Bölüm * 9 *

30.5K 2.1K 269
                                    

keyifli okumalar size kınalı kuzular... <3



**





Ertesi gün sabahın erken vaktinde kalabalık bir grupla evden çıktık ve nikâh günü almak için belediyeye başvurumuzu yaptık. Bir hafta sonrasına gün verdiler. Mahalledeki düğün salonunu da kiraladık. Düğün hafta içi olacağı için sorun olmamıştı salon konusu. Hafta içi apar topar evlenecektim. Zaten bu işten hiçbir şey anlamamıştım açıkçası. Öksüz gibi yetim gibi evleniyordum tek başıma. Anneme böyle dediğimde " Kocaya kaçarken düşünecektin bunları." Demişti bana. Ama ben kocaya kaçmamıştım ki? Nereden düştüm bu yola onu bile bilmiyordum açıkçası. Yine de içimdeki en melankolik, aptal âşık Yağmur tarafım kınalımın yanında sürüklenmekten mazoşistçe zevk alıyordu.

Nikâh tarihini aldıktan sonra emlak bürosuna gittim. Hikmet abi kibarca işime son verdiğini söyledi. İşlerin kötü olduğunu bahane etti. Bana bir zarfın içinde biraz da düğün için lazım olur diye fazladan harçlık koyarak kalan maaşımı verdi.  Zaten sevmiyordum bu işi ama ihtiyacım da vardı çalışmaya. Konuşmak istedim Hikmet abiyle ama kararından vazgeçecek gibi görünmüyordu. En azından yeni bir iş bulana kadar kalayım dedim onu bile kabul etmedi. Ve bu kapı da öylece kapanmıştı yüzüme.

Düşünceli haller ile girdim eve. Şimdi ben ne yapacaktım? Düğün hazırlıkları yaptığımız şu dar vakitte nasıl iş arayacaktım? Nereden bulacaktım bu ekonomik krizde bir işi? Bunca masrafa ailem karışmazken ben nasıl üstesinden gelecektim şu zarftaki kuş kadar parayla?

O kadar dalmıştım ki içeriden gelen televizyon sesini bile duymamıştım açıkçası. Hamza'yı kanepede oturmuş kitap okurken bulunca şaşkınlığımı gizleyemedim. " Bismillah." Kelimesi çıktı yine ağzımdan ve elimle üst çenemi kaldırdım iki kere. Bu adam beni korkutmak için özel bir çaba bile harcamıyordu ne yazık ki. Yine de başarıyordu bir şekilde! En azından üstü giyinik bu sefer dedim kendi kendime ama terbiyesiz iç sesim üzülmüş gibiydi bu duruma. Tövbe bismillah!

" Hoş geldin." Dedim yüzüme aynı şaşkınlıkla bakan Hamza'ya. İmalı bir hoş geldin söylemiydi bu tabi ki. Ne işin var burada der gibiydim daha çok. Tabi kibarca(!)

" Annemin misafiri geldi. Beni de aşağıya gönderdi." Dedi Hamza küçük bir çocuk gibi. Annesinin evinden kovulmuştu. Kendi evine de hırsızdan beter bir halde çekinerek giriyordu. Kendime ettiğim kötülüğün çok daha fazlasını onun rahatını bozarak Hamza'ya yapmıştım ben sanırım.

" Kahve yapayım mı?" dedim yine her zamanki gibi kendine kaçacak yer arayan ev kızı ağzımla. O kahve içilecek arkadaş!

" Olur." Dedi kınalım da tüm uysallığıyla. Derin bir nefes alıp mutfağa geçtim. Orta şekerli bir kahve yaptım. Yanına da akşam pişirdiğim mis gibi kokan tahinli kekimden koydum iki dilim. Bizim eve tahin nadiren girerdi. Annem misafir geleceği zaman alırdı ve tahinli cevizli kek yapardı. Çok severdim o keki. Tadı damağımda kalırdı resmen. Nadiren yapıldığı için olsa gerek. Gerçi şimdi kısıtlı paramla bu tahini aldığım için kendime kızmaya başlamıştım ben de. Sanki parasızlığımın tüm suçlusu tahinmiş gibi hissetmiştim o anlarda. Keki acı bakışlarla süzerek Hamza'ya ikram ettim.

Salondaki masaya geçip bir sandalyeye oturdum. Dirseğimi masaya yaslayıp başıma destek vererek düşünmeye başladım. Hamza'yla aynı odadayken düşünme yetilerim pek sağlıklı çalışmasa da nereden para bulabileceğimi, burslarımın kalanını hesaplamaya çalışıyordum aklımda.

"Derslere giriyor musun?" diye soran Hamza'nın sesiyle kendime geldim. " Hı?" diye sordum dalgınca.

" Derslerine diyorum, giriyor musun?" diye tekrar etti kınalım sabırla.

YAĞMUR'UN SESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin