Bölüm 3*2 EMİR VE ZOMBİ

879 69 7
                                    

Yanlarına alabilecekleri herşeyi almışlardı. Pek fazla birşey değildi ama terkedilen kamptan geriye ne kaldıysa işte. Emir iki ekmek bıçağı ve sağlamca bir sopa, Melis ise bir bıçak ve bulduğu boş şişelere doldurduğu biraz su almıştı yanına. Artık istemeye istemeyede olsa Görükle yoluna koyulmuşlardı...

Hastaneden üniversitenin Görükle kapısına 10 dakika gibi bir sürede vardılar. Kapı kapalıydı ve önüne barikat oluşturulmuştu. Kapının az ilerisinde de salına salına yürüyen bir kaç kişi vardı. Dikkatli bakılınca kıyafetlerinin yırtık pırtık olduğu ve kanamaları olduğu belliydi. Hastalıklı insan oldukları çok açık ortadaydı. Ancak kalabalık olmadıkları için pek tehlike arz etmiyorlardı. Kapıyı tırmanıp dikkatlice karşı tarafa geçtikten sonra hasta insanlardan biri onları farkedip üstlerine gelmeye başladı. Melis küçük bir panik yaşayıp tekrar kapıya tırmanmaya çalıştı.

"Sakin ol aşkım, bize bişey yapmaz, yardım istemeye geliyordur. "
Emir bunları söyledikten sonra Melis Emir'in olan bitenden haberi olmadığını yeni farketmişti. Salgın başladığından beri hiç hastalıklı insan görmemişti ve onların bir yamyam olduğundan haberi yoktu.

Hemen Emir'e olan biteni açıklamaya çalıştı ancak Emir inanmakta güçlük çekiyordu. Bu sırada ise hastalıklı insan gittikçe onlara yaklaşıyordu. Emir Melis'e inanmamakta ısrar edip onun korkudan böyle düşündüğünü sanıyordu.

"Merhabalar. İyi misiniz? Biz hasta değiliz. "
Melis Emir'in dediklerine inanamıyordu. Sevgilisi bir zombi ile konuşmaya çalışıyordu.

" Allahım neler yaşıyorum ben! "
Melis hem korkuyor ama bu durum karşısında ne yapacağını bilemiyordu.

" KIŞT KIŞT, UZAK DUR BİZDEN! "
Emir gördükleri karşısında dumura düşmüştü.

" Aşkım tavukmu kovuyorsun, o bir insan. "
Melis daha fazla dayanamayıp;

" Aşkım o bir insan değil, o hastalıklı, o bir yaratık, onu öldürmemiz lazım, anladınmııı?"

Emir gülsün mü korksun mu bilmiyordu. Ama hasta insan artık iki adım ötelerindeydi ve hırlama sesiyle ortamı iyice geriyordu. Emir son kez konuşmayı denemek üzereydi ki hasta insan Emir'in üstüne atlayıverdi. Hemen ağzını Emir'in yüzüne dayamaya başladı. Emir elleriyle boğazını tutup yüzünden uzak tutmaya çalışıyordu. Bu sırada Melis sularını koyduğu sırt çantasıyla hastalıklı adama vuruyor ancak hiç bir işe yaramadığını görüyordu.

"Aşkım bıçak. Bıçağını kullan. "

Melis hemen bıçağını çıkarıp kısa bir düşünmenin ardından bıçağı hastalıklının sırtına saplayıverdi. Sapladıktan sonra derin bir nefes alıp bıçağı sırtında bıraktı. Sonunda ondan kurtulduğunu sanıyordu. Gözlerine bir an beyaz perde inmişti. Ancak işe yaramadığını farketmesi uzun sürmedi. Bıçağı sırtından çıkarıp tekrar tekrar sokmaya devam etti. Ancak nafile. Hiç bir işe yaramıyordu. Bıçağı bırakıp bu sefer tekmelemeye başladı. Yandan yandan tekmelerle Emir'in üzerinden atmaya çalışıyordu hastalıklıyı. Bu sırada Emir hala yüzünün derdinde hastalıklının dişlerini burnundan uzak tutmaya çalışıyordu. Yüzü hastalıklının ağzından akan kan ve salya ile kaplanmıştı.

Melis in sert tekmeleri sonunda sonuç vermeye başladı. Emir inde gücüyle hastalıklı insan sonunda Emir'in üstünden atılmıştı. Emir hemen doğrulup yüzünü sildikten sonra el ele tutuşup ordan olabildiğince hızlı bir şekilde uzaklaştılar. Ilerdeki diğer hastalıklı insanlara çok  yaklaşmadan koşarak spor parkı yoluna girdiler....

...
..
.

"Tek başına mı yaşıyorsun burada? "

" Evet, bir süredir tekim. "

" Peki ailen yada arkadaşların, kimsen yokmu? "

" Malesef ailem çok uzakta olduğu için onlarla 3.günden itibaren iletişimi kaybettim. Arkadaşlarım ise salgından önceki gün dönmüşlerdi evlerine. Son aldığım habere göre bir tanesi varamamıştı evine. "

" Üzüldüm:(. Bizde tatile gidiyorduk bizde varamadık. Yolda otobüsümüz kaza yaptı. Bizde Görükleye geri dönmek zorunda kaldık. "

Seda şimdiden Ferit'i sorguya çekmeye başlamıştı. Ama içinden onun iyi insanlardan olduğunu düşünüyordu. Bu sıralarda Sinem'de Aslı ile muhabbet ediyordu. Ancak Aslı'dan çok hoşlandığı söylenemezdi. Sonuçta onu bulmak için çıktıkları yolda iki arkadaşını kaybetmişti. Ve üçüncüsüde az daha ölüyordu. Seda ve Ferit sohbeti bitirip Turgut'un yarasına temiz bez bulmak için tekrar eczaneye gitmeye karar verdiler. Aslı bende gelicem diye çıkıştı ancak İkiside bunu kabul etmediler. Turgut'un başında aklı başında biri beklemeli diye düşündüler. Sinem hemen atılıp;

"Heyy! Ben gayet iyiyim. Turgut'a bakabilirim. "

" Eminim iyisindir tatlım ama birşey olursa ikinizin birden müdahale etmesi tek başına müdahale etmenden daha iyidir değilmi. "

Sinem' in buna hak vermemesi imkansızdı. Aslı ile birlikte kalmayı kabul etmekten başka çaresi yoktu.

Seda ve Ferit hazırlanıp yanlarına silah aldıktan sonra yola çıktılar. Eczane hemen iki sokak aşağıdaydı ve yollar Görükle geneline göre nispeten güvenliydi. Kapıdan çıkar çıkmaz karşılarına bir kaç saat önce Turgut'u vuran adamlar çıkmıştı. Yerde kanlar içindeki görüntüleri Seda'ya tarifsiz bir zevk veriyordu. Hiç tereddüt etmeden yanlarına gidip düşenede bi tekme benden olsun diye  ikisinede geçiriverdi.

"Orospu çocukları.! "

Feri bu görüntü karşısında tebessüm etmişti. Seda beklenmedik bir anda onuda yanına çağırıp gel sende bi tekme at dedi.
O da hiç düşünmeden ikisinede birer tekme geçiriverdi.

" Piç kuruları! "

Seda gülme krizine girmişti. Uzun zamandır böyle gülmemişti herhalde. Ferit ile iyi anlaşacağını düşünmeye başlamıştı. Bu sırada yukardan Aslı ve Sinem'de onları izliyorlardı. Bu kadar kısa sürede anlaşmaları ikisinin garibine gitmişti. Daha birkaç saat önce tanışmışlardı.

ÖLÜ DÜNYA: BAŞLANGIÇWhere stories live. Discover now