Bölüm * 10 *

32.1K 2K 342
                                    




selamun aleykum kınalı kuzular

aslında bölümü sabah tekrar gözden geçirip öyle ekleyecektim ama dayanamadım yine. eksiklerim hatalarım varsa affola...

umarım keyifle okuyacağınız bir bölüm olmuştur. her ihtimale karşı yanınızda mendil bulundurmanızda fayda var bence.

bu haftalık benden bu kadar bir hafta dinlenmeye çekiliyorum.

keyifli okumalar



**


       

Ben gözlerimi kapatmış kınalımın bir sonraki hamlesini beklerken bir iki saniye sonra banyonun kapısının kapandığını işittim. Yanağımdan başlayan bir soğukluk odaya yayıldı ve içim yine ürperdi. Hamza beni düğün gecemizde, yatak odasında bırakmış ve banyoya girmişti. Çok mu heyecan yaptı ki acaba, diye geçirdim içimden. Yine de olumlu düşünmek istiyordum. Güzelsin demişti bana. Bana! Niye bırakıp gitsindi ki?

Sabırla bekledim banyodan çıkmasını kocamın. Üzerimi değiştirmeden yatağın kenarına oturup aklıma gelen olumsuz düşünceleri kovmakla geçirdim zamanımı. Ama Hamza banyodan çıktıktan sonra da gelmedi odaya. Sabah da gelmedi. Gelmedi!

Arsız biri değilimdir normalde. Koca delisi kızlardan da olmamıştım şimdiye kadar. Ayıp şeyler de ayıp şeylerdi işte, konuşmaya bile utanırdım böyle şeyleri. Ama o gece Hamza'nın bir şey yapmadan ve dahası bir şey demeden öylece çekip gitmesi gücüme gitmişti bir kere. Ben onu kocam bellemiştim. Kalbime almıştım. Bağrıma basmıştım. O daha bana dokunmaya bile tahammül edememiş ve odadan kaçmıştı. Uyanmak istemediğim o rüyadan zorla uyandırılmıştım sanki.

Evlenmenin bendeki tek artısı kanepeden Hamza'nın konforlu yatağına terfi etmek olmuştu sanırım. Aramızda kalsın ben arada gelip yatıyordum zaten bu yatağa. Ne kadar gücensem de, ne kadar kırılıp dağılsam da ağlamadım o gece. Yorulmuştum artık ağlamaktan galiba. Biraz da düğün yorgunluğu vardı tabi. Ne ara sızdığımı hatırlamıyordum bile. Sabah kalktığımda Hamza salonda üstü açık bir şekilde yatıyordu. Ben üzerimi örtmeden hayatta uyuyamam mesela. Bir şey örtsem mi üzerine diye düşündüm ama sonra içime bir hırs düştü ve aman bana ne deyip mutfağa geçtim.

Ne kaçırdığını gör istedim mesajı veren kallavi bir kahvaltı sofrası hazırladım Hamza uyanana kadar. Böyle bir günde kahvaltıyı dışarda yapsa mahallede dedikodu alır başını yürür gider, ailesine çıksa Gülsüm teyze üzülürdü. Zaten onlar da düğünden sonra birkaç günlük bir tatile çıkmıştı biz rahat edelim diye. Resmen kayın pederim ve kayınvalidem bizim yerimize balayına çıkmıştı. Bunları düşünme yağmur dedim kendime sen iyi bir eş ol seni sevmeyen adam utansın diyerek kendimi motive etmeye çalıştım. Her ne olursa olsun ben annem gibi kocamı mendebur bir suratla evinden soğutmayı düşünmüyordum. Nedense kızamamıştım da Hamza'ya. Yani kalbim kırık dökük, parça pinçik olmuştu ama kınalıma kızamıyordum. Çünkü masum bir çocuk gibi yatıyordu kanepede. Düğün merasimi boyunca gözlerini benden ayırmamış âşık bir koca gibi ağzımın içine bakmıştı. Çünkü sevmiştim ben onu artık dönüşü yoktu bu yolun benim için. Birbirimize alışmamız için zamana ihtiyacımız vardı belki de. Çok mu iyimser düşünüyorum ben bu konuda bilmiyorum açıkçası ama Hamza'nın beni sevmeme ihtimalini düşünmek istemiyorum. Beni sevecek, biliyorum... İstiyorum... Se-ve-cek!

Yufkaları tavaya dizip pratik bir şekilde peynirli börek yaptım. Patates kızartıp yumurtaları haşladım. Bir de sucukları bakır tavada kızarttım önlü arkalı. Mutfakta bulduğum kahvaltılıkları da doldurdum masaya. Gülsüm annem sağ olsun neredeyse üç sene alış veriş yapmamızı gerektirmeyecek kadar erzak yığmıştı mutfağa.

YAĞMUR'UN SESİ Where stories live. Discover now