Bölüm * 50 *

26.2K 1.6K 360
  • इन्हें समर्पित: kuzuum
                                    

       

hayırlı kandiller kuzular

hepinizi seviyorum... dualarınıza talibim...

bölüme yaptığınız yorumları okuyorum fakat gözlerim rahatsız olduğu için ekrana uzun süre bakamıyorum bu yüzden cevap yazamıyorum. ama okuyorum hepsini inanın.

bizim kızlar doğum günüm için bana bir sürpriz yapmışlar ve hikayemiz için instagram hesabı açmışlar onlara çok çok teşekkür ediyorum buradan da <3 <3 <3 hadi çıkın çıkın gelin siz de. bana beğendiğiniz kesitlerden atın ekleyeyim instaya. adresimiz ----> https://www.instagram.com/sennurkasaofficiall/

bu vesile ile facebook grubumuza ve whatsapp grubumuza da davetlisiniz. fakat telefonunuz dayanacaksa gelin whatsappa bir çok telefon bu uğurda telef oldu çünkü :)

selam ve dua ile kalın...


***

Arabayı normal zamanda yavaş ve kontrollü kullanan kocam şuan motorun ciyak ciyak ağlamasına aldırmadan, arabaların arasından makas yaparak, kaza yapma ihtimalini sanki kafasından silmiş gibi şuursuz ve bilinçsizce kullanıyordu arabayı. Eve dönüş yolundaydık. Araba galerisine neden gitmediğimiz konusunda aklımda en ufak bir merak dahi yoktu. Umurumda değildi açıkçası. Hamza'nın da umurunda olmadığını ve hatta araba almak gibi planların aklından yuvarlanıp düştüğünü fark edebiliyordum. Burnundan soluyordu. Sabit bir şekilde yola baksa da yüzünde kabaran damarları arada kaçak bakışlarla yüzüne baktığımda seçebiliyordum. Öfkesinden kabaran bir ejderha gibi duruyordu yanımda. Hayal gücüme mukayyet ol Allah'ım!

Ben histerik ağlamamı derin nefesler alarak kontrol altına almaya çalışsam da en fazla daha sessiz ağlayarak durumu kurtarmıştım. Kurtarmış mıydım bilmiyorum. Hamza'nın bir iki kere kırmızı ışıkta kafasını bana çevirip " Kimdi o adam?" diye sorduğunu hatırlıyorum. Sorusu ile tekrar hıçkırıklara boğulduğum için bir cevap alamamıştı. Bu onu daha da öfkelendiriyordu belki de, ama cevap verecek sakinliğe gelemiyordum bir türlü. Konuşmak isteyip anlatamadığım cümlelerden dökülen bütün harfler kelimelerden dağılmış ve midemden başlayıp boğazıma kadar tıkamıştı bedenimi. Şafak'tan da net bir şekilde hatırladığım bu sinir hali eve gidince şiddetli darbeler olarak bedenimde izlerini gösterecek miydi? Bu düşünce ruhumun en derin köşelerine kadar sarsılmama yetiyordu. Ben kocamı bu kadar öfkeli bir halle gördüğümü hatırlamıyordum. Annemden, abimden hatta bazen babamdan bile aşina olduğum bu öfke nöbeti kocamdan gelince yeni yeni ördüğüm gökkuşağı ile bezenmiş şehirlerim de bertaraf olmuştu. Tüm umutlarım beyaz bayrağı çekmişti karamsarlığıma karşı.

Evin önüne geldiğimizde Hamza arabayı park edip motoru durdurmak için kontağı çevirdi ama hemen inmedi arabadan. Ellerini kınalı perçemine daldırıp parmaklarını sıkıntı ile gezdirdi saçlarında. Normal değildi. Zaten hiç normal olmamıştı ki! Yine de her zaman naif bir tarafı vardı bana karşı. Şimdi karşımdaki insan benim kocam değildi, sınırdan geçerken terörist yakalayan bir askerdi belki ya da bir suçluyu yakalayan azılı bir polis. Ama aylardır kalbimin alıştığı o adam kesinlikle değildi!

Hamza derin bir nefes alıp arabadan indi. Ben oturduğum koltuğa iyice sinmiş bir şekilde arabada kalmaya devam etmeye niyetliydim. Ama Hamza benim olduğum tarafın kapısını açarak bileklerimden tuttu ve beni eve doğru sürüklemeye başladı. Komşular görmüş müydü bu halimizi, diye geçirdim önce içimden. Sonra ona muhalefet eden diğer iç sesim komşuları bırak da kocana odaklan diye beni uyardı. İkisini de dinlemek istemiyordum o anlarda. Muhabbetinizi kendi aranızda yapın beni karıştırmayın diye bağırdım kalbimin odalarına. Sanki kalbimin her bir zerresi ayrı bir duygu ile savaşıp kendi arasında fısıldaşıyor gibiydi. Uğultuları kulağımı deliyordu.

YAĞMUR'UN SESİ जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें