5*4 YOLA HAZIRLIK 2 (MARKET)

384 28 14
                                    

Yağız arabayı almaya gittiği sırada Aslı ve Seda 4 kişi için en az 3 gün karınlarını tok tutmaya yetecek kadar yiyecek listesi hazırlamaya başladılar.
Bu daha önce Seda'nın arkadaşları ile dağlara kamp yapmaya gitmeden önce yaptığı alışveriş listesi gibi olacaktı. Üniversitenin dağcılık topluluğunda olduğu için ülkenin önde gelen sayılı dağlarına tırmanmıştı. Başta Uludağ olmak üzere Aladağlar, Erciyes Dağı gibi bir çok dağa tırmanmıştı. Ancak bunlardan ayrı olarak bir de 7 gün süren Kaçkarlar faaliyeti vardı. Şehre hiç inmeden 7 gün boyunca hayatta kalmak için yeterli gıdayı listelemişlerdi. Yani üç gün hayatta kalmak için liste yapmak Seda için çocuk oyuncağıydı.

Hemen listeyi gözünde canlandırıp alınması gereken başlıca şeyleri yeni listelerine yazdı. Bunların başında temiz içme suyu geliyordu. Kişi başı günde 1 litre olacak şekilde içme suyu bulmalılardı. Ardından hazırlanışı kolay ve çabuk yemekler oldukça önemliydi. Konserve barbunya, konserve yaprak sarması, süt mısırı, konserve bezelye... Ayrıca hazır noddle ve çorbalar eğer ocak varsa ziyafet yerine geçebilirdi. Ana öğün olarak kullanılacak bu yiyeceklerin yanına ara öğünlerde atıştırmalıklar yemek aramalarını ve enerji kayıplarını önlemek için gerekliydi. Başta bisküvi ve çukulatalar, meyve barları, kuruyemişler... Ancak bunlar içinde Seda için en önemlisi bebe bisküvisi idi. Bebe bisküvisi hastasıydı Seda. Her kampa giderken yanına en az 3 paket bebe bisküvisi alırdı. Şimdi bu 2 günlük yolculuk içinde bebe bisküvisini bir numaraya koymuştu.
.
..
...
Yağız arabayı almaya gittiğinde hiç beklemediği bir manzara ile karşılaştı. Arabayı bıraktıkları yerde yeller esiyor içindeki eşyaları ise başıboş bekliyordu. Yağız hemen kafasına iki defa vurup kendi kendine söylenmeye başladı. "Aptalız yaa. 3 gün boyunca niye arabaya bakmak gelmedi hiç aklımıza..."

Eli boş dönmek zorunda kalan Yağız etrafa bakınımca çok fazla zombi olmadığını farketti. Bu rahatlıktan yararlanıp belki bişeyler bulurum umuduyla etrafa şöyle bir bakınmaya karar verdi.
.
..
...
" Eğer liste hazırsa artık alışverişe çıkmanın vakti geldi bence." dedi Ferit. Alışverişe Murat ve Ferit gideceklerdi Yağız araba ile ilgilenirken. Üniversitenin başından beri Görükle'de yaşayan Ferit Görükle'nin her yerini köşe bucak biliyordu. En yakın marketten itibaren bakmaya başlayacaklardı.

" Liste hazırlamaları çok saçma değil mi? Listeye göre hareket etmeyeceğimizi bilmiyorlar mı?"

"Ne biliyim ya! Deliler hala eskisi gibi markete girip ihtiyacımızı alıp çıkacaz zannediyorlar herhalde. Halbuki yiyecek olarak ne var ne yok alıp çıkacaz hızlıca. Tabi yağmalanmamış bir market bulabilirsek."

Ferit söylediklerinde oldukça haklıydı. Yağmalanmamış market bulmaları neredeyse imkansızdı. Salgının başlarında polisin kontrolünde olsada Görükle'deki marketler, akıl hastanesindeki ölülerin serbest kalmasından sonra tüm mücadelelere rağmen terkedilmek zorunda kalınmıştı. Polis, asker Görükle'yi bırakıp üniversiteye çekilmişti. Bunu fırsat bilen insanlar ise zombilerin ayak altından çekilmesinden sonra marketleri yağmalamaya başlamışlardı.

Aslında hemen yakınlarında Trionun içinde Kipa vardı. Ancak orası Murat için bir mezarlık olduğundan Ferit oranın lafını açmadı. Murat'ı tekrar oraya götüremezdi.

İlk durakları evin hemen birkaç sokak üstündeki Seyhanlar ve onun karşısındaki Onur market oldu. Oldukça açık bir alanda oldukları için dikkat çekmeleri çok olası bir durumdu. Bu yüzden arabayı yakınına bırakıp ellerine silahlarını alıp çok ortaya çıkmadan dikkatlice ilk Seyhanlar markete yöneldiler. Marketin önü birkaç ölü tarafından mesken tutulmuştu. 2 si ayakta boş boş yere bakarak beklerken 1 i duvara yaslanıp hırıltılar içinde oturuyordu. Diğer üçü ise yolun ortasında başıboş bir şekilde yavaş adımlarla yürüyorlardı. Murat işte bu güzel oldu dedi. Kalabalık olmamaları çok iyi olmuştu. Hemen silahlarını cebe koyup ellerine sopalarını aldılar. Birinde beyzbol sopası diğerinde ise tenis raketi vardı.

Ölülere karşı silah yerine sopa kullanmak çok önceden gelmişti Ferit'in aklına. Çünkü biraz dikkat edince ölülerin normal insanlara göre daha yavaş hareket ettiğini ve silah falan kullanamadıklarını görmüştü. Çok kalabalık olmadıkları sürece hepsini tek tek sopa ile dövebilirlerdi.

Ferit elindeki beyzbol sopası ile en yakındaki ölüyü kafasına tek vuruşta hakladı. Kafası kopup uçmamıştı ama burnu içine çöküp çenesi kırılmış ve tüm dişleri yere boncuk gibi dökülmüştü. Ayakta ki diğer ölüyü ise Murat tenis raketinin kemik kısmı ile haklamıştı. "Vuhhu" Oldukça rahatlamıştı Murat. Tam üçüncü ölüyü Ferit haklayacakken Murat ani bir hamle ile sopa yerine ayağını kullanıp yerde oturan ölünün kafasını ezip parçaladı. En küçük beyin parçası kalmayana dek ayağını çekmedi. İçi foseptik çukuruna dönmüş  ölünün çürümeye yüz tutmuş kafası saniyeler içinde etrafa leş bir koku salarak sönen bir balon misali eridi gitti...

Hey diye tepki veren Ferit diğer üçü benim o zaman diyerek Murat'ı markete yollayıp ölülere yöneldi. Dikkatli bir şekilde içeri camdan içeri incelemeye başlayan Murat eğer yanılmıyorsa içerisi cennetten bir parça olmalıydı. Neredeyse hiç yapmalanmamıştı burası. Kimse girmemişti neredeyse. Bi heyecanla camı kırıp içeri girecekken camı kırmasıyla öten alarm sesi bir oldu. Kulakları acıtan alarm sesi yüzlerce metre çapından duyulabilecek kadar yüksekti. Öten sesle beraber olduğu yerde zıplayan Ferit biran dikkati dağılınca bundan faydalanan son iki ölü hemen Ferit'in üzerine çullanıverdi. Ne olduğunu anlayamadan iki ölünün altında kalınca elindeki sopayı düşüren Ferit Murat'tan yardım istedi. Ancak Murat ilerde gördüğü şeyler sonucu donakalmıştı...

Gizem'in kaybolduğu gün gibi kalabalık bir sürü yakınlarında dolaşıyormuş ve alarm seslerini duyunca üstlerine gelmeye başlamışlardı......
.
..
...
"Bakalım burda ne varmış?" Yağız arabayı bıraktıkları yerde bulamayınca yeni bir araba aramaya başlamıştı. Yakın çevrede bakınarak belki terkedilmiş bir araç vardır umuduyla dolaşıyordu. Ancak bulduğu arabalar ya çalışmaz durumdaydı ve  parçalanmıştı ya da salgından sonraki isyanlar sırasında yakılmıştı. Heryer de apartman olmasına rağmen otoparkları bomboştu. Terkedilmişti koca mahalle. Ancak Yağız'ın unuttuğu birşey vardı. O da buranın yerlisi olmadığıydı. İlk defa gelmiş olmasına rağmen sanki çevreyi biliyormuş gibi evden uzaklaşmak onun için hiç iyi değildi. Hem de böyle bir zamanda...

ŞARKILARI DİLEMEYİ İHMAL ETMEYİN.....

ÖLÜ DÜNYA: BAŞLANGIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin