Bölüm * 15 *

29.3K 2.1K 178
                                    

hayırlı cumalarınız olsun kınalı kuzular😘😘

bu haftaki üçüncü ve son bölümümüzü ekliyorum. ben yazdıkça eklediğim için bölümler kısa gibi gelebilirr ama toplamda haftada en az 4-5bin kelimelik bölüm eklediğimi de belirtmek istiyorum. biriktirmeye sabrım olmadığı için yazdıkça ekliyorum o yüzden kısa kısa oluyor. o yüzden yani  😇😇😇

🤓🤓keyifle okuyacağınız bir bölüm olduğunu düşünüyorum bu sefer...🤓🤓

💕💕iyi okulamar...💕💕💕

❤️sizi seven yazarınız Şennur❤️


**

Eve geçtiğimde Hamza'nın henüz gelmemiş olduğunu fark ettim. Bu iyi bir şeydi benim için. Çünkü onu görünce ne kadar saçmalayacağımın garantisi yoktu. Okuluma gideceğim için söz vermiştim ama eylemlere katılmayacağım için tek laf etmemiştim, öyle değil mi? Üç defa nezarete girmek de benim kadar aptal bir kızın becerebileceği bir iştir sanırım. Umarım Hamza bunları hiç öğrenmez. Ya da onun siciline leke getirecek bir şey yapmamışımdır. Zaten yeterince bozdum düzenini adamın.

Acele ile abdest alıp kaçırmak üzerine olduğum ikindi namazımın paçasından yakaladım son anda. Ben seccadeden kalkarken akşam ezanı da okununca üşenmeyip onu da ekledim ibadetimin ucuna. Ayağa kalkıp seccademi toparladığım sırada beni izleyen kocamı fark etmiştim ama nedense bu defa korkmadım. Sadece içimden kaynar sular aktı kınalımı görünce. Nefesim kesilip elim ayağım birbirine dolandı. Yerle gök birbirine karıştı sanki nereye yağacağımı bilemedim. Ama korkmadım bu sefer, yer titredi gökten kızıl korlar aktı içime, o kadar.

" Hoş geldin." Dedim kaçırdığım bakışlarımı duvara dikerek.

" Hoş bulduk." Dedi duru bir sesle Hamza ve yatak odasının kapısındaki duruşunu düzeltip içeri girdi. Benim yanımdan teğet geçerek dolabı açtı. Üzerindeki gömleği acımasızca çıkarıp tüm kaslarını zalim bir gösteri ile gözüme sokarcasına açığa çıkardı. Bir kedi ciğere nasıl bakar bilmiyorum ama benim Hamza'ya bakışımdan farksız değildir sanırım. Savaş taktiği olarak genç kızların karşısında cüretkârca soyunup beyinlerini sulandırmak da okulda gördüğü dersler arasında olmalı Hamza'nın. Of Allah'ım nefes borum vücuduma fazla geliyor artık, işe yaramıyor ne yutkunabiliyorum ne nefesim ciğerlerime ulaşıyor. Tıkandım. Beyin damarlarımdan başlayıp tüm hücrelerim oksijensiz kaldı sanırım.

" Annemler cenaze için köye gittiler acele ile." Diye sıradan bir konuşma yapıyormuş gibi konuşmaya başladı Hamza. Ben edepsizliğime içimden söverken onun ne demek istediğini, bunu bana niye söylediğini anlayamamıştım bile.

" Hı hım, ne güzel..." Dedim sayıklar gibi. Ah salyalarım lütfen ağzımın içinde durmaya özen gösterin.

Bana garip bir şey görmüş gibi bakınca Hamza, gözlerimi kaçırıp kafamı toparlamaya çalıştım. " O zaman ben yemek hazırlayayım." Diyerek mutfağa kaçmak için hamle yaptım. Zaten neden hala bu odada durduğumu anlamıyordum. Çakılıp kalmıştım olduğum yerde sanki.

" Sen uğraşma istersen. Dışarıda yiyelim bu akşam. " dedi Hamza en sevimli yüz hali ile. Benim dışarıda yemek yemekten anladığım okuldayken derslerden kalan boşlukta ekmek arası, dürüm falan yediğimiz kafelerle bir de lahmacuncudan eve sipariş ettiğimiz kişi başı iki lahmacun keyfimizdir. Hem düdüklüde hafif dibine tutmuş etlerim vardı onlardan bir yemek uydururdum ben.

" Ben hazırlarım bir şeyler. Zahmete girme boşuna." Dedim. Bir an annem gibi hissettim kendimi. Ne gerek var canım masraf yapmaya ben yaparım bir şeyler diye tersleyecektim adamı biraz sonra.

YAĞMUR'UN SESİ Där berättelser lever. Upptäck nu