Bölüm * 48 *

19.1K 1.5K 245
                                    

selam kınalı kuzular

keyifli okumalar ..


**





" Yıldızlar gökyüzünün âlimler yeryüzünün süsleridir." Diye geçirdim içimden. Şu koca göğü yıldızlarla donatıp tepemizde asılı tutan Rabbime binlerce kere şükürler gönderirken. Kırk beş saniye sallanan bir yeryüzü bile yaşadığımız kara parçasını cehenneme çevirebiliyorken şu yıldızların tepemizde sabit duruşunu gözlemledikçe içimden diyorum; Rabbim gerçekten çok merhametli. Ve insanoğlu çok nankör... En büyük nankörlüğümüz de bizi Yaratan, sevginin ve lütfun sahibine karşı. Yoksa o övündüğümüz koca koca binaların, böbürlendiğimiz evimizin içindeki süslü eşyaların, boynumuzda kolumuzda övünçle sergilediğimiz kıymetli takıların saltanatı bile O dileyene kadar. Bunu idrak edebilsek belki çok daha mutlu olacağız. Balkona oturmuş elimde kahve fincanım bunları düşünürken hep şöyle bağırmak geçiyor içimden; su yükseldi, davranın, davranın gemi kalkacak. Hiçbir dağ yok ki emrinden korunacak!

Sonra susuyorum. Kendi içimden şehirlerime haykırmakla yetiniyorum. Su yükseldi Yağmur, gemiyi kaçırma. İçindeki tufandan kalbini koru!

Derin bir nefes alıp ağustosun şu son günlerindeki sıcak havayı içime çektim. Depremi yaşadığımız o günün üzerinden on gün geçmişti. Çok şükür bizim burada hafif hissedildiği için evlerimizde hasar yoktu. Fakat İzmit ve Adapazarı'ndaki insanlar bizim kadar şanslı değildi. Haberlerden durumu öğrenen Hamza ilk gün gönüllü bir ekiple arama kurtarma çalışmalarına yardım etmek için Adapazarı'na gitmişti ve ancak bu sabah dönebilmişti. Birçok insanı göçük altından kurtarmışsalar da birçoğunun da cansız bedenine ulaşmışlardı. Binlerce insan canı kırk beş saniyede yok olup gitti. Düşünüyorum da; Rabbime hiçbir şey zor değil. Ve insan ne büyük bir yalan örmüş kendine, şu dünyayı sahiplenmek için. Oysa gökten düşecek küçük bir taşla yerden gelecek bir küçük sarsıntıya bile gücümüzün yetmeyeceği apaçık belli değil mi?

Şimdi insanları bir telaş aldı. İki bin yılında kıyamet kopacakmış diye. Milenyuma giremeyecekmişiz yani. Dünyaya doğru gelen bir meteor parçası varmış ve eğer yeryüzüne ulaşırsa yok olmamız kaçınılmazmış. Sonumuz dinozorlarınki gibi olacakmış. Bunu Hamza'ya söylediğimde gülüp geçti. Dünya dedi, çok güzel bir yer sanki. Haklı, gereğinden fazla sahipleniyoruz bizim olmayan şeyleri...

Hamza deprem için yardıma gidip döndüğünden beri az da olsa kat ettiğimiz mesafeyi yine sıfırladık sanki. Yine içine kapanık, yine gülmeyen ve az konuşan eski hallerine geri döndü kınalım. Yani bu sabahtan beri ne konuştuğunu ne güldüğünü gördüm. Sadece bana sıkı sıkı sarılıp kemiklerimi kırarcasına kollarını sıktığını hatırlıyorum. Çok yorgundu. Erkenden yattı. Bense geceleri uyuyamama gibi bir hastalığa kapıldım. Balkona oturup yıldızları sayıyorum. Sonra biraz felsefe yapıyorum. Dünyayı kurtarıp gönül rahatlığıyla yatağıma geçiyorum. Kocam fiilen çalışsa da ben kafa patlatıyorum ancak. Ona bile gücüm yetmiyor bazen. Ne zor şey düşünmek...

Bu gece nedense uyumak gelmiyor içimden. Sanki ben uyumazsam gün devri daim etmeyecekmiş ve hep gecede kalacakmışız gibi hissediyorum. Gece güzel, diye geçiriyorum içimden. Gece bütün kaygılarımın üstünü örten siyah bir örtü gibi... Gündüz ise her derdin tasanın ayyuka çıktığı koşuşturmaca hali... Belki herkese göre gece daha zor geçse de benim için tersi dönmüş durumda zamanın.

Yarın abime hayırlı olsun dileği için gideceğiz mesela. Gelinimiz Feride depremden çok korkunca erken doğum yapmak zorunda kaldı. Erken oldu ama maşallah bebeğimiz üç kilodan fazla doğdu. Gününü tamamlasa belki de beş kilo olacaktı tosuncuk.

YAĞMUR'UN SESİ Where stories live. Discover now