5.Bölüm-Kıskanç-

6.5K 293 155
                                    

Pansy'nin Ağızından

Draco ayağa kalktı ve bize dönüp ''Görüşürüz.'' dedi, sonrada büyük salonun geniş kapılarından çıkıp gözden kayboldu. O gittikten sonra canım sıkılmaya başladı. Tabağımdakileri bırakıp ayağa kalktığımda Nott ''Nereye Pansy?'' diye sordu. Onlara dönüp ''Göl kenarına, biraz hava alacağım.'' dedim ve büyük salonu hızlı adımlar ile terk ettim. Göl kenarına varınca büyük çınar ağacına yaslandım ve etrafı izlemeye başladım. Arkamdan gelen ayak sesleri ile yerimden sıçradım. Sesin geldiği yöne bakınca kahkahalarla gülen Blaise'i gördüm. Kaşlarımı çatmış ona bakarken kahkahasını bastırmaya çalışarak '

'Üzgünüm Pansy, amacım korkutmak değildi.'' dedi. ''Salak mısın Blaise, sessizce yaklaşırsan korkarım tabii. Gülmeyi kes!'' diye son cümleyi bağırarak söylediğimde hemen sustu ve yanıma oturdu. ''İyi misin? Salondan çıkarken üzgün görünüyordun.'' ''İyiyim, sadece sıkılmıştım. Sorun yok.'' deyip sorusunu cevapladım. Bana dönüp muzipçe sırıttı. ''Artık canın sıkılmayacak.'' dedi. Tam neyden bahsettiğini soracağım sırada beni gıdıklamaya başladı. Gülmekten karnım ağrıyordu. ''Slytherin prensesine bakın, nasıl da kıkırdıyor.'' deyince onu itmeye çalıştım ama beni takmadı. Biz gülüşürken birinin şatonun demir kapısına yumruk attığını gördüm. Blaise kapıdan çıkan sesle kendine gelip beni serbest bıraktı ve ''O da kimdi?'' diye sordu. Ona dönüp bilmiyorum dercesine başımı sağa sola salladım ama ay ışığında parlayan kızıl saçları görmüştüm.

Ron'un Ağızından

Hermione gitmişti ama biz daha masada oturuyorduk. Ben tabağımdaki son tatlımı yerken Harry bana dönüp ''Bu kadar tatlı yeter Ron, patlayacaksın. Hadi ortak salona gidelim.'' dedi ve ayağa kalktı. Ginny' de ayaklanıp ''Bende sizinle geleceğim.'' dedi. Ardından da Neville ''Bende.'' dedi ve ayağa kalktılar. Onlara bakıp ''Siz gidin çocuklar, tatlıyı fazla yedim, biraz yürüyeceğim. Ortak salonda görüşürüz.'' dedim ve birlikte salonun çıkışına ilerleyip orada ayrıldık. Şatonun kapısında çıktıktan sonra bahçede biraz dolaştım. Tam şatoya geri döneceğim sırada gülme sesleri duydum. Bu seslerin bir kıza ait olduğu çok belliydi ve kızı sesi kulağa çok güzel geliyordu. Sesler gölün kenarından geliyordu. Merakıma yenilip o tarafa doğru yürümeye başladım. Yerde siyah saçlı bir kız yatıyordu, yanında da Blaise Zabini vardı ve kızı gıdıklıyordu. Daha dikkatli bakınca  yerde yatan kızın yüzü görüldü........Parkinson.

Bir anda çok sinirlendim. Nedenini bilmediğim bir sinir dalgası bütün bedenimi sarmıştı. Koşarak  oradan uzaklaştım ve şatonu kapısının önünde durdum. Sonra Zabini'nin sesini duydum, ''Slytherin prensesine bakın, nasıl da kıkırdıyor.'' Onların kahkahaları kulaklarımı tırmalarken kendime hakim olamayıp yanımda ki kapıya yumruğumu geçirdim. Seri adımlar ile ortak salona ilerlerken daha sakindim. Vücudumdaki adrenalin yerini acıya bırakınca kanayan elimi yeni fark etmiştim. Bizimkileri elimi böyle görmesini istemiyordum çünkü neden olduğunu sorucaklardı. Endişelenmelerinde çok soracakları sorulardan korkuyordum, çünkü cevabı bende bilmiyorum.  Neden bu kadar sinirlendi ki? Neden elimi parçalayacak kadar sinirlendim?

Kendime sorularla eziyet etmekten vazgeçip sağlık kanadına ilerlemeye başladım. Beni ve kanayan  elimi gören Madam Pomfrey sinirli bir şekilde beni kapının yanında ki sedyeye yönlendirdi. Bir yandan da ''Daha okula geleli bir kaç saat oldu, bu ne hız.'' diye söyleniyordu. Pansumanım bittikten sonra ortak salona döndüm ve kimseye çaktırmadan erkekler yatakhanesine çıktım. Harry çoktn uyumuştu. Bende üstümü değiştirip dört direkli karyolama uzandım. Uykuya dalmadan önce düşündüğüm tek şey kulaklarımı dolduran o güzel kahkahaydı. 

                                                                                          ***

Yatakhanede ki yatağımda uyandığımda her yerim ağrıyordu. Yataktan kalkarken destek amaçlı ellerimi yatağıma bastırdığımda sağ elimin acısıyla yüzümü buruşturdum. Elimdeki sargıyı fark edince dün akşamki görüntüler beynime dolmaya başladı. Hala neden o kadar sinirlendiğimi anlamıyorum. Daha fazla bunları düşünmek istemiyorum. Yataktan kalkıp üstümü giyindim ve ortak salona indim. Salonda bir kaç birinci sınıfın dışında kimse yoktu. Duvarda ki saate baktığımda daha ilk dersin başlamadığını anladım. Muhtemelen büyük salona kahvaltıya inmişlerdi. Vakit kaybetmeden ortak salondan çıkıp hızlı adımlarla büyük salonun girişine vardım.

Hogwarts Aşıkları (Dramione Ransy Hinny Nuna)Where stories live. Discover now