Bölüm * 4 *

37.8K 2.3K 261
                                    



Selamın aleyküm kızlar
Hayırlı Bayram'larınız olsun..
Bayram şekeriniz olsun bu bölüm 😘😘
Keyifle okursunuz inşaAllah 💕💕

❤️❤️❤️❤️
       

Hayatımın en uzun ve ağır geçen hafta sonunu yaşadım bu hafta. Belki bir asır falan sürmüştür. Bu yaşadıklarımı iki güne sığdırdığıma inanamıyorum. Kaç sabahtır bir rüya görmüş olma ihtimalime tutunarak uyanıyorum. Ama bakıyorum kanepe aynı, mobilya aynı o tanıdık kına kokusu aynı. Diyorum bu bir rüya değil, yağmur kızım, bu hayatının kâbusu. Sonra isteksizce kalkıyorum yattığım yerden. Her ne olursa olsun ailenizin yanında, yuva bildiğiniz o evde uyanmak yabancı bir evde uyanmaktan evla gibi geliyor şimdilerde bana. Karışanım yok, tepsilerle yemeğim geliyor, Hamza var Gülsüm teyze var ama ben yine de altın kafesteki kuş gibi hissediyorum kendimi. Hani şu vatanım da vatanım diye tutturan aptal kuş gibiyim.

Bugün kahvaltımı yaptıktan sonra okula gitmek için evden çıktım. Bu garip bir duygu oldu benim için. Sanki karanlık bir mağarada yüzyıldır saklanırken acil bir iş için gün ışığana çıkan bir vampir gibi hissediyordum kendimi. Gün ışığı tenimi yakıyordu, aydınlık gökyüzü görüş alanımı bulandırıyordu. Bir de mahalledeki herkes bana bakıp arkamdan konuşuyormuş gibi geliyordu.

Başım önümde belediye otobüsü bekliyordum durakta. Yanıma birileri gelip geçse de bakmıyordum kimseye. Utanıyor muydum bilmiyorum açıkçası. Bu hafta sonu yaşadıklarım başlı başına garip; ne hissedeceğimi bilmediğim kadar garip gelişmelerdi. İnsan evinin içinde yaşananları bir şekilde gizlediğini sanıyor başkalarından. Aslında onlar anlıyor da yine de yüzüne vurmadıkları için evde yaşanan evde kalıyor sanıyorsun belki de. Ama olaylar evin dışına taştı mı ve bütün mahalle yaşadıklarınıza şahit oldu mu işin boyutu değişiyor. İşte o an rezil olduğunu hissediyor insan. Ne kötü! Başkalarının ne düşündüğü bizi ne kadar çok bağlıyor. Oysa önce kendi hislerini muhasebe etmeli insan. Ama olmuyor işte...

Bakışlarımı yerdeki taşlara iyice sabitlemişken kadının biri kolumu dürterek " Kızım duymuyor musun?" diye tersledi beni. Duymuyordum tabi ki, kafamdaki sesler bana yetiyor zaten!

" Hı? Efendim?" dedim kadına dalgınca. " Şu adam." dedi Teyze, az ilerde bir taksinin ön kapısından bakan Hamza'yı göstererek " Sana sesleniyor."

Hayda! Bunun burada ne işi var şimdi? Hah bütün mahalle de gördü, iyi mi?

Elimi havaya kaldırım " Ne var?" dedim kaşlarımı çatarak, öyle uzaktan.

Gel diye el işareti ile beni çağırdı yanına. Peki, komutanım sen gel de gelirim git de giderim ben zaten!

Agresif hareketlerle, ayağımı sürüyerek ve suratımı asıp öyle yanaştım taksinin önüne. Arabaya binmemi işaret etti bu sefer gözleriyle. Öyle aslan gibi diklenerek gelip kuzu gibi süzülerek bindim arabaya. Zaten yaklaştıkça o yeşil gözler büyülü bir mücevher gibi parlamış kalbimin ritmini bozmuştu hemen.

" Nereye gidiyorsun?" diye sordu duygudan yoksun bir sesle. Bir öfke ya da merak kıpırtısı bile yoktu.

" Şey... Ben... Okula gidecektim de..." dedim iyice incelen ve içime kaçmak üzere olan sesimle. Sonra yutkundum gözlerimi kapayarak. Neden böyle saçma bir duygusal karmaşa içine girdiğimi ben de anlamıyordum ama hem heyecanlanmıştım hem korkmuştum hem yabancılamıştım hem de iyice mayışmıştım perçemindeki kınayı bağrıma bastığım adamın yanında.

" Tamam." Dedi ve arabayı kullanan abiye okulun adını verip oraya gideceğimizi söyledi.

Takside sessizlik hâkimdi. Benim kafamsa duraktaki halinden çok daha kalabalık seslerle doluydu. Kıymetli kurtarıcım neden buradaydı? Ailem beni ona kaçtı sanırken o da beni yedekte tuttuğum başka birine kaçıyor mu sanmıştı acaba? Ya da Şafak'tan korumak için de peşimden gelmiş olabilir. Çok da fesatlık yapmayayım şimdi. Allah'ım bu adamın kendine has kına tadındaki o kokusu ciğerime işledi resmen nefes alamıyorum arabada. Durdurun dünyayı inecek var şoför abi diye bağıracağım şimdi. Kendimden beklerim şahsen böyle bir şeyi. Bu yüzden beş dakikadır dilimi ısırıyorum desem inanır mısınız?

YAĞMUR'UN SESİ Where stories live. Discover now