5*5 YOLA HAZIRLIK 3 (KUSMUK)

369 31 0
                                    

"Heeey heyyyy öyle aval aval bakacağına al şunları üzerimden... Atıştırmalık niyetine ölmek istemiyorum burda.."
Ferit iki ölünün altında kendi kendine debelenirken Murat üzerlerine gelen sürüye takılı kalmıştı. Nerden baksa 100 ila 200 arasında ölü vardı. Hepsi ağızlarını yayarak varolan tüm hızlarıyla alarm sesinin geldiği markete, dolayısıyla Murat ve Ferit'in üzerlerine geliyorlardı.

Bir süre hassiktirr diye diye sürüyü izleyen Murat, Ferit yardım isteyince sürüye bakmayı bırakıp Ferit'e yardıma gitti. Üstündeki iki ölüyü kaldırıp ikisinin de başını ayağıyla ezdi.

Üzerinde ki ölülerden kurtulduktan sonra Ferit hemen ayağa kalkıp Murat'ın neye baktığını görmek isteyince yaklaşmakta olan dev sürüyü o da gördü. Gözleri faltaşı gibi açılmış bir şekilde Murat'ın gömleğini çekiştirmeye başladı. "Bu ne lan böyle?" "Hemen gitmemiz lazım burdan.. Hadi.." Hemen ikisi de arabaya yönelip koşmaya başladılar. Ancak daha 10 metre ilerleyemeden diğer bir tehlike göründü...
Diğer sokaklardan da alarm sesini duyan gelmişti. Yani ipini koparan geliyordu. "Hassiktirr... Hassiktirr.. Hassikit...


Arabalarına giden yoldan da en az 15 ölü geliyordu. Üst sokaktan ise 50 ye yakın ölü yaklaşmaktaydı.
"Allahım ne yaptık biz sana niye 2 3 değil de 20 30?"

Büyük sürü ile aralarında 20 metre kala Murat hızlı düşünüp aşağıdan gitmeye karar verdi. 100 ölü yerine 20 tanesini haklamak daha kolaydı tabiki. Hem arabaları da o taraftaydı zaten. Ferit te ona uyup beyzbol sopasını hazır vaziyette tutup peşinden gitti. Biri raketle diğeri sopayla ölülerin kafasını teker teker parçalamaya başladılar. İlk yürüyen ceset Murat'ın raketinin dipçiğinin gözüne girmesiyle kafasının arkasından beyin sıvısının fışkırması bir oldu. İkinci ölüyü ise Ferit beyzbol sopası ile kafasını ikiye ayırarak hakladı.
Şlap şlup.... Bir tanesinin kafası raketin tek darbesi ile havaya uçuştu. Ferit artık artistliği başlamış, bir MLB liginde oynuyormuş gibi önüne gelenin kafasını topa vurup sahanın en uzağına göndermeye çalışıyormuş gibi indiriyordu. Sırayla varolan tüm nefretlerini kusarcasına 20ye yakın ölüyü kısa sürede hakladılar. Ferit son ölüsünden sonra beyzbol maçında her sayı atışından sonra çalan müziği ağzıyla çalmaya çalıştı. Artık Murat'ın raketinin fileleri ölülerin kafasına vurmaktan beyin parçaları ile dolmuş file arasında ki boşluklar kapanmıştı. Ferit'in sopası ise renk değiştirip çürümüş kan rengine bürünmüştü. Aynı şekilde Murat ve Ferit'te sıçrayan kanlar yüzünden bir seri katil görünümüne kavuşmuşlardı. Kolları artık kandan dolayı görükmüyordu.

Küçük sürüyü hakladıktan sonra eve dönme vakti gelmişti. Bu iki marketten de hayır yoktu. Ferit direksiyona Murat yan koltuğa oturup yola koyuldular.

"Bi delilik yapalım mı? Ne dersin?" dedi Ferit.
"Ne deliliği? Ne yapacağız?"..........

Kısa bir süre sonra....
Üç beş yedi on onbeş yirmi otuz.....
"Huuhujhujuuuu" Ferit acayip keyifli bir şekilde zombi denizinde sörf yapıyordu. Bir seferde en az 5 ölüye çarpıyor kimi camdan sekip arka tarafa uçarken küçük çocuk zombiler ise tekerlek ile çamurluklar arasında kalarak kıyma makinesine atılmış et gibi parçalanıyordu. Ön cam artık kan ve irin yüzünden tamamen kapanmıştı. Silecekler zar zor bir kısmını temizleyebiliyordu. Arabanın ızgarası ile çoktan beden parçaları ile dolmuş artık soğutma işlemi yapamıyordı. Bir süre sonra silecekler artık tamamen çalışmaz oldu ve cam da çatlamaya başladı . Kimi ölüler henüz çürümeye başlamamıştı ve bunlar cama her çarptığında cam daha çok çatlıyordu.

"Senin a...a koyayım ben!!! Öldürcen lan bizi i...eee.."

Camın kırılıp ölülerin içeri girmesine az kalmıştı ki daha fazla dayanamayan Murat yeter artık deyip el frenini bir anda çekiverdi. Ancak el frenini çekmek beklediği sonucu veremedi. Tekerler zombi kanına ve vücut yağına bulandığı için yere tutunamıyordu artık. Araç yalpalamaya başladı. Ferit aracın kontrolünü kaybedince savrulmaya başladılar yolda. Yol yokuş aşağı olduğu için yavaşlamak bi yana gittikçe hızları artıyordu. İkiside hemen başlarını eğip çarpışma için beklemeye başladılar.

Kısa süre içinde Atatürk caddesine kaya kaya gelen araç caddeden geçen başka bir araca çarparak 2 takla attıktan sonra durabildi....
.
..
...
"Nereye geldim ben a....a koyim?"
Yağız araba bulacam diye uzun süredir boş boş dolanıyordu çevrede. Arada karşısına çıkan tek tük ölüyü de haklamayı ihmal etmiyordu. Şanslı ki kalabalık bir sürüye denk gelmedi. Ya da kötü insanlara.

Artık umudunu kesip dönmeye karar vermişti ki içinde bulunduğu sitenin üst katlarından sesler gelmeye başladı. Bir bağrış sesleri duyuyordu sanki. Yapmaması gerektiğini bildiği halde merak duygusuna yenik düşüp bağrışların geldiği yere yöneldi. 3 kat yukarı çıkıp seslerin artmasını takip ederek aradığı daireyi buldu.

Hemen kapıyı yumruklayarak yardıma geldiğini söylemeye başladı. Ancak çığlık sesleri kesilmiyor kapıyı açanda olmuyordu. Daha fazla dayanamayıp omzuna kuvvet kapıya tosladı. İlkinde başarısız ikincisinde başarılı olarak içeriye attı kendini.

Dikkatini çeken ilk şey ağır bir ölü kokusu oldu. Evin hemen hemen heryerine yayılmıştı. Burnunu kapayıp çığlık seslerinin geldiği odayı bulup dalıverdi içeriye. İçeri girer girmez karşına ilk çıkan iri cüsseli ölü bir beden oldu. Bu 50 60 yaşlarında tombul bir erkekti. Üzerinde pezevenk gömleği sayılabilecek ciks bir gömlek vardı ve bir kısmı parçalanmıştı. Gömleğin yaka kısmı ise kanlanmıştı. Dikkatli bakınca o kanın adamın boğazına saplanan bıçaktan geldiği belli oluyordu.
Ölü adam Yağız'ı görür görmez hemen üzerine atlayıp altına alıverdi. Cılız bedeniyle altında ezilen Yağız bir eliyle adamın pas rengi dişlerini burnundan uzak tutmaya çalışırken diğer eliyle de belindeki silaha uzanmaya çalışıyordu. Ancak sırt üstü düştüğü için ve adam oldukça ağır olduğu için silaha bir türlü erişemiyordu. Silah kendi altında sıkışıp kalmıştı.

"Hey çığlık atan bana yardım et de şunu kaldırayım üzerimden..hey hey!!!"
Az önce bağıran kişi saklandığı bez dolaptan çıkıp Yağız'ın üzerindeki adama odanın köşesindeki küçük bir sehpa ile vurmaya başladı. Kafasına kafasına vurarak yavaştan kafasının arkasında delik açmaya başladı. Gittikçe artan sinirle sehpayı kafaya indire indire yaşlı ölünün kafası parçalanıyordu artık. Tabi parçalanan kafadan çıkan kan irin her türlü sıvı Yağız'ın yüzüne yüzüne akıyordu.

"Dur..... Ögghhh! Du napıyor sun?"
Yağız konuşmaya çalışırken adamın kafasından akan kanın bir kısmı Yağız'ın ağzına aktı. Yağız hemen ağzını kapattı ancak çoktan ağzının içi kan ve irinle dolmuştu.

Kısa bir süre sonra beyni dağılan adam Yağız'ın üzerinde son ölü canını da verdi. Yağız hemen üstünden ölüyü atıp ağzına giren tüm şeyi kusmaya başladı. O kadar iğrenç şeyler çıkıyordu ki ağzından onları gördükçe daha çok kusmaya başladı. Midesinde ne var ne yoksa çıkardı.

Ancak zombi kanı girmişti ağzına bir kere. Kusmak işe yarayacakmıydı emin değildi.......

ÖLÜ DÜNYA: BAŞLANGIÇWhere stories live. Discover now