikkatini çeken bakkal gelmişti. Hemen yandaki sitenin arasındaydı. Ancak Melis oraya gitmenin tehlikeli olduğunu düşünüyordu. Hele Emir ile gitmenin daha da tehlikeli olduğunu düşünüyordu.

"Aşkım az bişey bana güvensen? "

" Bugün gördüklerimden sonra mı?
Hiç sanmıyorum. "

" Bak sana söz veriyom, onlardan birini görürsem bu sefer dikkatli olacağım. Sohbet etmemeye çalışcam. "

Melis ikna olmak istemiyordu. Ancak başka şansı yoktu. Kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra kabul etti. Yanlarına bir kaç bıçak ve sopa aldıktan sonra binadan çıkıp bakkala yöneldiler. Bakkal yolu şanslarına bomboştu. Emir için sohbet edecek ölü yoktu neyseki.

Kısa sürede bakkala varıp içeri daldılar. Ancak bakkal bekledikleri gibi değildi. Birçok rafı boşaltılmış geriye çok az yiyecek kalmıştı. Hatta bazıları ileri gidip bakkalın kasasındaki paraları bile çalmıştı. Çalanın ne işine yarayacaktı acaba.

Emir kapıya geçip nöbet tutmaya başladı. Melis ise içerde işlerine yarayabilecek ne varsa toplamaya başladı. Ne varki oldukça sessiz olan sokak bir kızın çığlıklarıyla hareketlenmeye başladı. Emir kızın çığkıklarının nerden geldiğini merak edip bakmaya çıkacaktı ki kız bir anda önüne fırlayıverdi. Neye uğradığını şaşıran Emir dengesini kaybedip sırt üstü yuvarlanıverdi.
Bu sırada Emir'i gören kızda heyecanla dengesini kaybedip kan göllerinden birine düştü. Emir kendini toparlayıp tam yardıma gidecekken birkaç metre ilerisindeki kalabalık dikkatini çekti. Onlarca ölü hastalıklı beden kızın üstüne doğru salya akıtarak geliyordu. Melis hemen Emir'e el atıp onu bakkala soktu. Bakkalın kapısını kapatıp önünede bir dolap yığdı. Ancak bu sefer kız tek başına kalmıştı dışarda. Emir hemen cama yapışıp kıza olan biteni izlemeye başladı. İçindende kız için kurtulsun diye sürekli dua ediyordu.

Ancak duaları kabul olmamış olsa gerek kız ölülerden kaçamadı ve onlarca ölünün altında kaldı. Daha önce hiç insan görmemiş gibi kıza yumulan ölüler bir kolundan bir bacağından parça parça ısırmaya başladılar. Kızın hırçın çığlıkları eşliğinde göğüs kafesini dakikalar içinde paramparça ettiler. Bir süre sonra kızın çığlıkları kesildi. Geriye sadece parçalanmış bedeni ve bir kaç kemik parçası kalmıştı. Emir gördükleri karşısında donakalmıştı. Ölü insanların neler yapabileceğine ilk defa kendi gözleri ile şahid olmuştu. Yaşadığı şoku dakikalar boyunca üzerinden atamadı. Bir süre sonrada daha fazla dayanamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.....

...
..
.

"Peki sen bu zamana kadar nasıl hayatta kaldın? "

" Nasıl anlatsam bilmiyorum. Olayların başladığı gün ambulans sesleriyle güne başladım. Akşama kadar süren aralıksız ambulans sesleri. O gün yolunda olmayan birşeyler olduğunu öğle haberlerini izledikten sonra anladım. Tüm ülke birbirine girmişti nerdeyse. Yolların kapandığını ve toplu intihar olduğunu düşündüğüm ancak sonradan virüs olduğunu anladığım şeyler birbirini izledi. Daha fazla burda kalamayacağımı anladıktan sonra ilk otobüsle gitmeye karar verdim ailemin yanına, ancak tüm otobüsler doluydu ve bir çoğuda iptal edilmişti. Artık burdan ayrılmanın bir yolu olmadığını anlamıştım. Hemen bir markete gidip ne kadar param varsa yiyecek alıp stoklamaya başladım. Birkaç gün boyunca da evden hiç çıkmadım. Sadece arada dua edip namaz kılmak için camiye gittim. Bir süre sonra artık camiyede gidemez oldum. Sokağa çıkma yasağı ve isyanlar falan derken hep içerdeydim. Sürekli camdan sokakta olup bitenleri izledim. İnsanların hayvan gibi birbirine saldırışına, yağmalara, birbirlerini parçalamalarına şahid oldum. Siren seslerinin tüm Görükle de çaldığı gün asıl olaylar başladı. Daha önce görmediğim daha doğrusu gördüğüm ancak normal insan sandığım yaratıklar çoğalmaya başladı. Sayıları o kadar çoktu ki insanı yakaladılarmı kemik dahi bırakmadan ortadan kaldırıyorlardı. Onları gördükten sonra bir daha asla sokağa çıkmadım. Ta ki sizi ve sizden önceki arkadaşlarınızı görene kadar. O cani heriflerin size yaptıklarını görünce yardım etmemek imkansızdı..."

Seda Ferit'in anlattıklarını ağzı açık dinliyordu. Gözleri fal taşı gibi açıktı.

"Çok şanslı birisin. Biz bir arkadaşımızı kaybettik olaylar sırasında. Hemde hasta değildi, polis tarafından vurularak öldürüldü. "
Seda bunu söyledikten sonra tekrar hüzünlenmişti. Aklına Burak geldikçe gözlerinden akan yaşları tutması imkansızdı.

Seda ağlaya dursun eczanenin önünde bir hareketlilik yaşanmaya başladı. Ferit bunu farkeder farketmez Sedayı kolundan tutup arka taraftaki nöbetçi eczacı odasına götürdü ve bir dolabın arkasına saklandılar.
Kısa sürede hareketliliğin sebebi ortaya çıktı, iki kişi ilaç bulmak için eczaneyi ziyarete gelmişti. Ferit ve Seda olabildiğince sessiz bir şekilde onların gitmesini beklemeye başladılar.

Ancak adamların gitmeye niyeti yoktu. Alınabilecek ne kadar ilaç varsa toplamaya çalışıyorlardı. Daha Ferit ve Seda ihtiyaçları olan ilaçları almadan. Adamlardan biri raflardaki tüm ilaçları bitirdikten sonra diğer odada daha fazla ilaç var mı diye bakmaya gitti....

ÖLÜ DÜNYA: BAŞLANGIÇWhere stories live. Discover now